Melih Bey batsın sizin şu TT olma merakınız

Dört-beş milyonluk bir şehri temsil edeceksin...

Sonra kalkacaksın Miami’de, kasırga felaketinde evini barkını, canını kaybetmiş insanlar hakkında o vicdansız, o tıynetsiz mesajı atacaksın.

“Mevlam bizle uğraşanlara öyle dert ver ki bizi unutsunlar” diyeceksin...

*

Orada da kalmayacak “Duaya devam” diyeceksin...

Sonra da kalkıp “Ben Amerikan halkına demedim de yönetimine dedim” diyeceksin...

Sonra da elini yıkamış gibi yapıp gideceksin...

Olmaz Melih Bey...

Bu tweet’i okuyunca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hem kahroldum, hem utandım.

Bu duygumu nasıl anlatabilirim ki...

Melih Bey...

“Batsın senin bu Twitter’lı belagat şehvetin” mi desem...

Yoksa ben de senin gibi yapıp “Mevlam, bütün Türk milletinin üzerine bu utancı saran adama öyle bir dert ver ki, bu batasıca tweet’leri bir daha atamasın” mı desem...

*

Böyle diyeyim...

Sonra da “Ben Melih Bey’i kastetmedim, Ankara Belediyesi yönetimini kastettim” diyeyim...

Hiçbir insan hiçbir insanın trajedisi, dramı, ıstırabı üzerinden TT olma sefaletine düşemez...

Böyle bir dram yaşanırken, o ülkenin yönetimiyle de alay etmez...

*

En iyisi, Amerika’da son kasırgada yakınlarını kaybetmiş, evini barkını, işini gücünü kaybetmiş insanlara dönelim ve şunu diyelim...

“Ciddiye almayın bu adamı kardeşim...”

*

Belediye başkanı falandır ama bizim vicdanımızı temsil eden biri değildir...

*

Bu hareketi bizden tek oy almamıştır...

İŞTE BANA CUMHURİYET MÜFREDATINI ÖĞRETENLER

BU fotoğraf 1960’lı yıllarda İzmir’de çekildi.

Gazi İlkokulu’nun o yıllardaki öğretmenleridir bu insanlar.

Gördüğünüz gibi çoğu kadındı.

Önden ilk sıranın sağdan ikincisi benim hayatım boyunca hiç unutamadığım, hep sevgiyle andığım sevgili öğretmenim Hatice Birkan’dır...

Bu öğretmenler bana Cumhuriyet müfredatını öğrettiler...

23 Nisanlarda, 19 Mayıslarda, 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda bana Atatürk’ü onlar anlattı...

Bu fotoğraftaki, her biri ‘Çalıkuşu Feride’nin yüreğini taşıyan öğretmenlerimi saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyorum...

Hatice öğretmenim gibi, aramızdan ayrılanlara rahmet diliyorum...

Hâlâ yaşayanları varsa, onlara daha nice uzun ömürler diliyorum...

Allah sizden razı olsun...

Bizim hakkımız size yıllar önceden helaldi...

Sizinki varsa onu da bize helal edersiniz inşallah...

Ve biliniz ki, o çağdaşlık müfredatını, o insanlık dersini, ben torunlarıma bıkmadan anlatacağım...

BU VİCDANSIZ NEBBAŞ GÜRUHA DUR DEMELİYİZ

KENDİNE insan diyebilen hangi canlı böylesine vicdansız bir eyleme kalkışır ki...

*

Hayatını kaybetmiş yaşlı bir insanın, gömülmüş cenazesini çıkarttırmaya hangi insanın vicdanı elverir ki...

*

Hangi insan türü, bir nefret cümlesinin içine, hem Kürt hem Ermeni kelimelerini koyup, bu narayı atabilir...

Yaşlı bir Kürt kadınının taze mezarının üzerinde nefret tamtamları çalmaya başlar...

*

O kadar öfkelendim ki ağzımı açıp içimden geleni yazacaktım.

