Tarihi öldürenler mi yazar, öldürülenler mi

BÜYÜK fotoğrafı Newsweek dergisinin, benim doğum tarihimi taşıyan sayısında gördüm.

Haberin Devamı

Yani 8 Nisan 2016...

Bosna’nın Potocari şehrindeki bir mezarlıkta çekilmiş.

Tarihi öldürenler mi yazar, öldürülenler mi

Srebrenica katliamlarında öldürülen insanlar için yapılan anıtmezar burası...

Altında “Srebrenica soykırımı” yazıyor.

Bu resim bize şunu söylüyor:

Bir olayın soykırım olup olmadığına öldürenler değil, öldürülenlerin bıraktığı izler karar veriyor.

Yani gerçek insanlık tarihini öldürenler değil, öldürülenler yazıyor.

Öldürenlerin başındaki liderlerin kaderini de bu tarih ve uluslararası mahkemeler belirliyor.

Üstelik tarih artık yargısını yüzyıllar sonraya bırakmıyor.

Srebrenica... 1995...

Üzerinden sadece 20 yıl geçti ve önümüzde insanlık utancını gösteren bu fotoğraf kaldı.

Utanan taraf, öldürülenler olmadı...


KANLA DEĞİL, TEBEŞİRLE YAZILAN BİR GELECEK

Haberin Devamı


İKİNCİ fotoğraf da Newsweek dergisinin aynı sayısından...

Brüksel’de 32 kişinin ölümüne yol açan canlı bomba katliamlarından sonra bir duvara yazılan yazıları gösteriyor.

Tarihi öldürenler mi yazar, öldürülenler mi

Yazının altında şöyle bir ifade var:

“Tebeşir terapisi...”

Tebeşir, insanlığın en ilginç buluşlarından biridir.

Hepimizin hafızasını çizen en yararlı araçtır.

Çocukluğumuza ait bir masumiyetin sembolüdür tebeşir...

İlk büyük günahtan önceki dönemin hatırasıdır.

Kırmızı çizgi kavramı hayatımıza son 20 yılda girdi.

Kırmızı, bayrağımızın rengidir... Ama kanın da rengidir...

Kırmızı çizgileri halk değil, hep devlet çizdi...

Ve bu çizgiyi hep “Kürtlerle ilgili” meselemizde çizdi.

Önce Kuzey Irak’taki Kürt otonom bölgesi ile ilgili kırmızı çizgiler ilan ettik.

O çizgileri gururumuzla silemedik ama dilimizle, dilimizde sildik.

Silmek zorunda kaldık...

Şimdi Suriye’de her gün kırmızı çizgiler çiziyoruz...

En vahimi ise son 7 yılda, birbirimizin arasına çizdiğimiz kırmızı çizgiler, birbirimizin üstüne çektiğimiz kırmızı çarpılar...

Öyleyse ne yapacağız...


GELECEĞİ NEYLE YAZACAĞIZ KANLA MI YOKSA TEBEŞİRLE Mİ


TEBEŞİR tedavisine ihtiyacımız var...

Aramızdaki duvarlara içimizden gelen her şeyi özgürce yazabileceğimiz bir terapi lazım Türkiye’ye...

Bir bölümümüz duvarın bu tarafına, ötekilerimiz, ötekileştirdiklerimiz ise duvarın öteki tarafına...

Her şeyi...

İçimizden geçen her duyguyu özgürce yazabileceği bir terapiye...

Sonra tebeşirle yazılmış yazıları silip yok etmeye, duvarları yıkıp birbirimizi görmeye ihtiyacımız var.

Haberin Devamı


Ey Türk kardeşim...

Ey Kürt kardeşim...

Bu gidiş gidiş değil...

Bir amok koşusudur yaptığımız şey...

Şuursuzca koşuyoruz...

Bilelim ki, ancak duvara çarptığımızda farkına varabileceğimiz bir şuursuzluk bu...

Buyurun karşınızda, karşımızda iki fotoğraf var...

Biri çizgilerini kanla çizmeye ant içmiş bir toplumdan geriye kalan fotoğraf...

Fotoğrafın ölenler tarafında Boşnaklar, öldürenler tarafında Sırplar var...

“Soykırımcı” yaftası, öldüren Sırp yöneticilerinin üzerine yapıştı.

Öteki ise bugününü ve yarınını tebeşirle çizmeye çalışan bir toplum...

İçindeki Flaman-Valon tartışmasını özgürce yapabilen, kararı, halklarının özgürce kararına bırakmış bir tebeşir toplumu...

Teröristinin cezasını da bağımsız adaletiyle vermeye çalışan insanlar...

Buyurun karar hepimizin...

Aramıza çekilen duvarlara, her birimiz kendi tarafında, geleceğimizi kinin ve nefretin davasını sürdüren kanla mı yazacağız...

Yoksa masumiyet dönemimizin en güzel aracı tebeşirle mi...




Yazarın Tüm Yazıları