Bir değil iki kez utandım!
Koca koca adamlar milletin meclisinde resmen sokak kavgasına tutuşmuşlar. Hangi partiden olduğunun bir önemi yok tekme tokat birbirine girenler öldüresiye kavga edenler milletvekili.
Dün mecliste yaşanan kavgayı izlerken utandım...
Bir değil iki kez utandım.
Neden mi?
Lütfen önce şu iki videoyu izleyin.
http://webtv.radikal.com.tr/turkiye/8630/mecliste-akp-ve-mhpliler-arasinda-kavga.aspx
Koca koca adamlar milletin meclisinde resmen sokak kavgasına tutuşmuşlar. Hangi partiden olduğunun bir önemi yok tekme tokat birbirine girenler öldüresiye kavga edenler milletvekili. Allahtan üzerlerinde silah etrafta ellerine alıp birbirlerine saldıracakları birşey yok! Allah korusun, bulsalar; sopa, levye, balta Allah ne verdi demeyip ölümüne vuruşacaklar! Oysa oturumu açan Meclis Başkan vekili Ayşenur Bahçekapılı herkesin bayramını kutlamış tüm vekillere iyi dileklerini sunarak başlatmış genel kurul toplantısını... Espriler yapılmış bayramdan sonra ilk buluşma olduğu için kucaklaşmalar yaşanmış... Barış mesajı verilmiş... Ama ne zaman ki İŞİD ve Türkmenler konusu açılmış Ak Parti ve MHPli vekiller arasında sataşmalar başlamış... Olabilir milletin meclisi orası... Her konu medenice en sert biçimde tartışılır, tartışılmalı da... Ama sözle, zekayla, bilgiyle... Tekme-tokatla, hakaret-küfürle değil. MHPliler Türkmenleri sahipsiz bıraktınız deyince Ak Partili bazı vekiller cevap vermiş. Sataşmalar devam ederken birden iş sözlü sataşmadan tekme tokat girişmeye dönüşmüş. Ak Parti milletvekili Mustafa Şahin ile MHP milletvekili Ali Uzunırmak birbirine girmiş... Bu arbede ve saldırıda Şahin'in anlı açılmış. Araya giren vekiller daha büyük bir felaketi zor önlemiş... Bu arada AK Partili vekillerin arasında kalan MHPli Sinan Ogan saldırıya uğruyor... Bazı vekiller adeta Ogan'ın üzerine çullanmışlar. İkinci görüntü neredeyse bir arbede ve linç girişiminin yaşandığını gösteriyor! Neyse ki her iki partiden makul insanlar araya girip daha büyük bir felaketin yaşanmasını engellemişler... Ayşenur Bahçekapılı vekilleri odasında toplayıp yatıştırmaya çalışmış... Ama nerde... Öfke, nefret, hakaret diz boyu... Sanki o utanç verici ergen çocuk kavgası yetmezmiş gibi vekiller bu kez de bir birleri hakkında söz düellosuna başlamış... Söz düellosu lafın gelişi... Sinan Ogan çıkmış '60 Ak it bana saldırdı' diyor... Evet saldıran Ak Partililer var ama araya girip ayıran Ak Partili vekiller de var... Şamil Tayyar Bahçeliye hitaben 'Ogana kuduz aşısı' yapılmasını öneriyor... Biri it dedi ya öteki geri kalır mı? Kavgada söylenmeyecek 'İt ve kuduz' lafları milletin meclisinde havada uçuşuyor! Birbirine 'it-kuduz' diyenler milletin vekili... Saldıran da vekil ayırmaya çalışan da... Ve malesef bu utanç verici görüntüler milletin vekilleri arasında mecliste yaşanıyor... Partiler kendi vekillerine sahip çıkıp diğer partili vekilleri suçluyor... Bize de bu görüntü ve hakaretleri izleyip utanmak düşüyor... Peki Meclisin, demokrasinin düştüğü- düşürüldüğü bu seviye partileri utandırmıyor mu? Lütfen bugün partililerden gelen açıklamalara bakın... Neden bir değil iki kez utanmalıyız daha iyi anlayın!
Bu ülkede devletin adalet anlayışı intikamcı dün bunu bir kez daha gördük.
