Türkiye'nin en zengin patronu yemeğe çıkardığı kız için kaç para harcar

Duayen işadamının bilanço defterinde tüm harcamaları kayıt altındaydı. Hatta yemeğe çıkardığı kız arkadaşı için o gece ödediği hesap da defterde yer alıyordu.

Haberin Devamı

Bayram sırasında FİBA Holding’in sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin’in “Bir Dünya Kurmak” adlı hayat hikayesini okudum.

Hiç abartmadan söylüyorum.

Her gencin, her işletme öğrencisinin, her ekonomi öğrencisinin, her genç yöneticinin ve iş insanının başucu kitabı olacak kadar güzel bir hayat ve başarı hikayesi.

Önce en başından, gençlik yıllarında Amerika’daki eğitiminden başlayayım.”
¡
(*) Rıdvan Akar: “Bir Dünya Kurmak: Hüsnü Özyeğin’in Yaşam Öyküsü”, Özyeğin Üniversitesi Yay. 2017.

Türkiyenin en zengin patronu yemeğe çıkardığı kız için kaç para harcar


O KIZI BUGÜN YEMEĞE ÇIKARSAYDI, NE ÖDERDİ

Okurken bir bilanço defteri tutuyor.

Gelirleri ve yaptığı her harcamayı yazıyor.

Hem de nereye kadar biliyor musunuz?

Yemeğe çıkardığı, pastaneye, kafeye, sinemaya götürdüğü kız arkadaşına yaptığı harcamaya kadar.

Mesela “Date for Wendy” diye bir kayıt var.

Belli ki Wendy adlı bir kızı yemeğe davet etmiş.

O gün ne harcamış...

3 dolar...

Diyeceksiniz ki, o gün için bile çok az...

Ama durun...

Wendy’i o yılın Aralık ayının 27’sinde “Date’e” çıkarmış.

28 ve 29’unda Sherry ve Marianne isimli iki ayrı kızla daha çıkmış...

Her ikisine de dörder dolar harcamış...

Bir de çıktığında en yüksek harcamayı yaptığı bir kız daha var.

5 Eylül günü yemeğe götürdüğü kız için restoranda rekor bir ödeme yapmış.

5 dolar...

Ve en ilginci de şu. Nedense, rekor harcama yaptığı kızın adını deftere kaydetmemiş...

Türkiye’nin en zengin erkeklerinden biri olan Hüsnü Özyeğin’in yemeğe çıkardığı kızlar için yaptığı harcama bugünün parası ile ne eder diye sorarsanız...

Bunun cevabını bir sonraki yazıda vereceğim.

30 CENT’E MAL EDİLEN PİZZADAN NE KAZANILIR
Hüsnü Özyeğin’in yaptığı ilk iş pizzacılık.

Harvard Business School’da okurken, öğrenciler arasındaki ihaleye girip, okulun küçük kantininin işletmesini alır.

İlk yaptığı iş, çalışan sayısını azaltmak olur.

Önceki işletmeci öğrenci 13 kişi ile çalışırken o 3 kişi ile çalışıp, personel harcamasını üçte birden aza indirir.

Hemen iki katlı portatif bir pizza fırını alarak, kantine yeni bir anlayış getirir.

Fırının her katında aynı anda 2 pizza pişmektedir. Pişme süresi 3-4 dakikadır.

Böylece bir pizzayı 30 cent’e maleder.

Satış fiyatını ise 1.10 dolar olarak belirler.

Dokuz ayın sonunda cebine kalan net kâr 8 bin 200 dolardır.

Okulun yıllık ücreti 1.750 dolardır.

8.200 doların bugünkü karşılığı nedir diye sorarsanız, kitapta cevabını kendisi veriyor:

Harvard Business School’un bugünkü yıllık ücretinin 61 bin dolar olduğunu düşünürseniz...

Özyeğin’in kantinden kazandığı para bugünkü değeri ile 250 bin dolar...

O taktirde adını vermediği kızla “Date’e” çıktığında harcadığı para da 150 dolar civarında oluyor.

