Birkaç yıl geç kalmış istifa.
Diyeceksiniz ki,
‘‘Yahu adam göreve başlayalı kaç yıl oldu ki!’’
Biliyorum... Ama yine de geç kalmış bir istifa.
Akçakoca'nın istifasından başta
Uzanlar olmak üzere herkes kendince bir pay çıkaracak.
Uzanlar büyük olasılıkla kendi yayınlarından dolayı istifa ettiğini öne sürecek ve bunun kendi haklılıklarını ortaya koyduğunu iddia edecekler.
Oysa gerçek durum tam tersi.
Akçakoca, Uzanlar ve bankasına yaptıklarından dolayı değil, vaktinde yapmadıklarından dolayı istifa etmek zorunda kaldı.
Akçakoca'nın artık
‘‘dayanamamasının’’ nedeni
Uzanlar.
İmar Bankası'nın Bankalar Kanunu'na uymadığı, çifte kayıt tuttuğu bundan yaklaşık 2 yıl önce bu köşede yazıldı.
Bunun karşılığında
Akçakoca'nın BDDK'sı bankayı takibe almak yerine, beni dava etti.
Bu banka ile ilgili olarak kamu yararına yaptığım tüm ihbarların karşılığında bankayı incelemek şöyle dursun, banka korundu,
Fatih Altaylı'dan şikáyetçi olundu.
Yer yer BDDK ile
Uzanlar'ın bana karşı açtığı davalar paralel hale geldi ve ben yine bu köşede,
‘‘BDDK, Kemal Uzan'ın avukatı mı?’’ diye sormak zorunda kaldım.
2001 yılında İmar Bankası'na el koyulmasını gerektirecek kadar
‘‘vahim’’ bulgular içeren rapor BDDK ve başkanı tarafından
‘‘sümen altı’’ edildi. Ben de banka adı vermeden bu raporu yayınlayıp, BDDK'ya
‘‘niçin gereğini yapmadığını’’ sordum.
Bunun karşılığını da hem BDDK, hem de İmar Bankası tarafından dava edilerek gördüm.
Ben her şeyi yazdım, BDDK ise yıllar boyu bu bankayı korudu.
Sonunda iş
‘‘patladı’’ ve ülkenin borçlarına bir
‘‘9 katrilyon’’ daha eklendi.
Benim yazdığım dönemlerde gereği yapılsaydı bu fatura emin olun ki, bunun yarısı olurdu.
Hatırlayacaksınız, bir süre önce BDDK Başkanı'nın bu görevi bıraktıktan sonra yurtdışına gideceğini yazmıştım.
Görün bakın yine haklı çıkacağım.
BDDK Başkanı
Engin Akçakoca yıllar süren basiretsiz yönetiminin faturasını istifa ile ödedi. Şimdi topu
‘‘siyasi baskılara’’ atmaya çalışıyor.
Diğer bankalarda günahsız olduğunu kabul etsek bile sadece şu son İmarbank olayında bu ülkenin 9 katrilyonunun yok olmasına neden olan adama hesap sorulmayacaktı da, Bekçi
Mehmet Ağa'ya mı sorulacaktı Allah aşkına!
Saran: İcazeti kongre verir
FENERBAHÇE'nin genç ve çağdaş başkan adayı (Ben
Sadettin Saran'ı Beşiktaş Başkanı
Serdar Bilgili'ye benzetiyorum) dünkü yazıma nazik bir yanıt yollamış.
Kendisini Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı'na layık gördüğüm için teşekkür etmiş.
Benim değil,
‘‘Gerçek Fenerbahçe’’ camiasının görmesi daha önemli..
İnşallah onlar da görür.
Neyse, konu o değil.
Sadettin Bey diyor ki:
‘‘Fenerbahçe'ye başkan olmak son derece saygıdeğer ve onurlu bir görev. Ancak şu ana kadar resmi olarak adaylığımı açıklamadım. Takdir edersiniz ki, böylesine önemli bir kararı almak çok kolay değil. Kulübün 85 milyon dolar birikmiş borç yükü, zamansız halka arz edilmek istenmesi gibi karar alma sürecinizi zorlaştıran pek çok parametre var.
