Diplomat olabilecekken militanlığı seçen kız

İKİSİ de ODTÜ’de öğrenci.

Haberin Devamı

Biri kız diğeri erkek, ikisi de Kürt. Öğrencilik boyunca yedikleri içtikleri ayrı gitmemiş.


Aynı kampusta birbirlerine dokunmadan tam dört yıl süren çok derin bir dostluk kurmuşlar.


En çok da doğal olarak Kürt sorununu tartışmışlar.


Biraz platonik, biraz utangaç bir aşk bile yaşamışlar.

* * *


Mezuniyet günü gelmiş çatmış.


Erkeğin hayali diplomat olmak, kız hayalsiz...


Aslında var bir hayali ama o güne kadar cesaret edip hayatta en sevdiği erkeğe bile söyleyememiş.


Diplomasını aldığı gün tüm cesaretini toplayıp arkadaşının kulağına eğilmiş...


“Ben bu akşam Ankara’dan ayrılıyorum...”


 
Nereye?


“Dağa...”

* * *


Bir film gibi gelebilir, ama değil.


Uluslararası bir toplantıda, hayalini gerçekleştiren o erkeği tanıdım.

Haberin Devamı


O gün içinde yaşadığı derin yarılmayı, dağda kaybettiği diğer yanını bizzat o anlattı.


Bir de soru sordu...


“Ben diplomat oldum, o militan... Sen Güneydoğu’ya sık sık giden bir gazetecisin, söyle bana ne kadar tanıyorsun dağa çıkan bu insanları?”


“Hiç...”
diyebildim.


Hiç...

* * *


O günden sonra Güneydoğu’ya ne zaman gitsem PKK’nın insan profilini biraz daha yakından anlamaya çalıştım.

Orada anlatılanlar maalesef bu tarafta pek bilinmiyor.


Duygusallıktan uzak objektif bir araştırma da yok.


30 yıl terörle mücadele etmiş bir ülkede PKK’nın ne olduğunu anlatan 30 kitap yok.


PKK ile ilgili yazılmış en iyi kitabın yazarı hâlâ Amerikalı gazeteci Aliza Marcus.


2007’de ABD’de yayınlanan “The PKK and the Kurdish Fight For Independence: Blood and Belief” daha geçen yıl “Kan ve İnanç” adıyla Türkçeye çevrilebildi.


Yüzlerce mülakat, örgütün iç yapısı, insan profili, Öcalan kültü hepsi var.


Ama başka bir kitap daha say deseniz ben şahsen rastlamadım...

* * *


Dün Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu’nda terörle mücadelede duymaya pek alışık olmadığımız bir kavram kullandı: “Ekosistem”.

Terör konusunda Başbuğ’u şimdiye kadar üç kez dinledim.


Bu konuya entelektüel anlamda kafa yoran ender Genelkurmay Başkanlarından biri.

Haberin Devamı


“Terörle mücadele insan odaklı yürütülmeli”
yaklaşımını yine seslendirdi.


Dün baktım “ekosistem” kavramıyla bu anlayışı bir adım daha ileri taşımış.


“Terörizm kendini üreten, yaşatan ve kuşatan ekosistemin bir parçasıdır ve onunla birlikte var olur. Bunun için terörün beslendiği yerel ekosistemi iyi anlamak zorundayız. Amaç terörü yalnız bırakan bir ekosistem yaratmaktır.”


Peki bu nasıl olacak?


Çevre, tabiat, insan, coğrafya, kültür bunların hepsi ile bütünleşmekten, terörle mücadele de insanların kalbine ve beynine hitap etmekten bahsetti Başbuğ.


Altına imzamı atarım.

* * *


Ama bir şeyi eksik bıraktı: “Kimlik”.


Hem “siyasi” hem de “kültürel” anlamda kimlik.

Haberin Devamı


Küçük değil büyük harfle, ekosistemin parçası olarak “Kimlik”.

* * *


7 bin civarında PKK militanının üçte biri yabancı.


Suriye, Irak ya da İranlı Kürt.


Türkiye’den dağa çıkanların sayısı 4500 civarında.


% 50’si 30 yaşın altında.


Yani onları terörist olarak bir araya getiren şey de “Kimlik”.


30 yıldır teslim olan, terk eden, çatışmada ölenler var ama bu profil değişmiyor.


Meseleyi “eğitimsizlik ve geri kalmışlığa” indirgeyerek kendimizi kandırmayalım.


“Ekosistem”
yerinde bir yaklaşım...


Çünkü onca acıya rağmen ODTÜ’lü genç bir kız “diplomat” olabilecekken “militan” olmayı seçebiliyor... 

Yazarın Tüm Yazıları