TÜRKİYE ’nin tartışmasız lider olduğu bölgenin geleceği buradan 10 bin kilometre uzakta, Georgia’da tartışılıyor, Türkiye’de ise bununla ilgili tek bir tartışma yapılmıyor.
Türkiye’de geniş bir kesim ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı.
Bildiğinden mi?
Hayır. Amerika yaptı diye karşı.
Haklılar mı?
Haklılar.
Aslında Büyük Ortadoğu Projesi denilen şey, Osmanlı topraklarında, Osmanlı’nın yıkılışından bu yana sağlanamayan istikrarın sağlanması için bir yol planı.
Türkiye’nin bu planda ‘Eşbaşkan’ olmasının nedeni de bu. Dünya siyasetini yönlendirenler, Türkiye’nin bu konudaki ‘genetik tecrübesinin’ önemini biliyorlar.
Bu coğrafyada en azından 350 sene hakimiyet kurmanın ve yönetmenin ‘kültürel’ birikiminin ne olduğunu farkındalar.
Bunun farkında olmayan terk ülke Türkiye.
Türkiye’nin bu konuda hiçbir ‘fikir üretimi’ olmaması bu yüzden.
Bir bölümü kendine veya ülkesine inanmıyor, bir diğer bölümü ise korkuyor.
Neden korkuyor!
Korkuyor çünkü fikir üretirse ‘suçlu’ ilan edileceğini, ‘hain’ ilan edileceğini, statüko tarafından ‘mahkum’ edileceğini biliyor.
Onun için de Türkiye, kendi liderliğindeki coğrafyada neler olacağına karar vermesi için ABD’nin ağzına bakıyor..
Sonra da Georgia’daki üste G8 liderleri bando ile karşılanıp, kırmızı halı üzerinde yürürken ‘önemli’ ülke Türkiye’nin Başbakanı Cezayir, Ürdün, Irak, Afganistan, Yemen devlet başkanları veya başbakanlarıyla pistin betonunda yürütülüyor..
Gıda denetimine Meclis engeli
YAZARLIK yaptığım 16 yıldan bu yana Türkiye’de tarım öldürülüyor diye feryat ediyorum.
Hükümetlerin umuru olmuyor. Hatta belki de benim bu yazılarımı kendi başarılarının kanıtı olarak görüyorlar.
Doğu ve Güneydoğu’da hayvancılık bitti. Avrupa’nın hastalıklı sığırları Ukrayna’ya gidiyor, oradan İran üzerinden Türkiye’ye sokuluyor. Doğu’daki kombinalarda bu hayvanlar işleniyor. Yerli hayvancılık ölüyor.
Tarımsal üretimde de durum berbat.
Gidin Anadolu’yu dolaşın. Ekilen alanlar her yıl geriliyor. Çiftçi ekim yapmak istemiyor çünkü müthiş ithalat baskısı var.
İthalat yasal olsa, çiftçi korunsa dayanacak. Ama türlü katakulli ile yasaklar deliniyor.
Size bir rakam vereyim de gülün. Avuç içi kadar Romanya yılda 9 milyon ton mısır üretiyor. Türkiye’nin üretimi 2,5 milyon ton. Geçen yıl ithal edilen mısır miktarı 1 milyon 800 bin ton.
Sadece o kadar mı?
Trakya’da tarlalar bomboş duruyor, Türkiye geçen yıl 900 bin ton palm, soya ve mısır özü yağı ithal ediyor.
Bunlar işin bir tarafı.
Diğer yandan bir de toplum sağlığı boyutu var ki, o tam evlere şenlik.
Hem fiyatı, hem de gümrüğü düşük olan palm yağı Türkiye’ye sokuluyor.
İçinde sağlık açısından sakınca yaratan yağlar barındıran bu yağ, özellikle fakir fukaranın yoğun olduğu bölgelerde mısır özü ve ayçiçek yağlarına karıştırılıp piyasaya veriliyor.
Bazıları ise yine palm yağını her nedense adını ‘hurma yağı’ olarak değiştirip margarinlere katıyorlar.
İşin acısı, Türkiye’de bu durumu tespit edecek bir tek laboratuvar bile yok.
Denetimler artırılacağına azaltılıyor. Son alınan kararla gıda denetimi görevi Sağlık Bakanlığı’ndan alınıp Tarım Bakanlığı’na veriliyor. Üstüne üstlük gıda denetimi yapmakla görevli personelin sayısı pazartesi gecesi kabul edilen bir yasa tasarısıyla 3 bin 500’den 500’e düşürülüyor... Artık markete girerken içim kararıyor. Ne alıp ne almayacağımı bilemiyorum. Bu memleketin insanına yazık oluyor.
Yazık.
Türkmen TV yayına başladı
KUZEY Irak’ta TRT’nin desteğiyle Türkmenlere yönelik yayın yapacak bir televizyon kurulduğunu yazınca iki farkIı yanıt almıştım.
Televizyonun sahibi olduğunu söyleyen Türkmeneli Vakfı ‘Evet biz kuruyoruz. TRT’den de teknik hizmet satın alıyoruz’ derken, TRT yönetimi ‘Bizim böyle bir işle alakamız yok’ diye yanıt yollamıştı.
Ben de ‘Hangisi yalancı?’ diye sormuştum.
O soruya bir yanıt gelmedi ama TRT’nin Kuzey Irak’taki televizyonu kuran ekibi dün sağ salim yurda döndü.
Televizyonu kurmakla kalmamış, bir de radyo kurmuşlar.
Televizyonun adı Türkmeneli TV.
Hayırlı uğurlu olsun.
Kuranların ellerine sağlık.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Cesaret sadece yazardan değil, okurdan da beklendiği zaman.