Paylaş
Bu yıl Davos günlerim kafa karışıklığı ile başladı.
Kafamı karıştıran buradaki toplantılar değil, cebimdeki paranın hesabı.
Her yıl olduğu gibi, tepedeki Schatzalp Oteli’ne yerleştikten sonra ilk işim aşağıdaki süpermarkete gidip, odadaki eksiklikler için birkaç şey almak oldu.
* * *
Daha mağazaya girerken bir şey dikkatimi çekti.
Sebze ve meyve reyonunun önü acayip kalabalıktı.
Biraz sonra her İsviçreli vatandaşın öğrendiği büyük haberi öğreniyorum.
Koop pazartesi günü, Avrupa’dan ithal edilen 200 ayrı meyve ve sebze ürününde büyük fiyat indirimine gideceğini açıklamış.
Sonra yavaş yavaş olaya giriyorum.
* * *
İsviçreliler 72 saattir, tarihinin en ilginç duygularından birini yaşıyor.
Çünkü bir gecede yüzde 30 zenginleştiler.
Merkez Bankası, 3.5 yıldır İsviçre Frangı’nın Euro’ya karşı değerini 1.20’de tutuyordu.
Bu politikasından vazgeçince İsviçre Frangı bir gecede uçtu.
Bu da şu anlama geliyor.
İsviçrelilerin cebindeki para, maaşları, bir gecede Avrupalılarınkine göre yüzde 30 arttı.
Tabii Avrupalılarınki de azaldı.
* * *
Oradan çıkıp bir kafeye gittim ve insanlarla biraz sohbet ettim.
Fiyat indirimi sadece sebze ve meyveyle sınırlı kalmamış.
Mesela Möbel Pfister adlı büyük bir mobilya zinciri, 100’den fazla ürününün üzerinde yüzde 30 indirim yapmış.
İndirim rüzgârı, Zürih’in lüks eşya satan caddelerine de yansımış.
* * *
Bu arada Wall Street Journal gazetesinde okuduğum bir yazıya göre, özellikle Almanya sınırında çok ilginç şeyler oluyormuş.
İnsanlar akın akın Almanya’ya geçip bozdurdukları frankla alışveriş ediyormuş.
Hatta Basel Ulaşım Müdürlüğü, otobüs sefer sayılarını arttırmak zorunda kalmış.
Dönünce ilk işim ‘Bana Masal Anlatma’ filmini seyretmek
KOOP mağazasındaki durumu görünce kafam karıştı.
Gelirken gazeteden avans olarak Euro almıştım.
Acaba hem kendim hem gazete için doğru mu yaptım yoksa yanlış mı...
İlk işim buradaki bankacılara bunu sormak olacak.
Ama bazı İsviçrelilerin kafaları da en az benimki kadar karışık.
* * *
Evet bazıları, özellikle ücretliler ve ithalatçılar mutlu ama ihracatçılar kara kara düşünüyor.
Çünkü dışarı sattıkları mal bir gecede yüzde 30 pahalılaştı.
Bu da mal satamamak demek.
Onlar mal satamaması bazı şirketlerin zor durumda kalması demek.
Bu da şirketlerin küçülmesi, işten insan çıkarmak demek.
Ekonomi böyle bir şey... Her zaman bir iyi, bir de kötü haber var.
* * *
Türk turizmcilerine
bir iyi, bir de kötü haberim var.
Bir gecede yüzde 30 zenginleşen İsviçreliler, acayip tatil planları yapmaya başlamışlar.
Bundan yararlanacak olan ülkelerin biri de Türkiye.
Ama Suriye sınırı bugün olduğu gibi giderek daha da ısınırsa bu yeni zenginler rotalarını anında tekrar demokrasiye geçen Tunus, ucuzlayan İtalya, Yunanistan veya İspanya’ya çevirebilirler.
* * *
Biliyorsunuz İsviçre küçücük bir ülke. Yüzölçümü 41 bin kilometrekare...
Nüfusu 8 milyon...
Ve bu ülke şu an dünyanın 20’nci büyük ekonomisi...
Peki toprağı 20 kat, nüfusu 10 kat büyüklükteki Türkiye kaçıncı...
Bu yıl 19’uncu sırada.
AKP iktidara geldiğinde 17’nci sıradaydı...
* * *
Türkiye’ye döner dönmez ilk işim gösterime yeni çıkan “Bana Masal Anlatma” filmini seyretmek olacak...
Herkes çok iyi diyor, biraz gülerim...
