17 Ocak 2007
Geçtiğimiz haftalarda sizlere yol şartları ve önlemleriyle ilgili bilgiler vermiştim. Bu hafta ise trafik eğitiminde en temel unsur olan, trafiğe çıkmadan önce yapılması gereken hazırlıklardan söz edeceğim. Otomobil kullanmak başlı başına bir bilgi ve beceri işidir ve unutmayın ki emniyet kurallarına uyarak otomobil kullanırsanız, çok daha güvenli ve keyif verici bir sürüş yaşarsınız. Bu keyfi trajediye dönüştürmemek için sizlere aşağıda söz edeceklerimi dikkatle okumanızı öneririm.
Otomobile binmeden önce, lastik havalarını gözle dahi olsa kontrol etmeyi unutmayın. Lastik havasının ideal basınçta olması veya olmaması yola tutunmanızı önemli ölçüde etkileyeceği unutulmamalıdır.
Sizlere hatırlatmak istediğim önemli bir diğer konu da, iyi bir görüş için yapmanız gerekenler... Otomobiliniz kirli olsa da, siz yola çıkmadan mutlaka camlarınız ve dikiz aynalarınızı temizlemelisiniz. Temizlik sırasında ön konsolunuza parlatıcı sprey sıkılması da, güneşin ön cama yansımasını arttıracak ve görüşünüzü olumsuz yönde etkileyecektir. Sabah ya da akşam saatlerinde karşıdan sizi rahatsız edecek bir açı ile gelen güneşe karşı, otomobilinizde sürekli bir güneş gözlüğü bulundurmanızı tavsiye ederim. Yolculuk esnasında bu bölümde kaset ya da CD gibi cama yansıma yapabilecek şeyleri bulundurmamanız gerekir.
Güvenli sürüşün en önemli noktalarından biri de, direksiyon başında oturma pozisyonunuzdur. Otomobil kullanırken konfordan çok güvenliğe önem verilmesi esastır. Ne yazık ki ülkemizde alışkanlık haline gelmiş olan 45 derecelik açıyla geriye doğru yatırılmış koltuklar, sürüş konsantrasyonunu azaltacak, tehlike anında vereceğiniz tepki süresini uzatacak ve kaza anında tehlikeye çıkarılan davetiye haline gelecektir. Aşırı derecede geri alınmış koltuklar ise, yine direksiyon başında verilen tepkileri geciktirmekten öteye gitmeyecektir. Yapmanız gereken en uygun koltuk ayarı; beliniz 90 derece dik, kollarınızı direksiyon üzerine uzattığınız zaman bileklerinizin alt kısmının direksiyon simidinin üst noktasına temas edeceği şekildedir. Böylelikle hem daha rahat bir sürüş pozisyonu, hem de olası tehlikelere karşı direksiyona daha hakim ve defansif bir sürüş kabiliyeti kazanabilirsiniz.
Dikiz aynalarınızı kontrol ettikten sonra sizi ve araçtaki yolcuları hayata bağlayacak olan emniyet kemerini mutlaka takınız. Emniyet kemerini takmamak, ileride telafisi çok güç sonuçlar doğurabilir. Günümüzde emniyet kemeri takmamanın yanında yapılan bir diğer yanlış da, emniyet kemerini sadece otoyollarda takmaktır. Oysaki kazalar sadece yüksek süratle olmamakta ve şehir içinde düşük süratle de ciddi hasarlı kazalar oluşabilmektedir. 10 km/h gibi düşük süratte yapılan geri viteste direğe çarpma testinde, çarpmanın etkisiyle birçok otomobilin arka tamponlarının içeri göçtüğü, hatta bazılarının camlarının çatladığı gibi hayret verici sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Birçoğumuzun dikkate almadığı süratlerde gerçekleşen kazaların bile ciddi yaralanmalara, hatta ölümlere sebebiyet verebileceğini asla unutmamak gerekir. Ayrıca emniyet kemerinin mutlaka boşluk kalmayacak şekilde vücudunuza temas etmesi gerektiğini de bir kez daha hatırlatmak isterim. Kaza anında emniyet kemeriniz takılı değilse, artık sizin için hiç bir şey, önceki gibi olmayacaktır.
Otomobil kullanırken giyeceğiniz ayakkabılar da çok önemli bir detaydır. Ayakkabılarınızın geniş, kalın tabanlı veya uzun topuklu olması hem hissinizi azaltacak hem de ayaklarınızın hareket kabiliyetini kısıtlayacaktır. En doğru olan ise, düz ve ince tabanlı ayakkabıların tercih edilmesidir. Bu sayede pedalları hissetme ve hareket kabiliyetiniz maksimum düzeye çıkacaktır. Yarış pilotlarının ince tabanlı özel yarış ayakkabıları kullanmalarının nedeni de budur.
