Siz olsaydınız gider miydiniz

DÜNKÜ gazetelerde yayınlanan öğretmen fotoğraflarına bakıyorum.

Lütfen siz de aynısını yapın.

Haberin Devamı

63 öğretmenin fotoğrafını alın, önünüze koyun.
Her birinin yüzüne, o yüzlerdeki ifadelere bakın...
Kılık kıyafetlerine bakın.
Bakışlarına bakın.
Ne görüyorsunuz?
Modern cumhuriyet nesillerinin harikulade fotoğraflarını.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği çocukları...
Sonra gözlerinizi kapatın.
Bir an için, birkaç saniye için, kendinizi onların yerine koyun.
Oraya gider miydiniz?..
* * *
Biliyorum çok katı bir soru.
Sorulmaması gereken bir soru.
Asla telaffuz edilmemesi gereken bir haletiruhiye...
Biliyorum. Çok iyi biliyorum.
Yine de, bir kere daha soracağım.
Siz olsanız oralara gider miydiniz?
Hadi yaşınız tutmuyor, öteki soruya geçeyim.
Kızınızı oralara gönderir miydiniz?
Elinizi kalbinize koyun, “Nasıl olsa ben öğretmen değilim” demeyin.
“Nasılsa benim bu durumda bir kızım yok” rahatlığı ile atıp tutmayın.
Ateşin, düştüğü yeri yaktığını hatırlayarak, harbiden, samimi cevap verin bana.
Kendiniz gider miydiniz, kızınızı gönderir miydiniz?
Dur, karar vermeden bir de şunlara bak.
* * *
Oranın Batısı’nda bir yerden geliyorsunuz.
“Oranın Batısı” derken neresi olsa daha batısı...
Gittiğiniz yerin doğru dürüst bir lojmanı bile yok.
Sosyal hayat desen, neredeyse sıfır.
Son 25 yıldır, kim bilir kaç delikanlı, kaç genç öğretmen, gidip de gelememiş.
Haftada bir, kaçırılan öğretmen haberleri dinliyorsunuz.
Okul binası derseniz, duvarını kendiniz boyayacak, sobasını kendiniz yakacaksınız.
Her gece yatağa, bir an önce bir sabah daha olsun, şu geceyi de kazasız belasız atlatalım duygusuyla girip, endişeyle delik deşik olmuş bir uykuya bile dalamayacaksınız.
Güzel bir kızsınız, hayatınızın baharındasınız; doğduğunuz mahallelerde, okuduğunuz okullarda bıraktığınız arkadaşlarınız hafta sonları, öğleden sonraları buluşuyor eğleniyor...
Sizse...
Oradasınız.
Bula bula kendinizi atacak bir “Buse Cafe” bulmuşsunuz.
Sırf adı “Cafe” diye, size ait olduğunuz bir dünyayı hatırlattığı için, pazar günü kendinizi oraya atmışsınız.
Bir bardak çay, biraz kek...
Biraz arkadaş sohbeti, biraz sıcak muhabbet.
Ve deprem gelip sizi orada bulmuş.
* * *
Öyleyse niye gider bu genç kızlar. Ta oralara gitmeye, hangi duygu, hangi tutku ikna eder?
Biraz düşünürseniz, biraz gerilere giderseniz, biraz Cumhuriyet tarihi okumuşsanız...
Ve biraz da bu devletin kuruluş temellerindeki o olağanüstü harcı biliyorsanız, hemen bulursunuz.
“Çalıkuşu ruhudur” o genç kızları ta oralara götüren; vatan diye bildikleri, Misak-ı Milli diye belledikleri bu topraklara öğretme, çağdaş dünyaya hazırlama tutkusuyla götüren.
Evet işte o ruhtur.
Çalıkuşu Feride ruhu...
* * *
Bu gece onları hatırlayın.
Enkaz altında kalan 63 öğretmeni.
Hepsinin adını kalbinizin kenarında bir yerlere yazın. Bir Fatiha okuyun.
Sonra bir de Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eserini; 80 yıl boyunca işte bu Cumhuriyet ideallerini nesilden nesle taşıyan, genç kızların içine bir ülkü olarak yerleştiren, o harika kitabı okuyun.
Çalıkuşu’nu okuyun.
Bu genç kızlara, bu delikanlılara yakacağınız en güzel ağıt budur.
Cumhuriyet, işte bu kızlarını, bu delikanlılarını yetiştirdiği için başarmıştır...
Kim ne derse desin, hangi karanlık ruh iftira atarsa atsın, Cumhuriyet nesilleri bu meşaleyi taşımaktadır.

 

Yazarın Tüm Yazıları