Paylaş
Daha doğrusu onun da okuduğu “Sapiens” adlı kitaptan.
* * *
Çıkardığım sonuç şu: ‘Hepimiz ‘homo’yuz...”
Tabii ki Emin Çölaşan hariç...
* * *
Homofobik arkadaş, sana gelince...
Hemen saydırmaya başlama, dur bekle biraz...
Bilimsel konuşacağız.
Kendinde keşfedeceğin yeni bir şey olabilir ama endişe edeceğin, kendinden şüpheleneceğin bir durum yok.
BİZ BÜTÜN HOMOLAR ASLINDA GÜNEY MAYMUNUNUN TORUNUYUZ
* * *
Kitabın daha ikinci sayfasında öğrendiğimiz gerçek şu:“İnsan kelimesi gerçekte, ‘homo’ cinsine mensup bir hayvan anlamına gelir.”
* * *
Homo sapiens, homo neandertal, homo erectus...
Ey insanoğlu, anladın mı şimdi?Hem ‘hayvansın’ hem de ‘homo’...
O yüzden hem hayvanlara iyi davran, hem homolara...Çünkü bu, senin kendine karşı saygındır.
* * *
Yuval Noah Harari: “Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”, Türkçesi: Ertuğrul Genç, Kolektif Kitap, 2015
UYUYAN BEYİN AYAKTAKİ BEYİNDEN DAHA TEHLİKELİDİR
KİTABA göre, aslında büyük beyin, bir homoya büyük yük demektir.
Çünkü büyük beyni taşımak zordur. Üstelik bir de kemikten yapılmış ağır bir sağlam kutuya konmuşsa...
Homo sapiens’in yani bizlerin beyni, toplam ağırlığımızın yüzde 2 ila 3’ü kadarını oluşturur.
Ancak ağırlığından çok daha fazla enerji tüketir.
Önemli bir ayrıntı...
Beyin asıl enerjiyi uyurken kullanıyor.
Kitaba göre, dinlenme halinde vücudun bütün enerjisinin yüzde 25’ini beyin harcıyor.
Öyleyse hangisi daha tehlikelidir?
Uyurken bile çalışan bir beyin mi, uyurken bile göbeğini kaşıyan mı?
MAYMUNA CENNETİ GÖSTERİP ELİNDEKİ MUZU ALABİLİR MİSİN
BİZ ‘homo’lar yani insanlar...
En büyük özelliğimiz, ‘olmayan şeyler hakkında konuşma kabiliyeti’ne sahip olmamız.
‘Kurgu’ yani tasarlamak, sadece bir şeyleri hayal edebilmemiz anlamına gelmez.
Aynı zamanda kolektif olarak inanma kabiliyetini de verir.
Dinler böyledir.
Herkesin okuduğu elimdeki sapiens kitabı şöyle diyor:
“Bir maymunu, ölümden sonra gideceği maymun cennetindeki sınırsız muzla kandırıp elindeki muzu vermeye ikna edemezsiniz.”
Ben ikna olmadım.
Çünkü hayvanlar için de bir cennet olduğuna inananlardanım...
Eminim kedimiz Koska şimdi orada...
NİYE BUDİST, HIRİSTİYAN YAHUDİ VEYA MÜSLÜMAN MAYMUN YOK
MESELE beyinde...
60 kilo ağırlığında bir memeli hayvanın beyin hacmi 200 santimetreküp.
2.5 milyon yıl önce bizim güney maymunu atalarımızın beyin hacmi 600 santimetreküptü.
Bugün 1200-1400 santimetreküpe geldi.
Küçük beyinli memeliler, mesela bir maymun, anne karnından ‘fırından çıkan toprak kap’ gibi çıkar.
Yani onu yeniden şekillendirmeye çalışmak mümkün değil.
Oysa büyük beyinli bir homonun çocuğu, anne karnından ‘ocaktan çıkan erimiş cam’ gibi doğar.
Onu şekillendirmek mümkündür.
