Çanakkale Savaşı’ndan dönen babası, daha silahını duvara asmadan, Anadolu ihtilalinin başladığını öğrenecekti.
Ahmet Efendi tekrar silahını kuşanacak ve daha Çanakkale’de kaybettiği arkadaşlarının yasını tutamadan, kendini Afyon Ovası’nda Kuvayı Milliye askeri içinde bulacaktı.
9 Eylül’de İzmir’e giren Kuvayı Milliye süvarilerinin içinde o da vardı.
İzmir kurtarıldıktan sonra orada sadece 4 gün kalacak ve memleketine dönecekti.
Yorgun silah artık nihayet asılabilecek, şehit arkadaşlarının yası, milli mücadelenin zaferi ile karışacaktı.
Ahmet Efendi, ‘İzmir çok güzel bir şehir’ diyecekti.
İşte şimdi o şehirde oğlu ve gelini yarım kalmış mücadeleyi tamamlayacaklardı.
Kuvayı Milliye, yerini ilim ordusuna bırakıyordu.
* * *
Hatice öğretmen ile benim hayatım da işte burada, güzel İzmir’de kesişecekti.
Onun babasının, annesinin hayatı Elazığ’ın Eğin Kasabası’nda başlamıştı.
Benimkiler ise Kırcali’den koparılmış.
Gazi İlkokulu’na adımı attığım gün işte böyle bir cumhuriyet öğretmeni beni kollarına aldı.
Benim hayatımda derin izler bırakıp 1990 yılında bu dünyadan ayrıldı.
* * *
Herkesin bir hikáyesi vardır.
Benim sevgili öğretmenim Hatice Birkan’ın hikáyesi de bu.
O bir cumhuriyet öğretmeniydi.
Benim hayatımdaki ilk Çalıkuşu Feride’ydi...
Şimdi oğlu sevgili Üner Birkan’ın onun hakkında yazdığı kitabı okuyorum ve içimdeki ses bu hayata son noktasını koyuyor.