Paylaş
Vay canına, Karaoğlan 40 yaşına basmış. Ben hesap ettim. Aslında 39 demek daha doğru.
Suat Yalaz'ın, beni bütün hayatım boyunca mest eden kahramanı ilk defa 1960 yılında Akşam Gazetesi'nde yayımlanmaya başladı.
Gerçi benim onunla tanışmam biraz daha sonralara, diyelim, iki-üç yıl sonrasına rastlar.
Ama gözümün önünde çok iyi bir tablo var.
Kendime ait bir fotoğraf.
Bir yandan Sartre'ın ‘‘İş İşten Geçti’’sini, Camus'nun ‘‘Yabancı’’ sını okuyan, bir yandan da Karaoğlan'ı elinden düşüremeyen bir lise talebesi.
Çelişkili bir ruh mu?
Asla ve asla...
Bir yandan varoluşçuluğun siyah kulvarlarında koşup, bir yandan bir Türk çizgi roman kahramanını idol haline getirmek benim için hiçbir zaman çelişkili bir şey olmadı.
* * *
Baybora, Bayırgülü, Alpago, Camoka...
Her biri hálá hafızamda ilk günkü gibi duran tipler.
Kimi güzel, ahlaklı...
Kimi kötü, ahlaksız, mendebur.
Dikkat ediyorum, her biri yıllardır yaşamış.
Her biri, bugün çevremizdeki insanlara kimlik kartı gibi yapıştırdığımız isimler haline gelmiş.
Mendebur ve kötü mü?
Camoka'dan daha güzel bir isim olabilir mi?
Dost, mert, dürüst, arkadaş mı?
Baybora veya Alpago...
Sanki her biri insan türlerinin markası haline gelmiş güçlü tipler...
İşte Karaoğlan'ı hepimizin gönlünde bu kadar sağlam bir tahta oturtan güç bu.
Suat Yalaz'ın o eşsiz hayal dünyası ve çizgi kabiliyeti.
Ama tabii ki kendi karakteri de...
* * *
Önümde Leman Dergisi'nin bir davetiyesi duruyor.
Leman Dergisi, Suat Yalaz'ın çizmeye başlamasının 50'nci yılı dolayısıyla bir sergi düzenlemiş.
Onun davetiye broşürü.
Birinci sayfasında çok ilginç bir fotoğraf var.
Milliyet Gazetesi'nin 20 Temmuz 1960 tarihli nüshasının birinci sayfası.
Manşet şu:
‘‘Bu akşam iniyorlar. İnsan, ayı keşfediyor.’’
Tarihi bir günün gazetesi.
20'nci Yüzyıl'ın en önemli anlarından birinin vesikası.
Gazetenin üstü buna ayrılmış.
Alt tarafı ise tamamıyla Karaoğlan'a.
Milliyet, o gün 4'üncü sayfasından Karaoğlan'ı yayımlamaya başlamış.
Ve Abdi İpekçi o tarihi günün gazetesinin neredeyse bütün alt yarısını Karaoğlan'ın anonsuna ayırmış.
Helal olsun.
Bugün de Leman'cılara helal olsun diyorum.
Suat Yalaz için böyle bir sergi düzenledikleri için onları kutluyorum.
* * *
Benim yaş kuşağım için Karaoğlan neyi temsil eder?
İzahı zor, karmaşık, içinden çıkılması kolay olmayan duyguları...
Hiçbir zaman içimizden çıkarıp atamadığımız, niye atalım ki dediğimiz Türklük mazisini...
Balkan bozgunlarında, kaybedilmiş topraklarda lime lime olmuş ruhumuzu biraz olsun serinleten, kahrolmuş bir maziye iade-i itibar eden rüzgárları.
Karaoğlan kimdi?
İdeolojik kasırgalar içinde kaybolmaya doğru giden bir gençliğe, ‘‘Bir dakika’’ diyerek, son uyarıyı yapan son kahramanımızdı.
O, bütün 1960'lı ve 70'li yılların enternasyonalizmine karşı müthiş bir mücadele verdi.
Uzun saçlı Türk, 40 yıl boyunca enternasyonalizmin girdabında kaybolup gitmedi.
Ikçı bir milliyetçiliğin tuzağına düşmedi.
O bütün bunlardan uzak, gerçek bir Türk kahramanı olarak bugüne geldi.
Ve tabii ki, buluğ çağımızdaki gövdemize, en adaplı erotizmi aşılayan belki de ilk cinsel bilgiler hocamız oldu.
Bizi Battal Gazi döneminden çıkarıp 20'nci Yüzyıl'a getiren ilk modern kahramanımızdı.
* * *
Pekos Bill'e, Tommiks'e, Çelik Bilek'e, Zagor'a meydan okuyan aslan Türk.
Daha uzun yıllar yaşa.
Sana ve seni yaratan Suat Yalaz'a teşekkürler.
DÜZELTME
Dünkü yazımda çok önemli bir hata yapmışım. Yetkililer bana, gümrüklerdeki otomasyonla ilgili ihalede, en düşük fiyatı Koç'un verdiğini söylemişlerdi. Ben de bunu, ihaleyi Koç'un kazandığı şeklinde algılamışım. Tabii ki ihale henüz sonuçlanmamış. Değerlendirmede tek ölçüt de fiyat olmadığı için, sonuçlar henüz belli olmamış. O nedenle tamamen benim yanlış anlamamdan kaynaklanan bu hatayı düzeltir, özür dilerim.
Paylaş