Davos’un arka odalarındaki gay toplantısının ilginç dinleyicileri
BU yılki Davos programını karıştırırken ilginç bir toplantıya rastladım. Başlığı şöyleydi: “Diversity Dividend...”
“İşte sıkıcı toplantılardan biri” deyip geçiyordum ki, altta bir kelime dikkatimi çekti.
“LGBT...”
* * *
Yıllardır Davos’a gelirim.
Davos sapına kadar “straight” bir kurumdur. Gay olayının esamisi okunmazdı...
Olayı biraz karıştırınca altından çok ilginç bir hikâye çıktı.
Meğer geçen yıl, Charlize Theron ve İran Cumhurbaşkanı’nın arkasından koşarken burada müthiş bir kahvaltıyı kaçırmışım.
* * *
Fareed Zakaria’nın yönettiği kahvaltı konuşmasında salondaki dinleyiciler arasında epey tanıdık isim de varmış. Mesela Coca-Cola’nın CEO’su Muhtar Kent... Virgin şirketinin sahibi Sir Richard Branson. Ayrıca Birleşmiş Milletler’den iki üst düzey görevli de oradaymış.
* * *
Toplantıyı fark etmememin nedeni, “off piste” olmasıymış.
Yani Davos’un resmi programı içinde yer almıyor.
İşte bu toplantıda Davos tarihinde ilk defa “gay ve lezbiyen hakları” konusu ele alınmış. Biraz daha araştırınca şu ortaya çıktı.
Bu kahvaltının arkasında çok büyük iki fon yöneticisi varmış.
Biri Elliott Management’in kurucusu Paul Singer. Oğlu gay’miş.
İkincisi ise tanımmış bir filantrop olan Third Point adlı yatırım fonunun kurucusu Daniel Loeb.
* * *
Bu ikisi bastırınca, bu kahvaltı yapılmış ve LGBT hakları konusunun bu yıl ilk defa Davos programında yer alması sağlanmış.
Yani bu yılın Davos açısından en çarpıcı farkı, bu LGBT zaferi...
* * *
Ancak buna “Utangaç bir zafer” diyebiliriz.
Çünkü toplantı, katılımcıların çoğunun ayrıldığı cumartesi günü öğleden sonra bir saate konmuş.
Programdaki adı da çok şifreli.
Ancak benim ve New York Times yazarı Andrew Ross Sorkin’in çözebileceği Dan Brown şifrelerinin arkasında saklı. Daha fazla bilgi istiyorsanız Sorkin’in dünkü yazısına bakın.
İlk gün neler yaptım
- Her yıl olduğu gibi içinde “sustainable” (sürdürülebilir), “stability” (istikrar), Çin, Hindistan, Rusya kelimeleri olan toplantılara gitmedim.
Çünkü hepsi sıkıcı.
- Her yıl olduğu gibi içinde “meditasyon”, “tarih”, “galaksi”, “bilim”, “biyoloji” kelimeleri olan toplantıları elimden geldiğince izlemeye çalıştım.
- Açılış seremonisinin yapıldığı salon, konserler için pek uygun değil.
Ama Andrea Bocelli’yi orada bile dinlemek çok iyi geldi.
Soprano Serena Farnocchia, Puccini’nin “O mio babbino caro”sunu olağanüstü güzel söyledi.
Herhalde hayatımın sonuna kadar bu şarkıyı hiç sıkılmadan dinlemeye devam edeceğim.
Davos’ta günün en sıkıntılı insanı kim
HERHALDE siz de tahmin ettiniz.
Banko Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu...
Düşünsenize başbakanı olduğunuz ülke bu yıl G20 Dönem Başkanı...
G20, 2015’i “Yolsuzlukla mücadele yılı” ilan etmiş. Siz Davos’ta dünyanın önüne çıkıp “Türkiye’nin G20 vizyonunu” anlatıyorsunuz.
Ama bir gün önce ülkeniz parlamentosunda 4 bakanın aleni yolsuzluk iddiası oylanmış...
Ve neredeyse bütün dünyanın yolsuzluk dediği şeye, sizin partiniz değil demiş.
Üstüne bir de “Şeffaflık Kanunu” çıkarmaya söz vermişsiniz ama bu da sarayın duvarına çarpıp tuz buz olmuş.
Sonra çıkıp G20’nin vizyonunu anlatacaksınız...
2015 yılında başbakanlık zor zanaat...
Hele hele hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşmamış biriyseniz...
Paylaş