Haftaya görüşmek üzere...
Yazının Devamını Oku 27 Aralık 2006
Merhaba sevgili Otoyaşam okurları, bundan böyle her hafta bu köşede 30 yıllık deneyim ve birikimlerim doğrultusunda trafik ve güvenli sürüş teknikleri konusunda sizleri bilgilendirmeye çalışacağım. Ülkemizin en büyük sorunlarından birisi olan trafik terörüne karşı son yıllarda alınan bazı tedbirler sayesinde kazalarda önemli düşüşler sağlandı. Ancak ne acıdır ki; yaşanan trafik kazalarındaki ölüm oranı, hala Avrupa’dan 10 kat, Amerika’dan da 16 kat daha fazla. Bu, ülkemizdeki sürücülerin ve yayaların trafik konusunda iyi eğitim almadığının en büyük göstergesi. Ülkemizdeki trafik cezalarının yeterince caydırıcı olmaması, sürücü kurslarının müfredat gereği verdikleri yüzeysel eğitim ve okullarda nitelikli bir trafik eğitiminin verilmemesi bu kazaların başlıca sebepleri arasında...
Çok dikkatli ve yavaş otomobil kullanan bir sürücünün bile trafikte kaza yapmayacağının garantisi yoktur. Siz hız sınırlamalarına, trafik ışıklarına, tabelalara tam olarak uyabilirsiniz, fakat sizinle beraber trafikte otomobil kullanan milyonlarca kişiye bu konuda güvenebilir misiniz? Kırmızı ışıkta geçenler, ters şeritten gidenler, ’U’ dönüşü yasak olan yerden dönüş yapanlar, yoğun trafikte sağlı sollu makaslara girenler... Bunlar hepimizin, neredeyse her gün karşılaştığı olaylar. Trafik kurallarına uymak ve trafikte dikkatli olmak kadar, nasıl otomobil kullanılacağını ve kazaya sebebiyet verebilecek durumlarda kazayı nasıl engelleyebileceğinizi bilmek de önemlidir.
Ayrıca trafik denilince yalnızca otomobili düşünmek çok doğru değil. Trafiğin içinde yayalar ve hazırlıklı olmadığınız anda karşınıza çıkabilecek canlılar ve nesneler de var. Kazaların sadece sürücü hatalarından değil, karşı taraftan gelebilecek tehlikelerden de kaynaklanabildiği gerçeğini unutmamak gerekli. İlerleyen haftalarda yol şartlarının kazalardaki payının ne kadar önemli bir yeri olduğunu göreceğiz. Bu noktada da güvenli sürüşün yanında defansif sürüş tekniklerinin önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor.
Bir de uygun olmayan hava ve yol şartlarında otomobil kullanmanın normal zeminde otomobil kullanmaktan çok farklı olduğunu vurgulamak gerek. Türkiye’de sizce kaç kişi kaygan zeminde nasıl gitmek gerektiğini tam olarak biliyor? Hafif bir yağmur yağmaya başladığı anda trafiğin neden yavaşladığını hiç düşündünüz mü? Trafiğin yavaşlaması, kilometrelerce kuyrukların oluşmasının yol şartlarından kaynaklanmasının yanı sıra bu sıkışıklığa sürücülerin katkılarının neler olduğunu biliyor muyuz? Trafikteki yaşanan bu karışıklığın ve küçük detayların unutulması ile ne kadar basit kazaların meydana geldiğini hepimiz yaşayarak görmekteyiz. Farklı yol zeminlerine ve iklim şartlarına göre verilecek kapsamlı bir eğitim ile bu kazaların önüne geçmek mümkün.
Her yıl trafik terörüne binlerce vatandaşını kurban eden bir ülkenin ferdi olarak bilgi ve tecrübelerimi sizlerle paylaşmak ve bu teröre dur demek amacı ile kurduğum Türkiye’nin ilk otomobil eğitim ve motorsporları kompleksi olan ’Autodrom’ geçen 3 yıl içinde 18 bin kişiye eğitim verdi.
Bununla beraber son günlerde İstanbul’umuzun trafik sorununa çare bulmaları için dünyanın öteki ucundan gelen Japon yetkililerden yardım istedik, hem de karşılığında para ödeyeceğiz. Biz bu tür sorunların sürücülerin eğitilerek bilinçlendirilmesi ile çözüleceğine inanıyoruz.
Sizlere bir sonraki yazımda, trafiğe çıkmadan önce yapacağımız hazırlıklar ve güvenli otomobil kullanmak için nelere dikkat edilmesi konularında bilgiler vereceğim.
Yazının Devamını Oku