Elvan stresi mi?

BİRKAÇ ay önce Amerikan NBC televizyonundan geldiler.

Olimpiyatların naklen yayınını üstlenen ABC, olimpiyatlara katılacak favori sporcularla ilgili programlar hazırlıyordu.

Türkiye’den de Süreyya Ayhan’ı konu almışlardı ve benimle bir röportaj yaptılar. Yaklaşık 30 dakikalık bir Süreyya Ayhan bölümü planlıyorlardı.

NBC’ye göre de Ayhan, 1500 metrenin mutlak favorisiydi. Ardından Elvan’ın 1500 metre başarısı geldi.

Ve yeni bir tartışma ve heyecan başladı: Kim geçecek?

1500 metrenin iki favori atleti de Türkiye formasıyla koşacaktı. Yıllar önce erkekler 1500 metrede Sebastian Coe ile Steve Ovett arasında yaşanan çekişmenin bir benzeri yaşanacak, aynı ülke adına yarışan iki atlet pistte çekişecekti.

Türk sporu adına müthiş bir olay olacaktı. Ama olamayacak.

Süreyya Ayhan’ın son anda sakatlandığı haberi geldi. Haber spor dünyasında bomba gibi patladı.

Bazılarına göre ise sakatlık bahane ve Süreyya’nın kafasında Elvan korkusu var. Keşke ikisini birden izleyebilseydik.

Yazık oldu.

Antalya’da Kop oyunu

SÜREYYA Ayhan’ı olimpiyat öncesi demotive etti demesinler diye yazmadığım bir gerçeği bugün artık rahatlıkla yazabilirim.

Hatırlayacaksınız, Süreyya Ayhan Antalya’da kamp yaparken atletizm sahasının bekçisi tarafından sahaya sokulmadı diye kıyamet kopmuştu. Bu işin arkasındaki gerçek daha sonra ortaya çıktı, ama kimse yazamadı.

İtiraf ediyorum, ben de yazamadım. Oysa o sırada orada müthiş bir tuluat yapılmıştı. Süreyya Ayhan’ın kocası antrenör Yücel Kop, GSGM Antalya Bölge Müdürlüğü’ne bir arkadaşının atamasını yaptırmak istiyordu. Bunu sağlamak için önce Antalya’daki müdürün başını yemek gerekti. Antrenman sahasına alınmama tezgáhı işte bu oyunun bir parçasıydı. Ayhan’ı demotive etti suçlamasına maruz kalmamak için bunu kimse yazamadı.

Bugün bunun da bilinme günüdür diye düşünüyorum.

Roche rezaleti yargıda

ROCHE’
un SSK vurgununun sadece bir ilaçla ilgili bölümünün ortaya çıkmasının ardındaki kişi Veysi Mungan.

Firmanın satış bölümünde çalışan Mungan, bu ilaçta ve kimi ihalelerde bazı garip işlerin dönmekte olduğunu görünce konuyu incelemeye başlar. Fiyat farklılıklarını, SSK’ya ve diğer firmalara değişik fiyat uygulamalarını görünce Roche’un Türkiye’deki tepe yöneticisi Faruk Yöneyman’a gider.

Şirketin benzer nedenlerle ABD’de 1 milyar dolara yakın bir ceza ödediğini hatırlatarak önlem alınmasını ister. Faruk Yöneyman kendisine söz verir ve ‘Bunu yapan babam bile olsa gerekeni yapacağım’ der. Ancak durum değişmez. Veysi Mungan ısrar edince işine son verilir. Ancak Mungan’ın hukuk yoluna başvuracağı anlaşılınca kendisine büyük paralar teklif edilir. Mungan reddeder. Bunun üzerine konuyu çözeceğine dair söz vererek Mungan’ı yeniden işe dönmeye ikna ederler.

Ancak Mungan işe döndükten sonra kendisine birkaç milyon dolar para önerilir ve bir de gizlilik sözleşmesi imzalatılmak istenir.

Mungan bunu reddeder ve sadece tek bir çözüm olduğunu, devlete atılan kazıktan vazgeçilmesi gerektiğini söyler. Bunun üzerine Roche yönetimi, Mungan’ı toplantıya çağırır ve toplantı sırasında polis çağrılarak Mungan sanki bir suç işlemiş gibi hakkında şikáyette bulunulur. Bu arada Mungan’a destek veren bölüm müdürü de işten uzaklaştırılır.

Bir süredir Şişli Cumhuriyet Savcılığı ile bu işin peşine düşen Mungan, dün de Roche hakkında resmen şikáyette bulundu. Roche’un bu işten sıyrılma şansı yok gibi duruyor. ABD’de yaşadığı rezalet Roche’u akıllandırmamış anlaşılan.

Bakalım bizim Rekabet Kurulu ne yapacak?

DLH yerine nazar boncuklu lokomotif

HIZLANDIRILMIŞ
tren faciası daha uzun süre konuşulacak gibi.

Konuşulmalı da. Çünkü can kaybı da büyük, demiryolunun önemi de.

Dünyanın her yerinde demiryolu kazaları oluyor. Daha aptalca nedenlerle olanı da var, daha karmaşık nedenlerle olanı da.

Oralarda da konuşuluyor, hatta bu gibi kazaların üzerine yapılan araştırmalar belgesel film haline getiriliyor.

Medeni ülkelerle bizim aramızdaki fark bu işin ‘nazar’ üzerinden değil, ‘bilimsel temeller’ üzerinden araştırılıyor olması.

İşin aslına bakarsanız ‘hızlandırılmış tren’ bir AKP projesi değil.

Ankara-İstanbul arasındaki demiryolunu daha hızlı ve daha yüksek kapasiteli hale getirme fikri, geçtiğimiz koalisyon döneminde ortaya çıktı.

Benim tanıdığım pek çok hatasına rağmen en doğru düzgün bakanların başında gelen MHP’li Enis Öksüz, Demiryollar Limanlar ve Hava Meydanları’nın (DLH) başına bence süper bir bürokrat olan İhsan Gülay’ı getirmişti. Gülay ve ekibi de Ankara-İstanbul arası hızlı tren projesini incelemişler, bunun fay hattı üzerinde olduğunu ve tamamlanması için en az 10 milyar dolar gerektiğini hesaplamışlardı. Benim de çokça konu ettiğim bu meseleyle ilgili olarak bana DLH’de bir brifing vermişler ve bu yeni hattan önce, mevcut hattı rehabilite ederek hızı ve kapasiteyi arttırmayı daha verimli bulduklarını anlatmışlardı.

Yaklaşık 650 milyon dolarlık bir harcamayla Ankara-İstanbul arasındaki mevcut hat düzeltilecek, daha hızlı bir treni taşımaya uygun hale getirilecek ve iki nokta arasındaki mesafe yaklaşık 4-4.5 saate inecekti.

Hatta iş daha da ilerlemiş, bu işin İspanya ile ortak yapılması düşüncesi gelişmiş ve o zamanlar çokça tartışılan ‘İspanyol kredisi’ konusu da o sıralarda konuşulmuştu.

AKP hükümeti, işte bu projeyi hızlandırdı.

Gereken rehabilitasyon yapılmadan lokomotiflerin hızı artırıldı.

Sonuç felaket oldu.

Şimdi ise işi ‘nazara’ bağlıyorlar.

Umarım gerekli yatırımı yapıp yol rehabilite etmeden, sadece lokomotiflere ‘nazar boncuğu’ bağlamak suretiyle hızlandırılmış tren seferlerini bir daha başlatmazlar.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Gazeteciler yolsuzluk ve hırsızlıklar karşısında aynı dili konuşmaya başladığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları