Paylaş
Devlet ve rejim karşıtı güçlerin devlete rağmen değil, devletle el ele güçlendiğini görmek yıkıyor insanı.
İşte Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Halit Güler.
Bakın bu devletten beslenen bu yaratık neler diyor:
‘‘Medya İslam gerçeğini görmeli. Yoksa çıkacak kargaşada ve kavgada kendisini koruyamaz.’’
Bak sen şu kendini bilmez haine.
Aba altından sopa gösteriyor.
Kavga çıkacakmış ve medya kendini koruyamayacakmış.
Söylediklerinin iki manası var. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı demek istiyor ki: ‘‘Bu ülkede radikal İslamcılar ayaklanacak ve iç savaş çıkartacaklar. İlk önce de gazetecileri öldürecekler.’’
Bunu demek istemiyorsa, o zaman, ‘‘Çetin Emeç'i, Muammer Aksoy'u, Bahriye Üçok'u, Tarık Dursun'u, unutmayın. Sizi de keseriz’’ demeye getiriyor.
Ve bu adam bu devletin maaşlı memuru.
Ama Hizbullah militanı gibi konuşmakta bir sakınca görmüyor.
Çünkü birilerine güveniyor.
Kime mi?
Maskesi düşmüş Fethullah Gülen'den, hálá ‘‘Hoca Efendi’’ diye bahseden siyasilere.
Başka kime olacak?
Kaset montaj olsaydı, bu kadar korkar mıydı?
ATV'de yayınlanan Fethullah Gülen kasedi beni bir yıl öncesine götürdü.
O günlerde Fethullah Gülen'in, geçen cuma gün ışığına çıkan kasedinin varlığını öğrenmiştim.
Daha doğrusu, Fethullah Gülen'in gerçek yüzünü ortaya koyan gizli konuşmalar yaptığını ve bunların birkaç kasette toplandığını öğrenmiştim.
Teke Tek ekibi olarak bu kasetlerin peşine düştük.
Ve bir ara bu kasetlere çok yaklaştık.
Teke Tek'in bu araştırması Fethullah Gülen ve ekibi tarafından hemen haber alınmıştı.
Gülen yandaşları Teke Tek ekibini arayarak kasetlerin elimize geçip geçmediğini öğrenmeye çalıştılar.
Biz ise renk vermedik.
Kasetlerin elimize ulaşmadığını hiçbir şekilde belirtmedik.
Gülen ekibine karşı, kasetleri her an yayınlayacakmışız gibi davrandık.
Fethullah Gülen cephesinde kasetlerin bizim elimizde olduğuna dair inanç artıyordu ve büyük bir panik yaşanıyordu.
Değişik kanallardan bana ulaşmaya çalıştılar.
Bu arada giderek şaşırıyordum.
Çünkü, hiç ummadığım kişilerin devreye girmesi, Gülen'in çok geniş bir çevre oluşturduğunu gösteriyordu.
Aile dostlarımıza kadar ulaşmış, etki etmeye çalışıyorlardı.
Ben ve ekibim ise gülüyorduk.
Çünkü kaset veya kasetler bizde değildi.
Biz ‘‘kasetler bizdeymiş gibi yaparak’’ eğleniyorduk.
En sonunda Fethullah Gülen benimle bizzat görüşmek istedi.
Buluştuk.
Orada da renk vermedim.
Elimde yayınlamaya değer bir şey olursa yayınlamaktan kaçınmayacağımı belirttim, kameralarla dolu bir odada yaptığımız konuşmada.
Yemekten sonra Teke Tek ekibindeki arkadaşlarım sordular, ‘‘Fatih ne düşünüyorsun? Bu adam temiz mi, yoksa karanlık yönü var mı?’’
Onlara şu yanıtı verdim:
‘‘Arkadaşlar, bir kişinin bir kasetten korkması için, o kasede kaydedilmiş olması başını belaya sokacak şeyler yapmış olması lazım. Şimdi birisi sizi elimde bir bant var deyip korkutsa korkar mısınız? Ben korkmam.
Ben Fethullah Gülen'in bu kadar korkutan kaydın ne olabileceğini şimdi daha çok merak ediyorum.
İki olasılık görüyorum. Ya cumhuriyet karşıtı bir takım girişimleri kaydedilmiş olabilir, ya da bir takım sapık seks olayları. Umalım ki, ikincisi olsun.’’
Bu kasetler hiç elime geçemedi.
Ancak emin olduğum bir şey varsa, o da bu kasedin gerçek olduğu. Çünkü insanlar montaj olduğu iddia edilen bir şeyin ne olduğunu görmeden bilemezler.
Ona göre savunma yapamazlar. Ve yapmadıklarından emin oldukları bir şeyin kasede alınmış olmasından korkmazlar.
Fethullah Gülen'i bu kadar korkutan şey, ancak gerçekler olabilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü necidir?
DAHA önce de defalarca yazdık.
Türkiye'de irtica en rahat ‘‘Vakıf’’ adı altında örgütleniyor.
Parasal ilişkilerini en rahat vakıf perdesi arkasına gizliyor.
Bütün melanet vakıf kisvesi giyerek kotarılıyor.
Fakat hiç kimse şu Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde ne olup bittiğini araştırmıyor.
Bu genel müdürlükte çöreklenen kadroların peşine düşmüyor.
Bu ülke ne çekiyorsa, birer irtica yuvası haline getirilen vakıflardan çekerken, kimse Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bir el atmıyor.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Vakıflardan sorumlu bakanlar sorumluluklarının bilincine vardığı zaman.
Paylaş