Paylaş
Kendisi tanınmış bir köşe yazarı.
Günaydın falan demeden direkt lafa girdi.
“Bugün Hasan Cemal’i okudun mu?”
“Sesimden, henüz uyandığım anlaşılmıyor mu” dedim.
Dinlemedi bile.
“Mutlaka okumalısın, seni de ilgilendiren bir şey yazmış” dedi ve tepkimi beklemeden devam etti.
“Başbakan, gazete sahipleri ve genel yayın yönetmenleri toplantısında, Hasan Cemal’i kastederek, ‘Örgüt liderleri ile görüşüp sonra bunları kitap yapıyor. Kitaptan para kazanmak için mi yapıyorlar’ demiş.”
* * *
Uyku sersemliği içinde, “Bunun benimle ilgisi ne” demişim.
“Siz Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar’la ilgili Şemdin Sakık’a atfedilen ifadeleri yayınladığınız için adınız andıç yazarına çıkarılmıştı” dedi...
Eee hâlâ ilgisini anlayamadım.
“Orada ne deniyordu? İki gazetecinin maddi menfaat karşılığı örgüt lehine yazdığı söylenmiyor muydu? Şimdi, aynı olmasa da Hasan Cemal için menfaat karşılığı aynı imalar yapılmıyor mu?”
Sinirlendim. “Bırak şimdi, kapanmış gitmiş konu, niye yeniden açıyorsun. Bana ne, git Hasan’a söyle” diyecektim, lafımı ağzıma tıktı.
“Hasan Cemal sadece ‘Üzüldüm’ demekle yetinmiş. Andıç olayında herkes ne gürültü çıkarmıştı” diye devam etti.
Konudan sıkıldım, “Bak kardeşim, ben yeni yıl havasındayım. Ciddi meselelerle ilgilenmiyorum. Git derdini kime anlatacaksan anlat, beni de bu işlere alet etme. Ben bu topa girmem” dedim.
* * *
Görüyor musunuz, bu ülke ne “karakolik” oldu. Herkesin aklı fikri, melanete çalışıyor.
Adama bak ya, beni tahrik etmeye çalışıyor.
Ben bu oyuna gelmem arkadaş...
Ama madem bu “karakolik” meselesi açıldı, ben de açılan kapıdan girip şu meseleye bir bakayım.
Kahverengi ve gri elbise meraklısı arkadaşlar bu yazıyı iyi okuyun
- SON zamanlarda yükselen yeni Türk burjuvazisinin ideal rengi gri ve kahverengi...
Onlara tavsiyem.
Değiştirin kardeşim bu ilkel renkleri...
Peki gri ve kahverengiyi atıp hangi renkleri giyecekler?
İşte o noktada durum biraz karışık.
Çünkü dünyanın giyimde tercih ettiği renk siyah...
Bütün dünya siyaha düşkün.
Batı’da buna “blackophobia” deniyor.
Siyah giyiniyoruz ve modası hiç geçmiyor.
* * *
Dünyanın en büyük müzayede sitesi “e-Bay”in giyim kısmına girip “Siyah” yazdığınız zaman 3 milyon sayfa geliyor. Bu, mavinin iki katı.
Yeni Türk burjuvazisinin gözde rengi gri ve kahverengiye gelince, orada durum daha da vahim.
Siyah, “gri” ve “kahverengi”nin tam 6 katı...
Üstelik bu kadın ve erkek giysileri bakımından da fazla değişiklik göstermiyor.
* * *
Küçük bir not:
Erkek giyime girdiğiniz zaman mavi oranı biraz yükseliyormuş.
Economist dergisinin yayınladığı Intelligent Life dergisine göre, yapılan araştırmalar şunu gösteriyormuş.
İnsanlar gardıroplarındaki elbiseleri azaltmaya başladığında en son vazgeçtikleri renk siyahmış.
Ünlü bir tasarımcı arkadaşım, “Koleksiyon satıcısı müşterilerimiz siyah rengi hiç sevmez. Çünkü insanların evleri siyah renk elbise dolu. O nedenle her sezon başında bize ‘Lütfen renkli çalışın’ uyarısında bulunurlar” dedi.
Ne olursa olsun gerçek şu: Siyahı seviyoruz.
- BİR; insanı fit gösteriyor.
- İKİ; her şeyle iyi gidiyor. Sabah gardıroptan elbise seçmede kolaylık sağlıyor.
- ÜÇ; kir kaldırıyor.
- DÖRT; çok cool...
Hemen gözünüzün önüne Facebook’u anlatan filmde, Sean Parker rolünü oynayan Justin Timberlake’i ilk gördüğümüz sahne gelmedi mi?
Siyah takım elbise, siyah gömlek içindeki filinta hali...
* * *
Peki bu ne biçim bir renktir ya...
Siyah kelimesini hangi kelimenin başına koysanız, onu kötü hale getiriyor.
Kara büyü, kara sevda, kara gün, kara dul, kara kuru...
Ortodoks papaz da onu giyiyor, Müslüman imam da... Katolik rahip de.
Ama Azrail’in rengi de siyah... Faşist milislerin de...
Hâkimin cüppesi de o renk, avukatınki de...
Öyleyse nedir bu rengin sırrı...
Niye bu kadar karafobikiz...
* * *
Üç gündür ne güzel şeyler yazıyordum, bakın sabah sabah bir arkadaş telefonu nasıl kimyamı bozdu.
Oysa ruhum rengârenkti...
Ama söz. “Rölanti hayata devam ediyoruz...”
Neyse, hazır açılmışken şu sabahki meseleyi de halledelim.
Hasan Abi...
Sen yine de bu kadar sessiz durma. Basit bir üzüntüyle geçiştirip, ayağına gelen fırsatı tepme.
Biraz gürültü çıkar...
Andıç güzel bir mağduriyettir, soğuk içilen bir şerbet gibidir, zaman geçtikçe tadı daha da güzelleşir, mağduriyet, tatlı bir mağruriyete dönüşür.
Sen de öyle yap ve tadını çıkar, yılbaşı keyfini bozma...
Paylaş