Paylaş
BİR: “Suriye’yi vuracak her türlü koalisyona varız.”
İKİ: “Suriye’den gelecek her türlü saldırıya hazırız.”
***
Ülkemiz ilk defa bu kadar yakın bir savaş taahhüdüne girdi.
Bu politikayı benimsemeyenler de söylemek istediğini söyledi.
Doğru veya yanlış, demokratik seçimle iktidara gelmiş bir hükümet, tarihi sorumluluğu olan kararı aldı.
Yani bu, artık ülkemizin milli politikasıdır.
Dün bu bilinçle, konuya daha yakından da baktım.
***
Önce şu malum “gönüllüler koalisyonu...”
Amerikan yönetiminin açıkladığına göre, bu koalisyonda üç ülke var.
Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye...
Sonra haritayı açıp önüme koydum ve ona da uzun uzun baktım.
Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye ile sınırı yok.
Türkiye’nin ise var... Onlar gidecek, biz burada kalacağız.
Suudi Arabistan ve Katar demokrasiyle değil, krallarla yönetilen iki ülke.
Halkına bir şey sormuyor, sormaya gerek duymuyor.
Türkiye’de ise seçimle işbaşına gelmiş bir hükümet var.
Türkiye hükümeti, o krallıklar gibi davranmayıp, böyle bir koalisyona girmeden önce, ABD ve İngiltere gibi yapıp Meclis’ine onaylatsaydı...
Hadi ondan da vazgeçtim, hiç olmazsa Meclis’ine bilgi verseydi, Milli İrade açısından daha şık olmaz mıydı?
Beş yıl içinde şunlar olursa şaşırmayalım
İÇİMDE kötü bir his var.
O his bana, önümüzdeki beş yıl içinde şöyle gelişmeler olabileceğini söylüyor:
Suriye ve Mısır, daha uzun yıllar büyük çalkantılar ve iç hesaplaşmalar yaşayacak.
Bu gelişmeler sonucunda bütün bölgede Arap milliyetçiliği yeniden yükselişe geçecek.
Arap milliyetçiliğinin birleştirici çimentosu, Amerika’dan çok Türk düşmanlığı olacak.
Bunun ilk işareti geçen gün Kahire’de yapılan Arap Birliği toplantısı idi.
Zirveden sonra yapılacak basın toplantısına giden Kahire Büyükelçiliğimizin iki yetkilisi kapıdan çevrildi. Irak’ta diplomatlarımızın bulunduğu arabaya bombalı saldırı yapıldı.
Suriye büyük bir ihtimalle bölünecek. Direnişçilerin eline geçecek bölgelerde Alevi ve Hıristiyan kalmayacak.
Türkiye’nin Suriye ile sınır ilişkisi kesilecek. Sınırımızda Peşaver’e benzeyen hastalıklı bir bölge oluşacak.
Bu bölge, başta ABD olmak üzere bütün Batı’nın yeni Afganistan’ı olarak görülecek.
Suriye’deki pis savaşın her türlü kalleşliğe amade cephesi ülkemize de yayılacak.
Özellikle Türkiye’nin oraya yakın bölgesinde de kolayca çözülemeyecek çatışmalara yol açacak.
Evet karamsar bir tablo ama, içimdeki his bunu söylüyor.
Allah’tan yanılmış olmayı diliyorum.
Yanılırsam da ülkem adına büyük bir mutlulukla bunu yazarım.
Adam ‘İntikam’ dedi ve şarjörü önündekinin kafasına boşalttı
DÜNKÜ New York Times gazetesinin internet sitesinde bir video görüntüsü vardı.
Suriye’deki direnişçiler beş-altı rejim askerinin üstünü soyup diz çöktürmüş.
Kalaşnikoflu direnişçilerin başında “Amca” dedikleri bir lider var.
Önce bir konuşma yapıyor ve arkasından en baştaki askerin kafasına şarjörü boşaltıyor.
Aynı anda öteki direnişçiler de önlerindeki askerlerin kafasına sıkıyorlar.
“Amca”nın konuşmasını dikkatle dinledim.
Verdiği tek mesaj vardı:
“İntikam...”
Bu söz, rejim kalsa da gitse de, Suriye’yi bekleyen tek şeyin kan ve intikam olduğunu şimdiden ilan ediyor.
Burası Ortadoğu: Zalim, bir günde mazluma; mazlum da zalime döner
BURASI Ortadoğu...
Burnumuzu dibine kadar soktuğumuz, şimdi de gövdemizi dibine kadar sokmaya hazırlandığımız bölge...
Orada...
Zalimin de mazlumun da kültürü aynıdır.
Mazlumu bir günde zalime dönüşür, zalimi ise iki günde mazluma.
İki taraf var gibi görünür, yoktur aslında birbirinden farkı.
Burada kavgada her yol mubahtır. Devleti, kendi vatandaşının üzerine kimyasal silah da atar, o devleti yıkmak için mücadele eden direnişçisi de yakaladığı adamın kalbini çıkarıp yer...
Bakmayın o gözyaşlarına, burada çocuğun kıymeti yoktur.
Bir taraf çocuğun üzerine bomba atmaktan, öteki de çocuğunu ön safa dizip arkasına saklanmaktan ne utanır, ne de çekinir.
Paylaş