Eğer bir gün başkanlık için adaylığımı koyarsam, sizi temin ederim ki, bu karar tüm camiayı kucaklamak ve Fenerbahçe'yi sportif başarılarıyla dünya sıralamasında layık olduğu yere taşımak amacıyla olacaktır.’’
Fenerbahçe'nin galibiyetlerine sevinip sevinmediği yolundaki soruma da yanıt veriyor
Sadettin Saran ve şöyle diyor:
‘‘Kişisel menfaati uğruna Fenerbahçe'nin başarılarına sevinmeyecek bir şahsiyetin asla başkanlığa aday olmaması gerekir. Bu zihniyette bir adayın Fenerbahçe camiasına hiçbir faydası olmaz.’’
Ve şöyle noktalıyor:
‘‘Eğer başkanlığa adaylığımı koyarsam Başbakan'ın icazetinden ziyade kongre üyelerinin desteğine ihtiyaç duyarım. Fenerbahçe Kulübü'nün başkanlığı için icazeti verecek olan makam Fenerbahçe Kongresi'dir.’’
Çok zarif bir yanıt.
Anlaşılan Fenerbahçe'nin genç başkan adayının Başbakan'ı ziyareti icazet için değilmiş.
Öyle diyorsa öyledir.
Genç Parti reklamları bedava mı?
TELEVİZYON kuruluşlarının RTÜK'e beyan ettikleri geçtiğimiz eylül ayının reklam gelirlerini aldım.
Ortada her zaman olduğu gibi gerçek bir komedi var.
Star Televizyonu yıllardır yaptığı gibi diğer televizyonların dörtte biri kadar para ödemiş.
RTÜK'e verilen beyannamelere göre eylül ayı içinde Kanal D 13 trilyon 55 milyar, ATV 9 trilyon 538 milyar, Show TV 9 trilyon 58 milyar gelir elde etmişler.
Bu televizyonlarla hemen hemen aynı reklamları yayınlayan Star ise topu topu 3 trilyon 950 milyar gelir beyan etmiş.
Oysa hatırlayacaksınız, eylül ayı içinde Star Televizyonu bütün Şampiyonlar Ligi maçlarının önünde ve devre aralarında Genç Parti reklamlarını yayınlamıştı.
Yayınların toplamı 2 saati aşıyordu. O günlerde bu reklamların
‘‘ederini’’ hesaplayan bağımsız kuruluşlar sadece ilk haftalık yayın için 5 milyon dolarlık bir tutar belirlemişlerdi.
Eylül ayı içinde iki Şampiyonlar Ligi haftası olduğu göz önüne alınırsa tutar 10 milyon doları buluyordu. Ancak Star tüm gelirlerini 2.5 milyon dolar seviyesinde gösteriyor.Yani açıkça RTÜK'e eksik beyanda bulunuyor.
Bu konu sadece RTÜK'ü değil, partilerin harcamalarını denetleyen Anayasa Mahkemesi'ni de ilgilendiriyor.
Çünkü kayıtdışı harcama yapmak, partiler açısından mümkün değil.
Gözümüzün üstünde kaş var
AVRUPA Birliği Komisyonu'nun
‘‘İlerleme Raporu’’nun önemli bölümleri açıklandı. Siyasi eleştirilerin bulunduğu bölüm tam olarak bir rezalet.
Hiçbir hukuki dayanağı olmadığı ve hiçbir ortaklık belgesinde atıfta bulunulmadığı halde, Kıbrıs sorunu Türkiye'nin önündeki
‘‘engel’’ olarak zikrediliyor.
Ancak daha da beteri alfabe konusu. PKK'nın Avrupa'daki unsurlarının girişimiyle Türk Alfabesi'nde Q, X, W gibi harflerin bulunmaması eleştiriliyor ve uygulamadaki
‘‘aksaklık’’ olarak gösteriliyor.
İyi niyetten tamamen yoksun, alçakça bir girişim.
Bu durum karşısında iş Avrupa'daki yurttaşlarımıza düşüyor.
Onların da bulundukları ülkelerde mahkemelere başvurup
‘‘İ, Ğ, Ö, Ü’’ gibi Avrupalı ülkelerin alfabelerinde bulunmayan harflerden dolayı dava açmaları ve hatta konuyu AİHM'ye götürmeleri gerekiyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başarısız bürokratlar faturayı siyasetçilere keserek kurtulacaklarını zannetmedikleri zaman.