Sezen Aksu konseri son anda kurtuldu

SEZEN Aksu dün Diyarbakır'da verdiği konsere hazırlanırken, bir son dakika sürprizi ile karşılaşıyor. Dün öğle saatlerinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nden Sezen Aksu'nun menajeri Ahmet San'a bir telefon geliyor.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü yetkilisi, ‘‘Burada olay çıkacak diye bazı ihbarlar alıyoruz. Güvenliği sağlayamayacağız endişesi taşıyoruz. Gelmeseniz iyi olur’’ diyor.

Böylece son dakikada konser tehlikeye giriyor.

İşte bu noktada Ahmet San'ın aklına Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ı aramak geliyor.

Yılmaz, Avrupa Birliği ile temaslarda bulunmak üzere Brüksel'de bulunuyor.

YILMAZ DEVREDE

Ahmet San
telefonda durumu Yılmaz'a anlatıyor ve ‘‘Ne yapmalıyız?’’ diye soruyor.

Yılmaz, hiç düşünmeden ‘‘Olur mu öyle şey. Sen benden haber bekle’’ deyip telefonu kapatıyor.

Bir süre sonra Ahmet San'ı arayarak, ‘‘Sorun çözüldü. Konser yapılacak. Programınızı bozmayın’’ diyor.

Kısaca dün Diyarbakır'da yapılan o çok güzel Sezen Aksu konseri Mesut Yılmaz'ın devreye girmesi sayesinde gerçekleşiyor.

Ama olay burada bitmiyor.

Devamı da var.

Konser için izin saat 15.00'e kadar verilmişti.

Ancak yağmur ve trafik yüzünden konser saat 15.00'te bitmedi.

Bunun üzerine polis müdahale ederek, sahneyi boşaltma kararı aldı.

Yılmaz işte bu anda Brüksel'den ikinci defa devreye girerek, konserin süresini uzattı.

İyi ki de böyle yaptı.

Bu sayede Nevruz'dan Türkiye'ye iki fotoğraf yansıyor.

Biri Diyarbakır'daki müthiş konser ve coşku.

Öteki Mersin'deki Filistin sahnesi.

Diyarbakır'daki konser yapılmasaydı belki o enerji Diyarbakır'da da başka kanala akacaktı.

Diyarbakır'da dikkat ettim. Öyle rahatsız edici pankartlar, devlet aleyhine sloganlar, çoluk çocuk provokasyonu yoktu.

Peki Diyarbakır böyle de Mersin niye provokasyona sürüklendi?

Ben bunda HADEP'i hatalı görüyorum.

Geçtiğimiz günlerde bazı HADEP yöneticileri ile görüşmüştüm.

Çok olumlu mesajlar vermişlerdi.

Bu olumlu mesajlar ile, dün Mersin'de çoluk çocuğun sokağa kışkırtıldığı sahneler arasında taban tabana zıtlık var.

Parti mi duruma hákim olamıyor, yoksa partinin politikası da bu mu?

Hükümet ve devlet son yıllarda Nevruz kutlamaları konusunda ılımlı bir politika izliyor.

O nedenle devlet içindeki sertlik yanlılarını haklı çıkaracak davranışlardan kaçınmak gerekir.

SAHTE İNTİFADA

Diyarbakır'da dün yapılan Sezen Aksu konseri, arzuladığımız Türkiye'nin çok çarpıcı bir fotoğrafıdır.

Bu ülkenin batısında Urfalı İbrahim Tatlıses on binlerce insanı meydanlara topluyor.

Doğusunda ise İzmirli Sezen Aksu, hem de bir Nevruz günü aynı on binleri meydana getiriyor.

Ülkenin batısıyla doğusunun kültür birliğini bundan güzel anlatan bir şey olabilir mi?

Bunun kıymetini bilelim ve çocuklarımızı Mersin tipi, sahte intifadalarda kaybetmeyelim.

Çiller’in itirazı

DÜN sabah DYP Genel Başkanı Tansu Çiller aradı. Dünkü yazımda Kardemir'in özelleştirme adı altında sendikaya verilmesini eleştirmiştim.

Çiller, bu modelin doğru olduğunu ve Kardemir'in özelleştirmeden sonraki ilk üç yılda kár ettiğini söyledi.

‘‘Ondan sonraki dönemde profesyonel yöneticilerini kaybettiler. Hükümet bu duruma seyirci kaldı. Kardemir o nedenle zarara geçti’’ dedi.

Verdiği rakamlara göre, 1994 yılında 231 milyon dolar zarar eden Kardemir, sendikaya ve işçilere devredildikten sonra ilk yıl 5 milyon, ikinci yıl 27, üçüncü yıl ise 43 milyon dolar kár etmiş.

Ancak 1998'den sonra yine zarar etmeye başlamış.

Çiller bu zarardan profesyonel yöneticilerin kaçırılması ve hükümetin buna seyirci kalmasını sorumlu tutuyor.

Buna karşılık özelleştirmeden sorumlu eski Bakan Yüksel Yalova, bu özelleştirme modelinin tamamen yanlış olduğunu söylüyor.

‘‘Kardemir öyle sanıldığı gibi 1 liraya verilmedi. Devlet bunu yaparken 350 milyon dolar borcu da üzerine aldı. Yani üzerine bir de 350 milyon dolar verdi. Kardemir ilk yıl sıfır borçla işe başladığı için kár etmiş göründü. Ama üçüncü yıldan sonra işin aslı ortaya çıktı’’ diyor.

Kardemir'in bugünkü Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şinasi Altıner de benimle aynı fikirde olduğunu belirterek şunu söylüyor:

‘‘Bu tesis faaliyet kárı olarak ayakta duracak durumdadır. Ama burası özelleşmediği için bu haldedir. Patronsuz bir şirketi patronlu hale getirmek gerektiğini 7 sene önce ben de söylediğim için lanetlenmiştim. Ama şimdi ne kadar haklı olduğum görülüyor.’’

Ben de aynı şeyi söylüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları