Paylaş
Rahmetli Özal’ın Cezayir halkından özür dilediği o konuşması kadar önemli bir konuşma.
Konuşma metnini kim hazırladıysa samimi olarak tebrik ediyorum.
Bir Türk başbakanının, bugün için söyleyebileceği en ileri sözleri çok iyi formüle ederek söylemişler.
Türkiye, Ermeni meselesinde artık kendine güvenen bir tavır almalıdır ve bu konuşmayı, o sürecin ilk adımı olarak görüyorum.
Daha ilerisi söylenemez miydi...
Ben vatandaş olarak, köşe yazarı olarak daha ilerisini söyleyebilirim.
Ama Başbakan’ın bugün için durması gereken çizgi iyi çekilmiş.
Hiç kuşkusuz radikaller için bu konuşma fazla bir şey ifade etmeyecek ama bunca olayı yaşamış, tanık olmuş bir insan olarak söylüyorum ki, bu çok önemli bir adımdır.
Bravo...
Evet...
Şimdi gelelim içeriye...
Aynı açılımın içeriye de yapılmasını bekliyoruz
BAŞBAKAN’ın Ermeni açılımıyla ilgili yazılı açıklamasını satırlarının altını çizerek okudum.
Bu açıklama bende ister istemez şu soruya yol açtı:
“Ermeni olayı gibi bir konuda bu açılımı yapan bir başbakan, Türkiye’deki kutuplaşmanın giderilmesi için de bir adım atamaz mı...”
İLK DEFA ÇOĞULCULUKTAN SÖZ ETTİ: “Farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi, çoğulcu bir bakış açısının, demokrasi kültürünün ve çağdaşlığın gereğidir.”
İLK DEFA KIRGINLIKLARDAN SÖZ ETTİ: “Kırgınlıkları yeniden dostluğa dönüştürmemiz mümkün olacaksa, farklı söylemlerin empati ve hoşgörüyle karşılanması ve bütün taraflardan benzer bir anlayışın beklenmesi tabiidir.”
***
İLK DEFA GEÇMİŞTEN HUSUMET ÇIKARMAMAK DEDİ: “Bugünün dünyasında tarihten husumet çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek kabul edilebilir değildir.”
İLK DEFA ‘ZAMANIN RUHU’ DEDİ: “Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi, karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı, uzlaşı yollarını, arayışlarını değerendirmeyi, nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir.”
***
Aynen, altına imza atarak katılıyorum. Ve diyorum ki:
Bize de, bize de...
Size oy vermeyenlere de dönerek aynı cümleleri aynı samimiyetle söyleyin.
Karşılığını alacaksınız...
Zamanın ruhu hepimize bunu emrediyor...
Bilyeler mermi çelikçomak sopaları süngüm
MERAK ediyorum bugün bir çocuk toplu bir yerde çıkıp Ziya Gökalp’in o şiirini okusa...
Hani Başbakan Erdoğan’ı 3.5 ay hapse gönderen o şiiri okusa...
Hani o “Camiler kışla, minareler süngü” diyen şiiri...
Yani onu biraz değiştirerek, mesela şöyle okusa:
“Bilyeler mermi, çelikçomak sopaları süngü...”
Maazallah, başına gelecek olanı düşünebiliyor musunuz...
Küçük bir provasını dün 23 Nisan törenleri sırasında İstanbul’da gördük...
Başbakan o şiirden 3.5 ay mı yattı, yemin ediyorum bu çocuklar 3 yıl yatardı...
Nuh zamanında ağızdan öpüşmek var mıydı
ÖNCEKİ akşam “Nuh” filmini seyrettim.
Sonunu biraz fazla uzatmışlar ama seyrediliyor.
Filmde bir şey dikkatimi çekti.
Nuh, karısı ile birçok defa dudak dudağa öpüşüyor.
Keza oğlu ve karısı...
İnsana tuhaf geliyor.
Benim bildiğim cinsel duygularla sevişmenin tarihi oldukça yeni.
Yani o dönemde ağızdan öpüşmek diye bir şey yok.
Bu olay o kadar yeni ki, mesela Napoli’de 1562’de bir çift ağızdan öpüştüğü için idama mahkûm edilmiş.
‘French kiss’ denilen ateşli öpüşme ise çok daha yeni...
Yine de güzel.
Neticede bu bir film.. Öpüşmek de harika bir şey...
Filmde gerçek bir şey arıyorsak, buna da Marquez’in deyişiyle, “büyülü gerçekçilik” diyebiliriz...
Paylaş