<B>GÖRDÜĞÜM </B>kadarıyla anlamsız tartışma daha da sürecek.
‘‘İzanlı’’ bir ülkede bu
‘‘saçmalık’’ bu kadar sürmezdi ama ne yazık ki burada sürüyor ve o yüzden de sürünüyoruz.
Kılınç Paşa'nın
‘‘AB yerine İran ve Rusya’’ önermesine destek verenler ve karşı çıkanlar olmuş.
Paşaya karşı çıkanlar
‘‘AB ulusal hedeftir, vazgeçemeyiz’’ diyorlar, paşadan yana olanlar ise
‘‘Tek alternatifimiz AB değil’’ diye konuşuyorlar.
Pek anlamadım, bunlardan biri diğerine engel mi?
Yani bir yandan AB'ye üye olup, diğer yandan komşularımızla ve diğer ülkelerle iyi ilişkiler geliştirmemiz mümkün değil mi?
Biri diğerinin alternatifi mi?
Ya biri, ya diğeri mi?
AB'ye üye olunca Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerle ilişki kurmak, buralarla ticaret yapmak, işbirliği yapmak yasaklanıyor mu?
Fransa, Almanya
‘‘bizim komşularımızla’’ bizden
‘‘iyi’’ ilişkiler kurarken AB üyeliklerini askıya mı alıyorlar?
Yooo!
Bunların hepsi bir arada gayet iyi yürüyor.
Hatta bu ülkelerle iyi ilişkiler içinde olmak, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda köstek değil, destek.
Ama ne yazık ki, Türkiye'de
‘‘akılcı’’ yol olmuyor.
Ya biri, ya diğeri.
Sanki Avrupalı olmanın şartı,
‘‘komşularla papaz olmak’’mış gibi.
İşin kötüsü, Türkiye'nin akıllı uslu adamları da, bunu böyle tartışıyorlar.
Yazık!..
Bu rezaleti RTÜK durdurmayacak mı?
EKRANA çıkmak galiba kedilere yaramıyor.
Yine bir
‘‘ekran kedisi’’ öldü.
Bu kez
‘‘Biri Bizi Gözetliyor’’ adlı televizyon rezaletinin kedisi ölmüş.
Kediyi bilmem ama
‘‘Biri Bizi Gözetliyor’’ adlı
‘‘röntgen’’ programı Türkiye'yi öldürüyor.
Milletin en önemli mevzuu bu program.
Geçenlerde
‘‘Kim kimi becerdi’’ tartışması vardı.
Önce programda, sonra
‘‘Ateş Hattı’’nda.
Çoluk çocuk sahibi kadınlar ekrana çıkıp kimin kiminle yattığını, kimin kimi baştan çıkardığını tartıştılar.
Yine aynı dönemlerde
‘‘ruh sağlığı’’nda sorunlar olduğu gözlemlenen
Edi adlı bir çocuğun evdeki kavgaları gündemdeydi.
Aynı
Edi, program bittikten sonra bile kendini programda zannettiği için geçen gün zorla girdiği bir evde bir genç kızı hastanelik etmiş.
Şimdi yine Biri Bizi Gözetliyor'da kavgalar dövüşler, düzeysiz tartışmalar gırla gidiyormuş.
Üstelik şimdi bir televizyon kanalı sabahtan akşama bu programı yayınlıyor.
Peki RTÜK ne yapıyor?
Öncelikle, bu rezaletin evlerimize girmesine, çoluk çocuğa
‘‘berbat’’ bir misal olmasına daha ne kadar seyirci kalacaklar!
Ve daha ilginci, bir televizyon kanalı nasıl olur da, bütün gün bu
‘‘rezaleti’’ yayınlar.
Dünyanın her yerinde
‘‘yayın izni alan’’ kanallar, belirli bir prototipi de o ülkenin RTÜK'e eşdeğer kuruluşuna veriyorlar ve buna göre yayın izni alıyorlar.
Bizde böyle bir şey yok ama bu kadar da başıboşluk olur mu?
Yarın öbür gün parası bol, aklı kıt biri bir televizyon kanalı edinip, bütün gün bir umumi tuvaleti gösterse, onu da televizyon kanalı diye bu halk izleyecek mi?
Yok mu bu rezilliğe bir dur diyecek?
Türk insanının ahlakını gece yarısından sonra iki kere şifrelenmiş kanallarda yayınlanan erotik filmler mi bozuyor, yoksa bu
‘‘rezaletler’’ mi?
Bir banka soygunu daha
BANKALARDAN şikáyetler çığ gibi.
Sigorta parası, yıllık işlem parası, günlük işlem parası, kart parası, zart parası, zort parası.
Müşteri
‘‘enayi’’, bankacı
‘‘uyanık’’.
Yazıyoruz.
İzanlı banka hiç değilse arıyor.
Kimileri ise
‘‘Kim sızdırdı bunu Fatih Altaylı'ya’’ diye çatacak adam arıyor.
Şimdi yazacağım
‘‘uyanıklık’’ da pek çok bankayla ilgili olarak elime gelen şikáyetlerden en fazla rastlanılanı.
Bir okurun durumunu aynen aktarayım da, örnek olsun.
Gelen ekstrede toplam borç 600 milyon.
En az ödenecek tutar ise 445 milyon TL.
Okurumda o kadar para yok. 395 milyon yatırıyor, gerisinin fazini sineye çekmeye hazırlanıyor.
Ve bir sonraki ekstre geldiğinde okurum
‘‘fenalık geçiriyor’’.
Çünkü ekstrede
‘‘31 milyon dönem faizi, 70 milyon da gecikme faizi’’ yer alıyor.
50 milyon eksik ödeme için, 70 milyon
‘‘fazladan’’ faiz.
Bir ayda.
Ben okurumdan bu bankanın adını ve adresini istedim. Bu kadar faiz aldıklarına göre, ona yakın bir faizi de mevduat sahiplerine ödüyorlardır.
Bir maaş yatırsam, hayat boyu iki buçuk maaş sahibi olurum.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Vatan hainliği övünülecek bir iş olmadığı zaman.