BAŞBAKAN Erdoğan’ın ‘Afrika Yılı’ndaki ilk Afrika gezisine katıldık.
İlk durak dünyanın hiç kuşkusuz en fakir beş ülkesinden biri olan Etiyopya’ydı.
Kişi başı yıllık geliri 92 dolar olan, ortalama yaşam süresi 42 yılı aşamayan bir ülke.
Nüfusun yüzde 10’a yakını AIDS hastası ve tahminlere göre yüzde 30’un üzerinde bir oranı da HIV pozitif.
Etiyopya’da fakirlik tahminlerin ötesinde. Öyle ki, sokaklarda çöp yok. Çünkü halkın çöpe atacak bir şeyi bile yok.
Diyeceksiniz ki, Başbakan Erdoğan dünyada gidecek yer bulamadı da mı Afrika gezisine Etiyopya’dan başladı.
Anlatayım.
Etiyopya, hem Türkiye, hem de Afrika açısından önemli bir ülke.
Türkiye açısından önemli, çünkü yaklaşık 500 yıldır ilişki içindeyiz.
Osmanlı döneminden beri Etiyopya ya da eski adıyla Habeşistan ile yakın ilişkiler kurmuşuz.
Cumhuriyet döneminde de Türkiye’nin ilk dış temsilciliklerinden biri bu ülkede açılmış.
Gerçi son dönemde ilişkiler buzdolabına konulmuş olsa da, geçmişi çok çok eski.
Etiyopya’nın bir diğer önemi ise Afrika Birliği’nin merkezi olması. Yani AB için Brüksel ne ise Afrika için Etiyopya o.
Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler’in Afrika’daki merkezi de yine Addis Ababa’da. Yani BM için Cenevre ne ise Addis Ababa o.
Tabii Addis Ababa’da dolaşırken insan hiç de kendini Brüksel veya Cenevre’de hissetmiyor.
Fakirlik, özellikle de çocukların durumu sık sık insanın gözlerini yaşartıyor.
Biz Addis Ababa’daki fukaralığın boyutundan söz edince, yerel yöneticiler, ‘Burası çok zengin. Siz bir de Addis Ababa’nın dışını görün’ diyorlar.
Ben hayatımda bundan daha üzücü, bundan daha keder verici bir ülke görmedim.
İnsanın içi acıyor.
Mandela ödülü almamakta haklıymış
BAŞBAKAN Erdoğan’ın Afrika gezisinin ikinci durağı Güney Afrika Cumhuriyeti’ydi. Açıkçası Atatürk Barış Ödülü’nü reddettiği günden bu yana Mandela’ya ve ülkesine ‘sıcak’ bakamıyordum.
Ancak, gerçekleri öğrenince Mandela’ya olan kızgınlığım geçti. Kendimize olan kızgınlığım ise arttı.
Güney Afrika ile Türkiye arasında pek de dostane olmayan ilişkilerin temelinde Turgut Özal’ın koyduğu bir bomba var.
Güney Afrika’da ırkçı rejimin hüküm sürdüğü ve bütün dünyanın bu nedenle Güney Afrika’ya ambargo uyguladığı yıllarda Turgut Özal, bu ülkeye bir dostunu yollar ve ticaret yapmanın yollarını arar.
Ve ambargoya rağmen bu ülkeye mal sattırmaya başlar. Hacim öyle atla deve bir miktar değildir ama ambargo delinmektedir.
Daha sonra ırkçı rejim yıkılır. Mandela serbest kalır. Ülkenin başına geçer.
Mandela’nın çalışma arkadaşları ise ırkçı rejim döneminde iç savaşların ve çatışmaların hüküm sürdüğü çevredeki ülkelerde sürgünde bulunan Güney Afrikalılardır.
Bunlar ülkenin yönetimine geçince Mandela’ya rapor sunarlar.
Bu rapora göre Afrika ülkelerindeki iç savaşlarda kullanılan silahlar bu ülkelere Türkiye tarafından satılmaktadır. Daha doğrusu Türkiye, İsrail yapımı bu silahların satışına aracılık etmektedir.
Bunun üzerine Mandela Türkiye’ye bir temsilci gönderme kararı alır. Ve bu konuyu Türk yetkililerle görüşmek maksadıyla Thabo Mbeki Türkiye’ye doğru yola çıkar.
Ancak temsilci Mbeki Türkiye’ye sokulmaz bile. Havaalanında kısa bir görüşmeden sonra adam ülkesine geri yollanır. Ve ilişkiler büyük darbe alır. Daha sonra Mandela’ya verilen ödül ile bu yara onarılmak istenir ama iş işten geçmiştir.
Peki o gün Türkiye’ye sokulmayan Mbeki’ye ne oldu dersiniz!
Söyleyelim. Bugün Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı o gün Türkiye’ye sokulmayan Mbeki’den başkası değil.
Ne politika yapmışız değil mi!
Ortadoğu bizden sorulur ama soran yok
TÜRKİYE Ortadoğu’nun ağırlıklı ülkesi diye kasılıyoruz.
Ben ise sık sık ‘Bu politikalarla Ortadoğu’daki zurnanın son deliği oluruz’ diyorum.
Ben böyle dedikçe Dışişleri Bakanı Gül ve bazı danışmanları bana kızıyorlar.
Ama sonuçta sık sık olduğu gibi haklı çıkan ben oluyorum.
Bu hafta başında Londra’da 33 ülkenin katılımıyla Ortadoğu’nun siyasi geleceğinin planlanması amacıyla bir toplantı düzenleniyor.
Filistin’deki yönetimin değişmesinin ve İsrail ile yeni bir sürecin başlamasından sonra bu toplantı büyük önem taşıyor.
Toplantıyı düzenleyen ülke İngiltere. Amaç ekonomik destekli olarak siyasi gelecek planlaması.
Katılan ülke sayısı 33.
Ortadoğu ülkelerinin tamamı davetli. Biri hariç.
Hangisi mi?
Türkiye. Ortadoğu’nun ‘güçlü’ ülkesi, bölgenin ‘etkin gücü’ Türkiye, İngiltere’nin düzenlediği Ortadoğu Zirvesi’ne davet edilmeyen tek Ortadoğu ülkesi.
İsrail davetli olduğu halde katılmıyor. Türkiye ise davet bile edilmiyor.
Konuyu Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu masasına bakan Genel Müdür Oğuz Çelikkol’a soruyorum.
‘Doğrusu biraz ayıp ettiler. İngiltere bölgeyle ilgili konularda Türkiye’ye her zaman biraz kıskançlıkla yaklaşmıştır. Herhalde bu kez de böyle yaptılar’ diyor.
Ama sonuçta Ortadoğu konuşuluyor, biz uzaktan dinlemeye çalışıyoruz.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En tehlikeli yalanların kendimize söylediklerimiz olduğunu anladığımız zaman.