Paylaş
ÖNCE cenazelerimizi kaldıracağız...
* * *
Sonra halimize bakacağız...
OHAL’se OHAL...
Yetkiyse yetki...
Araçsa araç... Zamansa zaman...
* * *
Sonra rakamları koyacağız önümüze...
Geçen aralık ayından bu yana 22 bombalı saldırı...
8’i İstanbul’da...
* * *
Şehir haritasını açacağız önümüze...
Şehittepe’ye koyacağız pergelin sivri bacağını... Bir daire çizeceğiz...
* * *
Üç adım ötesi Dolmabahçe Sarayı... Son Osmanlı’nın evi...
Karşısında Başbakanlık Ofisi...
Seçilmiş hükümetin İstanbul’daki merkezi...
* * *
Üst tarafında iki adım öteye git...
MİT İstanbul binası...
Yani istihbaratın merkezi...
* * *
Biraz aşağıda eski Beşiktaş Adliyesi... Yani kısa süre öncesine kadar yargının merkezi...
* * *
Ne kadar milli sembolün varsa, geçmişini, şimdiki zamanını, geleceğini temsil eden neyin varsa, o aşağılık PKK gelmiş, tam ortasında vurmuş seni...
* * *
Öyleyse sen de milletin tam ortasından vereceksin cevabını ona...
O parçalamak istediyse, sen birleştireceksin...
* * *
Galatasaraylı Selçuk gibi yapacaksın mesela...
Çağıracaksın gazi polisini sahanın ortasına...
Sarılacaksın... Sımsıkı sarılacaksın ona... Kucaklayacaksın...
* * *
Sen onun yüreğine, milletinin sevgisini sokacaksın...
O da senin yüreğine devletinin şefkatini...
* * *
Arkadaş acısının yaktığı yerde buluşacaksın polisinle...
Tekleşmiş yüreğinde...
* * *
Ya o meşum sorular...
Hani Cumhurbaşkanımıza “Dere geçilirken at değiştirilmez” cevabını verdiren sorular...
İstihbarat zaafı var mıydı...
Önlenemeyen 22 bombalı saldırı önlenebilir miydi sorusu...
* * *
Dur şimdi...
Gün onu soracak gün değil...
Gün polisimizin de, istihbaratımızın da arkasında, yanında, kol kola durma günü...
* * *
Vatan mücadelesinde dörtnal koşacak at lazım bize...
Tırıs giden değil, hele hele tırsık giden hiç değil...
SORU
KÜRT DOSTLARIMA
SİZİN gurur, bizim saygı duyduğumuz “Kürt” kelimesinin, PKK gibi bir katliam ve vahşet örgütünün adında kullanılması sizi rahatsız etmiyor mu?
PAZAR GECESİ, MİLYONLARCA TÜRK’TEN BİRİNİN EVİ
İYİ geceler demek için yanına gittiğimde, Tansu ağlıyordu.
Önündeki iPad’de, tek tek şehit çocukların fotoğraflarına bakıyor...
Gözlerine bakıyor...
* * *
Torunumuz Sinan Ali henüz uyumuş.
Zeynep yandaki divanda şiir okuyor.
Şimdiki merakı Garip akımı. Orhan Veli’den başladı.
“Sonra İkinci Yeni’ye geçeceğim” diyor...
* * *
Çocuklar büyüyor... Tıpkı bir zamanlar bizim de büyüdüğümüz gibi...
* * *
Tansu ağlıyordu.
Onu son defa annesi öldüğünde bu kadar ağlarken görmüştüm.
* * *
Yan yana oturup, kaybettiğimiz çocuklarımızın fotoğraflarına baktık.
Kimi evli, kimi bekâr...
Kiminin eşi türbanlı, kimininkinin başı açık...
Kimi Beşiktaşlı, kimi Fenerbahçeli, Galatasaraylı.
Kimi İstanbullu, kimi İzmirli, Ankaralı, Türkiye’nin orasından burasından...
* * *
Belli ki, o hain el, PKK denen, IŞİD kadar beter terör sürüsü ülkemizin hane hane fotoğraflarını çekmiş...
Her birimizin yuvasından bir kurban seçip, hepimizi vurmuş.
* * *
Tansu, şehit çocuklarımızın fotoğraflarını birbirine ekledi.
Eliyle hepsinin yüzünü okşadı.
Fikret Kızılok’un şarkısını, yumuşak bir şal gibi altlarına serdi.
Hepsine tek tek “Huzur içinde uyuyun” dedi...
* * *
Dışardan sala sesi geliyordu. İçeride ise matem klibimizdeki, Fikret Kızılok’un bizde kalan sedası...
* * *
Pazar gecesi evimizde yas vardı...
Milyonlarca evdeki yas gibi işte...
Kimimiz ağıt yakmayı daha iyi biliyoruz. Kimimiz dua etmeyi...
Kimimizse hüzünlü yas klipleri yapmayı...
* * *
Pazar gecesi evlerimizde yas vardı...
Görev başında katledilen polis çocuklarımızın...
Oradan geçerken katledilen çocuklarımızın yası...
* * *
Henüz avansını bile almadıkları vatan borcunu canlarıyla peşin ödeyen kahraman çocuklarımızın yası... Nur içinde yatın...
Siz almadığınız borcu peşin ödeyip gittiniz...
Bizse zamanı geçmiş vatan borçlarını bile takarak...
Yaşayıp gidiyoruz işte...
Paylaş