BEŞİKTAŞLI Emre’nin Nobre’nin poposunu ellemesi ‘müthiş bir olay’ olarak lanse ediliyor.Türk futbolu mafyanın kucağına oturmuş, rezaletin bini bir para, kulüp başkanları Sedat Peker’le iş bitiriyor, gıkı çıkmayanlar, Emre’nin yaptıklarını ‘müthiş olay’ gibi lanse etmeye çalışıyorlar.Futbol sahalarında, Emre’nin fotoğraf karelerine yansıyan hareketinin kat be katı her maçta yaşanıyor. Rakibin bırakın poposunu çimdiklemeyi, cinsel organına vuranlar, hatta tutup sıkanlar biliyorum. Ceza alanındaki mücadeleleri bir mercek altına alsanız, Emre’nin Nobre’nin poposunu ellemesi, masum bir hareket kalır. Yok mahkemeye gidermiş, yok TCK’ya göre suçmuş. Daha neler. TCK’ya göre karşındaki adama tekme atmak da suç. Her maçtan sonra 40 dava mı açılacak!Namusluysan iyi yaşamaMALİYE Bakanlığı eliyle ciddi bir servet düşmanlığı körükleniyor. ‘Parası olduğuna göre vergi kaçırıyordur. O zaman biz de harcadığı paradan vergi alalım’ mantığına ‘Türk Vergi Sistemi’ diyoruz. Çünkü durum tam anlamıyla bu. Böylelikle her zengin, ‘kara para sahibi’ olarak görülüyor.Bu mantık otomobillerin vergilendirilmesinde de ön plana çıkıyor. Lüks otomobil sahibi olanlar ‘düşman’ gibi görülüyor. Oysa Maliye için onlardan daha iyi dost yok. En çarpıcı örnekten yola çıkalım. Bugün bir Ferrari 360’ın bayi satış fiyatı yaklaşık 215 bin Euro. Peki bu Ferrari’nin gerçek değeri ne?Söyleyeyim de gülün. 85 bin Euro. Ferrari üretildiği İtalya’dan distribütöre 85 bin Euro’ya fatura ediliyor. Üzerine 5 bin Euro navlun koyuluyor ve gümrüğe geliyor. Otomobilin geliş fiyatı üzerinden önce yüzde 18 KDV ve onun üzerinden de yüzde 75 ÖTV koyuluyor. Oluyor mu otomobilin fiyatı 175 bin 525 Euro. Onun üzerine ‘garanti ve servis’ harcamaları için 10 bin Euro koyuluyor. Trafik tescil masrafları ve bayi kárı da eklenince oluyor 215 bin Euro.85 bin dolarlık bir Ferrari’den devlet 95 bin dolar kazanıyor.Diğer büyük motor hacimli araçlar için de durum farklı değil. Eğer siz bu otomobili vergilendirilmemiş kazancınızla alıyorsanız sorun yok. Alınan vergi oranı doğru. Ame vergili, ‘helal’ parayla alıyorsanız ‘kazık’ yiyorsunuz. Üstelik bir de ‘servet düşmanlarının hedefi’ oluyorsunuz. Ve şimdi Maliye bu kazığı daha da ‘büyütüyor’.Yani diyor ki: ‘Ey vatandaş namusluysan iyi yaşama. Namussuzsan iyi yaşayabilirsin.’Maliye Bakanı sevgili Kemal Unakıtan, piyasa adamısınız, bu işlerden anlarsınız. Sizce bu durum ‘hak’ mı? Süt ve tavukta antibiyotik tehlikesiERMAN Toroğlu, son derece faydalı bir tartışma başlattı. Tavukla ve hatta başka bazı hayvansal gıdalarla ilgili iddiaları uzun süredir ben de işitiyordum. Bununla ilgili başvurduğum kaynaklardan hep farklı farklı bilgiler aldığım için de, ‘sorumlu’ davranmak adına konuyu bir türlü yazamıyordum. Ancak Toroğlu, fazla ince düşünmeden ve belki de iyi yaparak tartışmayı başlattı. Tavuk etiyle ilgili pek çok iddia var. Bunların benim kulağıma gelen başlıcası tavukların hastalanmasını engellemek için çokça ‘antibiyotiklendiği’ ve bu tavukları yiyen insanlarda antibiyotiklere karşı bağışıklık oluştuğu ve antibiyotik tedavilerine yanıt vermedikleri yolundaydı. Bu nedenle uzun süreden beri ‘kızıma’ tavuk alırken ‘köy tavuğu’ ya da tavsiye edilen bir markayı almaya gayret ediyordum.Benzer iddiaları süt ürünleri üreten bir arkadaşım da ‘sütler’ için kulağıma fısıldamıştı. Tavuklar gibi ineklere de hastalıklara karşı bilinçsizce antibiyotik veriliyor ve bu antibiyotikler süte karışarak insanlar tarafından alınıyordu. Süt ürünleri üreticisi dostum ‘O kadar çok antibiyotik veriliyor ki, sütü mayalayıp peynir yapmakta güçlük çekiyoruz. Ancak denetlediğimiz üreticilerden süt alıyoruz’ demişti. Toroğlu tartışma başlattı. Umarım şimdi hem Tarım hem de Sağlık Bakanlıkları sıkı bir inceleme başlatırlar. Çünkü ucuz etin sağlık üzerindeki etkisi pahalıya mal olabilir. İthal otomobile karşı olan yerli otomobile binerTÜRKİYE bu yıl bir dünya rekoruna imza attı. Toplam otomobil satışları içinde ithal otomobilin payı bu yıl ekim ayı itibarıyla yüzde 71. Türkiye kadar otomobil üretim kapasitesi olup da, bu kadar yüksek oranda ithalat yapan başka bir ülke yok. Ancak burada tek suç ‘müşteri’de değil. Türkiye’de otomobil üretiminde ‘sınıf çeşitliliği’ yok. Paranız var, keyfinize düşkünsünüz, geniş büyük bir otomobile binmek istiyorsunuz. Türkiye’de üretilmiyor. Ne yapacaksınız?Renault Megane alıp oto sanayide boyunu mu uzatacaksınız, çıkma bir motor bulup motorunu mu büyüteceksiniz! Diyelim ki, spor otomobil almak istiyorsunuz. Keyfinizin kahyası mı var. Alırsınız. Var mı yerli spor otomobil. Bir zamanlar Anadol’un, bence muhteşem, STC’si vardı. Bugün o bile yok. Dünyanın her yerinde o ülkeyi yönetenler o ülkenin otomobiline binerler.İtalya’da Berlusconi Alfa 166’ya binerdi, şimdi Maserati yeni Quattroporte’den hediye etmiş, ona binecekmiş. Fransa’da Devlet Başkanı Peugeot 607’ye biniyor. İngiltere’de genelde Jaguar’a binerler, bazen de Rover’a. Almanların zaten derdi yok, Mercedes’i, BMW’si, Audi’si onlarda. Seç seç bin. Siz Türkiye’de yerli otomobile binen bakan, başbakan, cumhurbaşkanı gördünüz mü?‘Yerli mallar haftası yapalım’ diyen Cumhurbaşkanı bile Mercedes’ten aşağısına binmiyor.Ben bir Ecevit’i gördüm Renault 12’ye binen. Bir ara da Ford minibüse binmişti. Sonra Hyundai’nin Türkiye’de fabrikası var diyerek kandırıp Hyundai’nin lüks bir modeline bindirdiler adamı.Kendileri ‘vergisiz’ Mercedes’lere kurulan bakanlar, şimdi Türkiye’deki ithal otomobil furyasını durdurmak için yine vergileri artırdılar. İthal otomobilden ‘rahatsız’ olan yerli otomobile biner. O zaman Airbus’tan Maybach değil, Oyak’tan Megane istersin.Vergileri de ondan sonra artırırsın. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Suçu başkalarında aramadan önce vicdan aynasında kendimizi iyice bir gözden geçirdiğimiz zaman.