Alman Büyükelçi: Hukuka saygılıyız ama hızlı lütfen
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ALMANYA'nın Türk hukukuna ‘‘siyasi müdahale’’ talebini eleştirdiğim yazıma, hem Almanya'nın Ankara'daki büyükelçisi Dr.Rudolf Schmidt'ten, hem de Konrad Adenauer Vakfı Türkiye temsilcisi Dr. Wulf Schönbohm'dan birer yanıt geldi.
Büyükelçi Dr. Schmidt yorumumu ‘‘üzülerek’’ okumuş.
Ve şöyle diyor:
‘‘İki konuya açıklık getirmek istiyorum. Birincisi Alman siyasi vakıflarına ilişkin Ankara DGM eski başsavcısı Yüksel'in dava gerekçesinde yer verdiği suçlamaları gerçekten haksız, mesnetsiz ve abes buluyorum. Ancak hiçbir zaman Türk hükümetine ‘davayı geri çekmesi' gibi bir talebim olmamıştır. Bu şekilde bir anlamaya sebebiyet verebilecek manşet, aynı gün hem büyükelçiliğin basın bildirisi, hem de gazete tarafından 29.10 tarihinde düzeltilmiştir.’’
Büyükelçi Schmidt ‘‘böyle bir talepte bulunmadıysa’’ zaten benim yaptığım eleştirinin de gerekçesi ortadan kalkıyor.
Bu yüzden de ‘‘eleştirime’’ üzülmelerine de gerek kalmıyor.
Yapılmamış bir eylemin eleştirisi yapmayanı bağlamaz.
Ancak Büyükelçi Dr. Schmidt’in bir de ‘‘ikinci’’ konusu var.
Onu da aktarayım:
‘‘Türk adaletinin bağımsızlığına pek tabii ki saygılıyız. Ancak aynı zamanda şunu da açık seçik belirtmeme izin veriniz: Bu bağımsızlık, mesnetsiz kanıtlarla abes suçlamaları birbiri ardına sıralayan bir dava için açık çek niteliğinde olamaz. Türk hukukunun bu davayı bir an önce sonuçlandırmasını ve Alman vakıflarının tümüyle aklanmasını bekliyoruz. Bu arada, Türkiye'deki Alman vakıflarının çalışmalarını bilen, en başta Başbakan Bülent Ecevit olmak üzere, çok sayıda Türk'ün onlara saygısını dile getirmiş olması beni mutlu kılmıştır. Diğerlerinin de bu örneğe uyması temennimizdir.’’
İkinci bölümdeki tespitleri için Büyükleçi Dr. Schmidt'in haksız olduğunu söylemek isterdim.
Ama haklı.
Dava açma konusunda da, davaları sonuçlandırma hızında da ‘‘insan haklarına’’ uygun davrandığımızı söylemek pek mümkün değil.
Kim bilir belki de bizi Avrupa Birliği'ne almakla, haklı olarak talep ettikleri bu ‘‘durumun’’ sadece Alman vakıfları için değil, tüm Türk vatandaşları için geçerli hale gelmesini sağlayacak süreci hızlandırabilirler.
Adenauer Vakfı: Delilsiz 15 yıl hapis istenir mi?
KONRAD Adenauer Vakfı Türkiye temsilcisi Dr. Wulf Schönbohm'un yanıtı da ilginç.
Diyor ki: ‘‘Her Alman ve tabii ki Alman elçisi de bir hukuk devletinde davalıya ulaşan bir dava metninin geri çekilemeyeceğini bilmektedir.’’ Ve hukuk devletine uymayan noktaları sıralıyor: ‘‘Türk gazetelerinden aleyhime dava açılacağını öğrenebildim ancak bugüne kadar herhangi bir dava metni elime ulaşmadı. Yürütülmekte olan bir önsoruşturmaya veya davaya ilişkin bilgilerin davalının eline resmi bildirim gelmeden gazetelerde okunabilmesi bir hukuk devletinin temel prensipleri ve uygulamaları ile bağdaşmamaktadır. Ayrıca iddianamede bu ağır suçlamalara ispat olabilecek tek bir delilin bulunmadığına dikkatini çekmek isterim. Bir hukuk devletinde 15 yıla kadar ağır hapis cezası olan bir suçtan dolayı savcının herhangi bir delil gösterme zorunluluğu olmadan, biri aleyhine dava açabilmesi sizce mümkün müdür?’’
Dr. Schönbohm'a yanıtım kısa olacak. ‘‘Evet Türkiye'de bu mümkündür.’’
Soruyu ‘‘Mümkün olabilmeli midir?’’ diye sorsaydı, ‘‘Hayır’’ derdim.
Bu önemli sorunu Türkiye kendi başına 50 yılda çözer.
Ancak AB içinde bir Türkiye'de bu sorun 6 ayda çözülür.
Bizim Avrupa Birliği'ni istememizin de en temel nedeni budur.
Başka bir şey değil.
Ben de Rizeliyim
BİRKAÇ yıl önce Rize'de ramazan ayında ezan erken okununca bütün Rize halkı orucu erken açmıştı. Daha sonra müftülük bir açıklama yapmış ve ‘‘Rizeliler bayramdan sonra bir gün daha fazla oruç tutacak’’ demişti. Rize Müftülüğü'nün bu açıklaması üzerine Almanya'dan bir Rizeli müftülüğü aramış ve sormuş:
‘‘Ben Köln'de oturuyorum ama Rizeliyim. Ben de bir gün fazla mı tutacağım?’’
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Toplum gözündeki saygınlıkla, gerçekte hak edilen saygınlık birbirine eşit olduğu zaman.