Bir öğrenci için çok bonkör bir erkek sayılır.

Türkiyenin en zengin patronu yemeğe çıkardığı kız için kaç para harcar

AMERİKAN ORDUSUNDA NASIL ÇÜRÜĞE ÇIKTI
Üniversiteyi bitirince bir süre bir danışmanlık şirketinde çalışır.

Harvard’ın bulunduğu Massachusetts eyaletinin Somerville şehrinde çaışırken bir gün askerlik şubesinden bir mektup alır.

Askerlik şubesine gelmesi istemektedir.

Önce Türkiye’deki askerlik şubesinin orası aracılığıyla çağırdığını zanneder.

Ancak öğrenir ki, yeşil kart sahipleri askere ilk çağrılanlar olurmuş.

O sırada Amerika Vietnam Savaşı’ndadır ve çağrılanlar apar topar oraya gönderilmektedir.

O an pılısını pırtısını toplayıp Türkiye’ye dönme kararı alır.

Çözüm yolunu bir arkadaşı bulur:

“Gözündeki lensleri çıkar ve şubeye öyle git” der. Öyle yapar ve çürüğe çıkar.

ŞUBE MÜDÜRÜNÜN İLK TAVSİYESİ: SEKRETERİNİ AT
Pamukbank’a genel müdür olduktan bir kaç gün sonra, bankanın işlem hacmi en yüksek şubesi olan Tarsus’un şube müdürü kendisini ziyarete gelir.

Bankanın sahipleri ve ortaklarının özel hesapları da bu şubededir.

55 yaşındaki şube müdürü elinde bir not defterine tavsiyelerini yazmıştır ve onları okumaya başlar.

İlk tavsiyesi şu olur: “Sekreterini işten at...” “Neden” diye sorar, ancak doyurucu bir cevap alamaz.

İkinci tavsiyesi ise şudur:

“Silivri’deki personel yazlık kampında sakın mayo ile denize girme...”

Hüsnü Özyeğin’in tepesi atar cevabı şu olur: “Selahattin bey mayo ile değil de, çırılçıplak mı girmeliyim?”

Şube müdürü bu cevabı alınca defterini kapatıp çekip gider.

AMERİKAN ŞİRKETİNİN KAZIKLADIĞI BANKACI
1984 yılında Pamukbank’ın başından Yapı ve Kredi Bankası’nın başına getirilir.

Online bankacılığı, kredi kartı ve ATM sistemlerini geliştirmek için bankayı dijital sistemlere geçirmek ister.

Bunun için şube başına 60 bin dolarlık yatırım yapması gerekmektedir.

Bu sistemi getirecek olan Amerikan şirketi ile görüşmeden önce, Türkiye’de bu sistemi kullanan öteki 3 bankanın yöneticileri ile konuşur. Bunlar Akbank, Garanti Bankası ve Pamukbank’tır. O bankaların yöneticilerinden aldığı bilgiler onu şaşkına çevirir.

Çünkü şirket üç ayrı bankaya aynı iş için üç ayrı fiyat vermiştir.

Peki kazık yiyen hangi banka ve yöneticisidir... İşi en ucuz fiyatla yaptıran Sabancı’ların Akbank’ıdır.

En pahalı yaptıran ise Pamukbank’tır...

Özyeğin bunu anlatıyor, ama bu bölümde es geçtiği bir şey var. O Pamukbank’ın kısa süre önceki yöneticisi kendisidir.

SAUNADA RANDEVU VEREN PATRON HİSSE VERMEYİNCE
Yapı ve Kredi Bankası’nı uçurmuştur. Rakamlar harikadır. Bu duyguyla patron Mehmet Emin Karamehmet’ten randevu ister.

Holdingin merkezi olan Çukurova Apartmanı’nın saunasında randevu verir.

Sıcaklığın etkisiyle gevşemiş ve rahatlamışlardır. “Mehmet, bana bankada hisse ver” der.

Karamehmet, “Öteki müdürlerim de ister” deyip, vermeyi reddeder.

Özyeğin o gün Finansbank’ı kurmaya karar verir.