Ama bakın kinle, öfke ve nefretle, intikamla hareket etmeyenler de var.
Önceki gün casusluk suçlamasıyla ‘paralel’ adı altında 22 ilde birden Ergenekon, Balyoz ve 17 Aralık operasyonlarını yapan polislere karşı bir operasyon başlayınca gazeteciler Amirallere Suikast Davası’ndan haksız bir biçimde yargılanırken dayanamayıp başına tek el ateş ederek intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın abisine sormuşlar…
‘Bugünün göz altıları için ne düşünüyorsunuz?’
Acılı ve yaralı abi Ahmet Tatar da cevap vermiş…
‘Aklıma önce güzel insanlar geliyor. Hepsini bir kez daha saygıyla rahmetle anıyorum. Dünün mağrurlarına, bugünün "mağdurlarına" ise: Çok canımızı yaktınız. Çok zulmettiniz. Umarım siz adil hukuktan mahrum kalmazsınız.’ ***
Ahmet Tatar tek mi?
Değil…
Akit gazetesinin sorduğu o önemli soru
Gazetecinin işi soru sormak.
Cevabını alsa da almasa da…
Fakat AK Parti iktidarında gazetecilerin özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’a soru sorma imkânı ve şartı kalmadı.
Akreditasyon uygulaması adı altında demokrasi ile alakası olamayan bir medya ortamı yaratıldı.
Bir yanda partizanlar diğer yanda karşıtları!
Soru sormak hele de karşıtına imkansız hale getirildi.
Cem Yılmaz isyan etmesin de ne yapsın…
Aylarca uğraşmış, emek vermiş ve bir film yapmış.
Çekimler tamamlanınca da tüm ekibe bir kutlama partisi vermiş.
Yılmaz Erdoğan ve Acun gibi yakın dostlarını da davet etmiş.
Buluşmuşlar, sohbet, eğlence yemek kendilerince bir kutlama yapmışlar.
Hatta gece sohbet uzayınca dışardan pide bile söylemişler.
E ne var bunda?
Buraya kadar bir şey yok.
Belki Erdoğan ilk turda cumhurbaşkanlığı ipini göğüsleyecek ama ben bugün AK Parti’nin başkanlığa koşan ‘reisi’ ya da CHP ile MHP’nin ortak adayı Ekmel Hoca’yı değil, cumhurbaşkanlığı adaylığı ile birlikte Türkiye siyasetinde hızla paylayan Selahattin Demirtaş’ı anlatmak istiyorum.
Dikkat edin Türkiye siyaseti diyorum…
Türk ya da Kürt siyaseti değil…
Demirtaş siyasette yeni değil fakat Çankaya adaylığına kadar birçok insanın gözünde o sadece Kürt siyasi hareketinin bir temsilcisiydi.
Ki ben de aynı fikirdeyim…
Bir yanda Kandil diğer yanda Öcalan…
Bir yanda silah diğer yanda siyaset…
İsrail hükümetinin Gazze’de yaptığı insanlık dışı katliamlara karşı çıkmak için illa Yahudi düşmanı mı olmak gerekiyor?
Irkçılık, ayrımcılık yapmadan bir ırka-ülkeye-topluluğa mensup insanların yaptığı yanlışları yerden yere vuramaz mıyız?
Bu kadar mı zor?
Gazze’de yaşanan katliamı eleştireceğim derken ne diyor Yıldız Tilbe?
'Allah hitlerden razı olsun bunlara az bile yapmış ne kadar haklıymış adamcaaz!'
Yazım hatalarını falan bir kenara bırakıyorum, böyle bir cümle kurmadan önce aklı vicdanı olan bir insan bin defa düşünür…
Ama nerede?
Soma katliamından sonra...
"Trafo patladı" dediler yalan çıktı.
9 ay önce Enerji Bakanı ile adeta şov yapıp faciadan sonra "Ama biz denetlendik birinci sınıf madeniz" dediler 1. sınıf maden 301 madenciye mezar oldu!
"Yaşam odası var" dediler, facianın 4. günü olmadığı ortaya çıktı.
"Bizde taşeron yok" dediler yasaların arkasından dolanmak için hayli ilkel ‘dayı düzeni’ kurdukları anlaşıldı...