Fatih Altaylı: Deprem vergisini kuzu kuzu ödeyecek miyiz?

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Deprem vergisi konusu ciddiyet kazanmaya başladı. İlk günlerin tepkisiyle geri çekilen tasarı yakında Meclis'e getirilecekmiş.

Halk bu kadar tepkisiz olunca getirilir, merak etmeyin.

Getirilir de, Meclis'ten geçirilir de...

Aslında Meclis'ten geçirilmeyecek, halka geçirilecek. Yani anlayacağınız, vekalet verdiklerimiz bize bunu geçirecekler.

Biz ne yapacağız?

Hiiiiç!

Kuzu kuzu ödeyeceğiz. Eşşek gibi ödeyeceğiz.

Ödemek bir şey değil de, sadece biz eşekler ödeyeceğiz ona yanıyorum.

Maaşla çalışanlar, bordroya mahkûm olanlar ödeyeceğiz.

İşadamı kisvesi altında dolaşanlar, rantiyeler, repocular bir halt ödemeyecekler.

Hiçbir zaman ödemediler ki, şimdi ödesinler.

Onlar bizim ödediğimiz bu paralarla şişirilen bankaları iç edecekler.

Onlar bizim ödediğimiz vergilerle ödenen faizleri kapacaklar.

Onlar dolar bazında yılda yüzde elli tatlı kazancı yiyecekler.

Onlar dünyanın hiçbir yerinde, hiç kimsenin kazanmadığı kadar kolay para kazanmayı sürdürecekler.

Biz ise onların bu tatlı hayatını sübvanse, ne sübvansesi, finanse etmeye devam edeceğiz.

Onlar Jaguar'larla, Mercedes'lerle dolaşıp, o otomobillerin parasını ödeyen bizlerle alay edecekler.

Onlar yiyecek, biz vergisini ödeyeceğiz.

Onlar yiyecek, biz sofrayı donatacağız.

Sonra!

Sonrası karanlık.

Şimdi iş dünyası bağıracak, ‘‘Bu vergiler çok’’ diye.

Onların sesi dinlenecek.

Onlara türlü kolaylık sağlanacak.

Fatura yine bize kalacak.

Depremin zararı iki İnterbank soygunu.

En azından yarısını İnterbank'ı dolandıranlardan alsınlar.

Biz eşekler de geri kalan yarıyı ödeyelim bari!

Önce iç borçları erteleyin sonra dış borçları düşünün

ÖNCEKİ gün Amerikalı bir meslektaşımla konuşuyoruz.

Deprem nedeniyle dış borç ödemelerimizin ertelenmesi konusunda Batı'nın kolaylık göstermesi gerektiğini söyledim.

Meslektaşım sinirlendi.

‘‘Niye erteleyelim ki’’ dedi ve devam etti:

‘‘Geçen yaz İstanbul'a geldiğimde gece beni Pasha diye bir yere götürdüler.

Kapıda Ferrari'ler, Mercedes'ler, Laborghini'ler. Burada lokanta kapatacağın fiyata bir kişinin yemek yediği yerler.

Ertesi gece Havana diye bir yere gittik. Orada da durum aynıydı. Çok pahalı ve çok dolu. Demek ki, Türkler'de para çok.

Sizde bu kadar çok para varken ve siz bu lüks içinde yaşarken bunun parasını niye size borç verenler ödesin ki?’’

Gelir dağılımındaki adaletsizlikten söz edecek oldum.

‘‘Siz geliri adil paylaşamıyorsanız bundan Batı'nın suçu ne? Gelirinizi insanca, hakça dağıtın. O zaman gelin bize’’ dedi.

Sıkıldım. Bunun uzun vadede çözülebileceğini, borç ödemelerinin ise kısa vadeli bir sorun olduğunu belirtmek istedim.

Hak verir gibi oldu.

‘‘Tamam’’ dedi, ‘‘O zaman bize gelip borçlarınızı ertelememizi istemeden önce, iç borçlarınızı erteleyin.

Gelin bize deyin ki, ‘Bakın biz kendimize olan borçları erteledik, şimdi size olan borçları da ertelemek istiyoruz.' O zaman düşünelim.

Ama ülkenizdeki adaletsizliği sürdürmek için bizi kullanmayın.’’

Sustum.

Susmasaydım, siyasetçi olacak kadar yüzsüzleşmiş olurdum zaten!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Aşağılık insanlara kızıp, aşağılıklaşmadığımız zaman.



Yazarın Tüm Yazıları