BANKAYI YUNANLILARA SATINCA KREDİ KARTINI İPTAL EDENLER KİMLERDİ
Fİnansbank’ı Yunanistan’ın en büyük bankası NBG’ye satınca, Yunanistan’da büyük tepki oluşur.

Tabii asıl merakla beklenen Türkiye’deki insanların nasıl bir tepki göstereceğidir.

Bankanın 2 milyon 300 bin kişide kredi kartı vardır.

Sadece 30 kişi banka Yunanlara satıldı diye tepki gösterip, kredi kartını iptal eder.

Bu müşterilerin çoğu Ege Bölgesi’ndendir.

VEHBİ BEY'İN EN MERAK ETTİĞİ KONU
ÖZYEĞİN de Vehbi Koç’a hayrandır. Vehbi Bey de herkese yaptığı gibi ona da merak ettiği birçok konuyu sorar.

En merak ettiği konu ise şudur: Pamukbank’ta üst düzey yöneticiler ne kadar maaş almakta?

Bu arada Hüsnü Özyeğin’in bir özelliğini öğrenince de çok sevinir.

Özyeğin makam aracı olarak, öteki banka müdürleri gibi Mercedes araba değil, bir Murat 131 kullanmaktadır.

KOMUTANIM YUNAN PARASIYLA KAÇ F-16 ALIRSINIZ
Fİnansbank Yunanlılara 5.5 milyar dolar değer üzerinden satılmıştı. Bu satıştan Özyeğin’in eline geçen para 2 milyar 770 milyon dolardı,

Bu satışla ilgili özellikle iki devlet kuruluşuna bilgi verdi.

Biri MİT Müsteşarlığı, öteki Genelkurmay Başkanlığı’ydı.

Genelkurmay’a giderken biraz gergindi. Ortamı yumuşatmak için şunu sordu:

“Komutanım kaç F-16’nız var?”

“250” yanıtını alınca şunu söyledi:

“Bu parayla 100 tane daha alabilirsiniz...”

Komutan bunu duyunca şu cevabı verdi:

“Anladım Hüsnü Bey biz bu satışı tasvip ederiz.”

GSM DEVRİMİNİ ISKALAYAN BÜYÜK PATRONLAR KULÜBÜ
Türk iş dünyasının 1980’lerdeki en büyük fiyaskosu, GSM (Cep telefonu) devrimini atlamasıydı.

Türkiye ekonomi tarihinin bu en ilginç dönemindeki vizyon eksikliği bir tür “Devrimi atlayan patronlar kulübü” yaratmıştı.

Bunlardan biri de Hüsnü Özyeğin’di...

O günlerde en ünlü patronların kapılarını dolaşıp, GSM’e yatırım yapmaya ikna etmeye çalışan Murat Vargı, Özyeğin’in kapısını da çalmıştı.

Murat Vargı, onu ilerde adı Turkcell olacak şirkete ortak olmaya ikna etmeye çalışmış ama başaramamıştı. Özyeğin kitabın 390’ıncı sayfasında bunu çok güzel anlatıyor.

O dönemde Vargı’nın kapısını çalıp da ikna edemediği büyük patronlar kulübünde Koç’lar, Aydın Doğan ve Erol Simavi de vardı.

BEŞİKTAŞLI BİR PATRONUN FENER'DEN ALDIĞI KOMİSYON
Hüsnü Özyeğin İzmirli.

İzmir’deki yıllarında tuttuğu takım, Altay’dır. Onun siyah beyaz renklerini çok sever.

Daha sonra iyi bir Beşiktaşlı olmasının bir nedeni de siyah beyaz renkleridir.

Ancak birlikte çalıştığı arkadaşlarının çoğu Fenerbahçelidir.

Onlarla sık sık Fenerbahçe’nin maçlarına gider, devre arası iş konuşur.

Bu arada Fenerbahçe galip gelmişse, “Uğur getirdim” deyip, bir sonraki maç için “Uğur komisyonu” alır.

SON 24 SAATTE NELER OLDU

 

Yazarın Tüm Yazıları