O yüzden çocuklarımızı “Müslüman veya Budist, kapitalist veya sosyalist, savaşçı veya barışçıl” olarak yetiştirebiliriz.
MAALESEF ‘SİNGLE MALT’ HOMO YOK, HEPSİ ‘BLEND’
AFRİKA’dan çıkan homo sapiens, Avrupa’da neandertal homo’yla karşılaşmış, çiftleşmiş, çiftleşmiş ve sonunda ayrı bir insana dönüşmüş.
Görüyor musunuz, Hitler’in uğruna 6 milyon Yahudi’yi katlettiği o güzelim ‘ari ırk’, aslında basbayağı blend (karışmış, birbiri içinde erimiş) bir ‘homo ırkmış’...
Hey gönlü yüce Türk arkadaş...
Hemen kasılma öyle.
Avrasyalıyım diye kendini ‘saf homo’ sanma...
Sen de sapiens ile neandertal karışımından ibaret alelade bir ‘blend homo’sun’...
Çinliler ve Koreliler ise homo sapiens’le, homo erectus’un karışmasından oluşmuş...
‘Erectus’ kelimesini malum organla karıştırmayın tabii.
Onunla alakası yok.
BİR ‘HOMO’ GÜNDE KAÇ ÇEŞİT MADDEYİ TADAR
İLK homolar, tek veya birkaç maddeyle beslenirdi.Bunlar buğday, patates, pirinç ve meyve gibi şeylerdi.Eski bir Çinli, sabah kahvaltıda, öğle ve akşam yemeğinde sadece pirinç yerdi.Peki bugün kaç tür madde değiyor ağzımıza...
Geçen akşam ünlü Fransız şef Christian Le Squer’in yaptığı yemekleri yedim.O gün sabahtan itibaren, sayabildiğim kadarı ile ağzıma değen madde sayısı 32’ydi...
Bu, rejim sırasında sıradan bir günümdü...
Günümüz homosunun yediği maddelerin sayısını bilmek çok kolay değil.
FRED ÇAKMAKTAŞ ASLINDA TAHTA DEVRİNDE YAŞAMIŞ
ARKEOLOGLAR çocukluğumdan beri bana, insanlığın bir ‘taş devri’nden geçtiğini anlattılar.
Oysa bu kitaba göre, bu devrin adının ‘tahta devri’ olması gerekirmiş.
Çünkü bu dönemde avcı toplayıcıların yaptığı ve kullandığı aletlerin çoğu tahtadanmış.
O MANŞETLERİ ATANLAR ŞU FOTOĞRAFA BAKIN DA SİZ DE ÇOCUKLAŞIN BİRAZ
POSTA gazetesi, “Rezalet” demiş, Sözcü ise “Saygısızlık”...
Hürriyet hiç olmazsa “Tartışma” diye vermiş...
Anıtkabir’in arka bahçesine konan çocuk parkı Atatürkçü kesimi fena kızdırdı.
* * *
Arkadaşlar...
Durun biraz...
Atın şu klişeleri kafanızdan.Atatürk’ün salıncakta sallanan şu fotoğrafına bakın.
Ayak hareketlerindeki çocuksu mutluluğu görmüyor musunuz?
* * *
Anlamıyorum bu demode mimar, mühendis odası kafasını...
Bırakan Anıtkabir’e biraz hayat gelsin.Mermeri renklensin biraz.Çocuk cıvıltıları kaplasın ülkemizin kurucu babasının, hepimizin gönlündeki bu harika mekânını...
23 Nisan’ı Çocuk Bayramı ilan eden büyük Atamız da işitsin o çocuk cıvıltısını...
* * *
Evet, daha güzeli olabilirdi. Ama ben çok sevdim bu fikri...
Ankara’nın griliğine kondurulmuş gökkuşağı gibi geldi bana.
* * *
Bu fotoğrafa bir daha bakın...
Siz de seveceksiniz.
Paylaş