Beşiktaş artık kurtulur

BEŞİKTAŞ beklenmedik kadar kötü sonuçlar alınca Beşiktaşlı dostlarımız bunun nedenini merak ettiler. Ben biliyor ama söyleyemiyordum.

Bu bir ayak meselesiydi. Bazı ayaklar ‘uğur getirmezdi’.

Bir adam düşünün, Erol Aksoy’un yanında çalışmaya başladı. O gün bir imparator olan, bankacılık dáhisi Erol Aksoy, bu adam yanında çalışmaya başladıktan bir süre sonra battı ve televizyonunu Mehmet Emin Karamehmet’e satmak zorunda kaldı.

Karamehmet bu adamın da içinde bulunduğu televizyonu aldığında, dünyanın en zengin adamlarından biriydi. Ama bu adamın ayağı Karamehmet’i batırmaya yetti. Karamehmet de battı. Bankaları elinden gitti. Zora düştü.

Mehmet Emin Karamehmet zora düşünce bu adama yol verdi. Adam da gitti Türkiye’nin en zengin grubunda işe başladı. 10 milyar dolar serveti olan, kimsenin dokunamadığı Uzan Ailesi’nin yanında çalışmaya başladı.

Ama adamda öyle bir ayak vardı ki, buna Uzanlar bile dayanamadı. Bırakın batmayı, aileleri dağıldı, yok olup gittiler.

Adam oradan da ayrıldı ve bu kez Beşiktaş’ın yönetimine girdi.

Ben durumu öğrenince çevremdeki Beşiktaşlılara ‘Beyler bu yıl küme düşersiniz’ deyip bu hikayeyi anlatmaya başladım.

Şimdi o adam artık Beşiktaş’ta değil.

Umarım Beşiktaş bir an önce toparlanır.

Faslı seviniyor cühela üzülüyor

TÜRKİYE’
nin AB’den müzakere tarihi almasını kutlarken yanımızda bir de Faslı vardı.

Fas’ın büyük gruplarından birinin yöneticisi, Harvard mezunu 40 yaşlarında bir işadamı.

Brüksel’e bu tarihi olaya tanıklık etmeye gelen işadamlarından Adnan Çebi’nin Fas’taki işlerinin de ortağı.

Orada tanıştığımız Faslı Hasan, Türkiye’nin tarih almasına en az bizim kadar sevinince ‘Sana ne oluyor. Biz tarih aldık. Sen seviniyorsun’ dedim.

‘Siz galiba aldığınız tarihin ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz. Bu Avrupa’nın Müslümanlara da kapı açtığının anlamı. Demek ki, 20 yıl sonra Fas da AB’ye üye olabilir’ dedi.

‘Birisi Fas nire Avrupa nire. Siz Afrikalısınız’ deyince Hasan kızdı.

‘Biz Avrupa’ya sizden daha yakınız. Aramızda sadece 10 kilometrelik bir boğaz var’ dedi.

Faslı vatandaş Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlamasına sevinip, bunu kendi geleceği için bir işaret görürken, buradaki cühela takımı varılan noktayı karalamaya çalışıyor.

Açıkçası ben onlara hiç kızmıyorum.

Kimileri de foseptik çukurunda yaşamaktan hoşlanır. Bu bir tercih meselesi.

AB, Amerikan tezini yıktı

16
Aralık’ta Brüksel’de bir gazeteci kısa bir röportaj istedi.

‘Olur’ deyip oturduk.

‘AB Türkiye’ye niçin evet demeli?’ diye sordu.

Zaten röportaj da bu soruyla bitti.

Yanıtım şöyleydi:

‘Avrupa’nın iki dev ülkesi Irak’a yapılan operasyonda ABD’ye destek vermediler. Oysa bunlar soğuk savaş döneminde ABD’ye ciddi destek veren ve paralel hareket eden ülkelerdi. Yeni dünya düzeni içinde ABD yeni gruplaşmayı din üzerine kurdu ve ‘medeniyetler çatışması’ tezini bilim adamlarına yazdırdı.

Avrupa Birliği söylem olarak medeniyetler çatışmasına sıcak bakmıyor ve bunu kabullenmek istemiyor. Ancak bu lafla olmaz, icraatla olur. Avrupa Birliği liderleri yarın Türkiye’ye evet deme kararını alırlarsa, bu ABD’nin dünya dengesini medeniyetler çatışması üzerine kurma tezinin de sonu olur.

Burada en tutarsız ülke Fransa. Fransa bir yandan ABD politikalarına karşı çıkıyor ki, bu entelektüel açıdan Fransa’ya yakışıyor ama diğer yandan bu politikaların yanlışlığını ortaya koyacak en önemli göstergelerden biri olan Türkiye’nin AB üyeliğini engellemeye çalışıyor. Yarın alınacak karar önemli. Ya gerçekten medeniyetler çatışması tezi doğrulanacak ve dünya din üzerinden ikiye bölünecek, ya da bu tez çöpe atılacak. 25 liderin vereceği asıl karar bu.’

Bu söylediklerim aynen yayınlandı. Avrupalı liderler, bir Amerikan tezini ortadan kaldırma yolunu açmış oldular.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bir adamı karalamak için yazılan yalanlarda hiç değilse izan ölçüsüne sadık kalındığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları