Blair başbakanlığı bırakalı beri öyle zengin oldu ki sırf bu yüzden eski bir başbakan olmayı çok isterdim
Eğer İngiltere’nin eski başbakanı ben olsaydım, bütün sıkıcı bürokratik işlerden kurtulduğumda, sorumluluklarımı devrettiğimde bazen bir davette görünmem ya da ayaküstü 20 dakikalık bir konuşma yapmam için yüzbinlerce pound teklif edilirdi. E böylece kendimi bir başbakanken olduğumdan çok daha önemli hissederdim; para çoğunlukla makamdan daha işlevsel bir ego pompası olabilir. Bakın aylardır beklenen anı kitabına Blair’ın seçtiği başlığa: The Journey (Yolculuk)... Sanırsınız ki kendisi İşçi Partili bir başbakan olarak ülkesini savaşa sokan kişi değil de, peygamberdir! Ama hakkı var; dediğim gibi biri bana da hatıratımı yazmam için 4.6 milyon Pound verse büyük bir hazret olduğuma kani olurum. Fakat belli ki yayınevi Random House’da akl-ı selim görevliler mevcut: “Böyle başlık mı olur, eski başbakana mı kitap basıyoruz 21. yüzyıl mesihine mi?” demişler. Tevazu gösterip değiştirdiler başlığı: ‘Yolculuk (The Journey)’ değil ‘Bir Yolculuk (A Journey)’ artık. Yine de bana göre olmamış. Hazır değiştiriyorsun başlığı, bari okutacak, kışkırtacak, merak uyandıran bir kelime seç! Örneğin Yaşar Büyükanıt Paşa ‘Dolmabahçe’, Deniz Baykal ‘Komplo’, Süleyman Demirel ‘Darbeder’, Hilmi Özkök Paşa ‘Mülayim’ diye kitap yazsa alıp okumaz mısınız? Random House buradaki cevherin farkına varsa Blair’e 10 milyon lira yatırdığına feci yanmaz mı?
Çağlayan’ın kalabalığı
Herkes özenli giyinmişti ve çoğunluk buzlu roze şarap içiyordu. Cepheleşme oldu. Hizip de vardı gösteriş de. Kıskananlarla küçümseyenler yan yana duruyordu. Hüseyin Çağlayan’ın İstanbul Modern’deki sergisinin açılışı tam anlamıyla seyirlik olaydı. Serginin düzenlemesi ve kurgusu bence müthiş ama seyirlik olay olan kısım sergiden çok açılıştaki kalabalığın kıvamı ve muhteviyatı: Benim ‘kadük sanat insanı’ olarak tanımladığım tür, “Kıyafetten sergi mi açılır, burası müze mi podyum mu” tonuyla konuşuyordu. ‘Haset Heveskar’ tür, “Yahu İTKİB bana da yıllardır milyonlarca dolar destek verse, ben de yaparım böyle sergi” diye burun bükmekteydi. Bir de tabii İstanbul Modern’e daha önce sadece kafesinin manzarası için uğramış olan iyi niyetli tekstilciler vardı ki Hüseyin’e hayranlıklarını sergi alanında adım başı fotoğraf çektirerek gösterdiler. Açıkçası ben çok eğlendim, bir sergi açılışında bu kadar eğlenmek de tuhaf ama neyse, canım sağolsun. Böyle açılışlar şehrimize sık düşmüyor.