Ama Allah razı olsun...

Önce AKP’den açıklama geldi bu vicdansız nebbaşlara...

Benim de içinden geçen feryadı, aynı kelimeyle ifade ettiler, “Lanetliyoruz” dediler...

*

Sağ olsun, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu işe el koydu...

Bu vicdansız güruhtakileri ve elebaşlarını içeri alacaklarını açıkladı...

*

Ama yetmez...

Hep birlikte ayağa kalkıp “Dur” demeliyiz bu güruha...

*

Öyle bir şey yapmalıyız ki...

Bu ülkede bir daha hiçbir vahşi, hiçbir vicdansız nebbaş cüret edememeli böyle bir insanlık suçunu işlemeye...

İÇİMİZDEN BİRKAÇ KİŞİ ŞUNU DİYOR YA

- “Bu bir ‘azınlık düşmanlığı’, ‘aşırı milliyetçilik’ falan filan sorunu değil.

Doğrudan doğruya bir ‘eksik insanlaşma’ sorunu... Onun için de çok vahim.”

Murat Belge

*

- “Evi İncek’te bir anne. Hep pencereden bakar ‘Beni bu mezara gömün’ dermiş.

Onun vasiyeti gereği arzu ettiği  mezarlığa gömmeğe çalışırken, ‘Buraya Kürt’ü, Alevi’yi, Ermeni’yi gömdürmeyiz. Gömerseniz de çıkarır parçalarız’ diye bağırdılar.”

Sırrı Sakık...

*

İster AKP’ye oy ver...

İster CHP, ister MHP...

*

Bu cümleler hangi Türk’ün içini sızlatmaz...

Benim içimi fena sızlattı...

*

O demiş, bu demiş hiç önemli değil...

Hiç olmazsa içimizden birileri diyor ya...

Vallahi bu bile utancımı biraz olsun azaltıyor...

BAKIN OMURGA, İŞTE BÖYLE BİR UZUVDUR

OMURGA’nın tarifi şöyle:

Latincede, “columna vertebralis” denilen, omurlardan oluşmuş, içinde omuriliği barındıran kemik yapıdır. Omurga 70 cm uzunluğundadır, içindeki omurilik ise 43–45 cm’dir.  

Önceki gün Contemporary Istanbul sanat fuarını gezerken Semra Ecer’in bu eserini görünce omurgayı hatırladım.

Bugünlerde en çok ihtiyacımız olduğu halde, çok azımızda kalan anatomik bir uzuv...

Hiç olmazsa nasıl bir şeydir görelim diye fotoğrafını koyuyorum.

İyi bakın...

Nesli tükenmekte olan bir uzuv bu...

Hayvanlarda hâlâ var ve böyle sanat eseri haline geliyor...

FUARI GEZERKEN ERDOĞAN HEYKELİNİ DÜŞÜNDÜM

LEO Ferdinando Demetz İtalya’nın Güney Trol bölgesindeki Bolzano’da doğup büyümüş bir sanatçı.

Onun bu ağaçtan yapılma heykelini önceki gün sanat fuarını gezerken gördüm.

Daha çok dini heykelleri ile ünlü bin şehir Bolzano. Çok iyi heykeltıraşları var. Lütfen ağaçtan yapılmış bu büstteki ifadeye bir bakın... İnsan bir bu heykeldeki ifadeye, bir de Erdoğan heykellerindeki ifadeye bakınca farkı görüyor.

HAFİF CAZ SEVENLERE

HEP şunu düşünüyorum. Bir eve en iyi giden müzik hafif cazdır... Benim Spotify’da yaptığım “Afternoon Jazz” veya “Jazz in Midnight” veya “Bossa Nova Jazz” listesindeki şarkılar gibi... Bu tür müziği seviyorsanız, Eliane Elias’ın yeni çıkan “Dance of Time” albümünü tavsiye ederim. Özellikle “O Pato”, “Na Batucado Da Vida”, “Coisa Feita” adlı şarkıları...

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR