Laikliğin anavatanında bir manşet

FRANSA, yani ‘‘laiklik’’ kavramının anavatanı, bugünlerde çok önemli bir konuyu tartışıyor.

Bu konu geçen cumartesi günkü Le Monde Gazetesi'nin manşetindeydi.

Manşet aynen şöyleydi:

‘‘Devlet, cami inşasını finanse etmeli mi?’’

SECCADE BAYRAK

Manşetin hemen altında Plantu'nun bir karikatürü vardı.

Fransa'nın mavi, beyaz, kırmızı renklerden oluşan bayrağını seccade yapıp, üzerinde namaz kılan bir Müslüman görünüyor.

Tabii esmer ve bıyıkları var.

Fransa'nın tartıştığı konu şu:

Fransa ‘‘laiklik’’ kavramını gözden geçirmeli mi?

Daha somut bir ifadeyle, ‘‘1905 yılında çıkarılan ve dinle devlet işlerini birbirinden ayıran kanun değiştirilmeli mi?’’

Şimdi bu tartışma nereden çıktı diyeceksiniz.

İslam, Fransa'nın ikinci büyük dini haline geldi.

Bugün Fransa'da 1600 civarında İslami ibadet mekánı var.

Ancak bunların büyük bölümü 300 metrekareden bile küçük mescidimsi yerler.

1905'te çıkarılan kanun, bu tarihten sonra inşa edilmiş dini mekánlara kamu fonlarından para verilmesini yasaklıyor.

Bu durumda camilerin inşası ve bakımı için gerekli para, ya özel kişilerden ya da başka Müslüman ülkelerinden geliyor.

Mesela, Lyon'da yapılan ve 4.6 milyon Euro'ya mal olan cami, Suudi parasıyla inşa edilmiş.

Şimdi bazı siyasetçiler, bu camilerin Suudi Arabistan gibi petro dolar zengini ülkeler tarafından finanse edilmesinin, İslami fundamentalizmin Fransa'da yayılmasına yol açmasından endişe ediyorlar.

HİÇ OLMAZSA ÖNLERİZ

O nedenle 1905 tarihli kanunun değiştirilmesini talep ediyorlar.

‘‘Hiç olmazsa bu yolla fundamentalizmin etkisini önlemiş oluruz’’ diyorlar.

Buna karşılık başka bazı çevreler de ‘‘laiklik’’ kavramına dokunmanın çok riskli bir iş olduğunu ve Pandora'nın kutusunun açılmaması gerektiğini söylüyorlar.

Peki Hıristiyanlar bu konuda ne düşünüyor?

Katolik kilisesi kanuna dokunmanın yanlış olacağı görüşünde.

Çünkü onlar açısından sorun yok.

Fransa'daki Katolik kiliselerin çok büyük bölümü 1905 yılından önce yapıldığı için, kanun onlara kamu fonlarının ayrılmasına engel olmuyor.

Buna karşılık Protestan kilisesi de 1905 tarihli kanunun değişmesinden yana.

Çünkü 1905'ten sonra inşa edilmiş çok sayıda Protestan kilisesi hiçbir kamu yardımı alamadığı için bakımsız durumda.

Ben Fransa'da başlayan bu tartışmayı iki bakımdan çok dikkatle izliyorum.

İran'da Humeyni hareketi ile başlayan İslami fundamentalizm, ne yazık ki bütün dünyada İslam'a çok zarar verdi.

Hem Müslüman ülkelerin içini karıştırdı, toplumsal çatışmalara yol açtı, hem de İslam'ın dünya üzerindeki imajını çok olumsuz etkiledi.

Şimdi merak ediyorum.

İYİMSER YORUM

Acaba fundamentalizm, İslam dünyasından sonra Avrupa'yı da olumsuz etkileyecek mi?

İlgiyle izlememin ikinci nedeni ise, daha iyimser bir bekleyişe dayanıyor.

İslam dünyası ne yazık ki kendi dinini barışçı ve çağdaş bir biçimde tartışamıyor.

Umudum şu:

Acaba bizim başaramadığımızı, Avrupa veya Amerika İslamı başarabilir mi?

Acaba o ülkelerin ikinci, üçüncü kuşak Müslüman çocukları, dinlerinin imajını düzeltecek, öteki toplumlarla barış içinde bir arada yaşamalarını sağlayacak İslami bir zihniyeti ve davranış modellerini yaratabilirler mi?

Hıristiyan áleminin en büyük gelişmesi, din meselelerini cemaatlere bırakması ve bu cemaatlerin de son derece sorumlu ve barışçı zihniyetle bir düzen oluşturmalarıydı.

RAHİP GİBİ İMAM

İslam dünyası ne yazık ki bunu başaramadı.

Çünkü cemaate bırakılan işler, çok kısa sürede radikal bir azınlığın eline geçti.

Batı'daki ‘‘toplum sorunlarını’’, ‘‘insanların kişisel dramlarını’’ çözmeye çalışan barışçı rahibin, İslam'da bir karşılığı olamadı.

Onun yerine camilerde, İslam'ın çok geri ve çağdışı yorumunu benimsemiş ‘‘imam’’ profili ön plana çıktı.

O yüzden Türk filmlerinde ve romanında çok az sayıda, Batı'dakine benzeyen ‘‘olumlu imam’’ tipi görebildik.

Şimdi umudum şu: Acaba bu yeni imam profili Batı'dan gelebilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları