Gülçin'in arkadaşlar antolojisi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Şimdi hatırlamaya çalışıyorum.Acaba o evde, Boğaz'ın kıyısındaki o küçük dairede kaç gece bir aradaydık?

Gülçin'in o güzel davetlerinde kaç gece sıcak sohbetler yapmış, gülmüştük?

Memleketi kaç kere kurtarmış, orada olmayan kaç kişiyi çiğ çiğ yemiş, kaçının kulaklarını bir güzel çınlatmıştık?

Gülçin'in arkadaşları antolojisinden kaçını orada tanımış, kaçına ısınmış, kaçına biraz gıcık olmuştuk?

* * *

Ama onların hepsi Gülçin'in arkadaşlarıydı. Hepsi, hepimiz...

Şimdi hepimiz, onun hastanedeki odasında bir araya geliyoruz.

Sabahları, akşamları, günün herhangi bir saatinde.

Aynı küçük cemaatimiz, aynı duygusal iklimlerimiz, aynı çocukluklarımız, şakalarımız, bazen sınıra hafifçe tecavüz eden mikropluklarımızla oradayız.

Biz olan taraflarımızla, bize ait olan güzel ve tuhaf yanlarımızla.

Bir köşede Murat Bardakçı oturuyor. Onun yanında Hasan Cemal, Nurcan Akad.

Kapıdan Okay Gönensin giriyor. O gelirken Ferai Tınç çıkıyor. Asansörde Sedat Ergin var.

Doğan Hızlan biraz önce buradaydı. Zeynep Göğüş birazdan gelir.

Yazıişleri müdürlerimiz, her gazeteden meslektaşlarımız, yazarlarımız, idareden arkadaşlarımız.

Ve Gülçin...

Ana kraliçe, evin hanımı, ev sahibi.

Koridorun ucundaki o ritmik, canlı, kıpır kıpır ayak seslerinden tanıdığımız kız.

* * *

Şimdi hepimiz hastanede, onun odasındayız.

Aynı arkadaşlar, aynı küçük cemaat. Ve ötekiler.

Sayısını bile bilemediğimiz dostları.

Herbiri günün birinde Gülçin'in Boğaz'daki küçük dairesinin misafiri olmuş yüzlerce insan.

O içerdeki odada yatıyor. Biraz yorgun. Bizler yandaki salonda.

Gülçin yine aynı Gülçin. Hiçbir şey onu değiştiremiyor.

Yine o topuk sesleri, yine o canlı haykırış:

‘‘Ay bunu sana mutlaka anlatmalıyım’’ diye başlayan cıvıl cıvıl cümleler.

Akşamları yine onun misafiriyiz. Değişen bir şey yok. Değişen sadece mekân.

Boğaz'daki küçük daireden, hastanedeki suite taşındık.

Orada sohbet ediyoruz. Yine o anlatıyor.

Bazen yoruluyor, ‘‘Kendimi iyi hissetmiyorum’’ diyor.

Ama çabuk geçiyor, arkasından aynı mütecessis, cin gibi kız çıkıp geliyor.

* * *

İşte o zaman anlıyoruz.

Gülçin müthiş bir broker. Müthiş bir yatırımcı.

Bütün hayatı boyunca en kârlı yatırımı yapmış.

Bütün varını yoğunu, arkadaşlığa yatırmış. Dostluk üzerine oynamış.

Şimdi temettülerini topluyor.

Hiçbir hisse senedinin, hiçbir kâğıdın veremediği kadar büyük kârları alıyor.

Ve hepimize, bir hayat bilgisi dersi veriyor.

Unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz dostlukları.

Basit nedenlerle, sudan sebeplerle üzerini çizdiğimiz arkadaşlıklarımızı...

Üzeri tozlanmış kardeşliklerimizi, ihtimam gösterilmemiş yakınlıklarımızı.

Bir kısmımızın yanlış yatırımlarını, batırılmış duygu şirketlerini.

Gülçin küçük dairesinden, hastane suİtİne taşınırken, evinde hiçbir şey bırakmıyor.

Onun lügatında unutmak, ihmal etmek, üzerini çizmek yok.

Bütün dostlukların her gün tozu alınmış.

Buluşulamayan dostluklara, mutlaka telefonla, ne bileyim bir şeyle ulaşılmış.

* * *

Hepimiz, herkes oradayız. Orada bekleme odasında.

Hepimiz, Gülçin'in yeniden Boğaz'daki dairesine taşınmasını bekliyoruz. Sabırsızlıkla bekliyoruz.

Hepimiz oradayız. Biraz değişsek de oradayız.













Yazarın Tüm Yazıları