Paylaş
Adam yılda 200 bin foku, kafasına vura vura öldürüp derisini yüzdüğünü övünerek anlatıyor.
Çok da yaratıcı bir arkadaş ya...
Markasının adını “Fok You” yapmış...
Yani hepimize “has....in” diyor...
* * *
Karşısına geçip sormak isterdim...
“Sen hayatında hiçbir yavru fokun gözlerine baktın mı...”
Göz göze gelebildin mi o yavru gözlerle...
Baksaydın görürdün... Dünyada hiçbir insan öylesine sıcak ama öylesine hüzünlü bakamaz...
Çünkü senin gibi adamlar onun kafasına odunla vura vura o bakışları hüzne ve ıstıraba çevirmiştir.
Bakmıyor, bakamıyor, çünkü biliyor ki, baksa öldüremez...
Sonra da utanmadan bu kanlı sanayinin “Âlemdeki kralı benim” diye böbürleniyor...
Katliam marketinin yüzde 82’si onu kanlı ellerindeymiş..
Katliam monopolü kurmakla iftihar ediyor...
* * *
Ama meselem onunla değil...
Bu ülkenin mümini... Temiz Müslüman’ı... Ona sormak istiyorum.
Hadi o gaddar... Hadi o insaniyetten, merhametten nasibini almamış...
Allah mutlaka vermiştir de, belli ki o almamış...
Ama adam daha da büyük edepsizlikle, insanlıkla davasında, o temiz mümini kendine şahit gösteriyor.
* * *
Neymiş...
Arkadaş “Gazze’ye gitmiş... Yanında 3 Suriyeli çalıştırıyormuş.”
Yani demek istiyor ki:
“Bakın ben Müslümanım, üzerime geliyorlar, sahip çıkın bana, arkamda durun...”
* * *
İşte o yüzden ey mümin...
Sana sesleniyorum...
Bu adamı tanır mısın, iyi bilir misin...
Hakkını şimdiden helal eder, davasına şahitlik eder misin...
“Aferin sana. Madem Gazze’ye gidip, yanında 3 Suriyeli çalıştırıyorsun, 200 bin fokun kanı helal olsun sana” diyebilir misin...
* * *
Ey mümin...
Hiç sana bakan bir fok yavrusunun gözlerine sen de baktın mı...
Lütfen bak ve temiz itikadın kulağına ne fısıldıyor bir dinle...
Sonra şahitliğini kabul et...
Veya sen de ona “Fok You...” de...
Nolan’ı herkes anlıyor da ben niye anlayamıyorum
SON 7 filmi 3.5 milyar dolar gişe hasılatı yaptı.
Sadece 2 Batman filminin getirisi 2 milyar dolar.
Bugünlerde hangi gazeteyi açsam, hangi dergiye baksam karşıma Christopher Nolan çıkıyor.
Kuzenim Ayşegül onun çılgın bir hayranı...
Ama itiraf edeyim ben filmlerini anlamakta çok zorluk çekiyorum.
Mesela Inception’ı iki defa seyrettim anlamadım.
Geçen gün Interstellar’ı seyrettim. Anafikri tamam da, ayrıntılar konusunda yine fazla bir şey anlamadım...
Oysa bu hafta Paris Match dergisine verdiği mülakatta, “Ben insanları etkilemek için değil, eğlendirmek için sinemacı oldum” diyor.
Kendi payıma anlamakta bu kadar zorlanınca, eğlenip eğlenmediğimi de anlamıyorum.
O da benim gibi Kubrick’in “Space Odyssey” filminin hayranı.
O film için şunu söylüyor
“Bir filmin güzelliğini anlamak için her şeyi anlamanız gerekmez...”
İşte bu söz beni rahatlattı...
Uzay sahnelerini hiçbir filmde sevmem. Ama bu filmin mısır tarlalarında geçen bölümlerindeki güzellik harikaydı...
Beni zaman ötesine uçuran 10 harika film
CHRISTOPHER Nolan’ı en çok etkileyen iki film Kubrick’in “Uzay Yolculuğu”, Lucas’ın “Yıldız Savaşları”, Spielberg’in “Köpekbalığı” ve “Üçüncü Türle Yakınlaşmalar” filmleri olmuş.
Beni uçma hayaline sokan ve hayal yolculuklarına çıkaran filmler ise şunlardı:
-Peter Pan (masumiyet)
-Uzay Yolculuğu (şüphe)
-Yıldız Savaşları (farklılık)
-Indiana Jones (merak)
-Blade Runners (dekadans)
-E.T. (öteki)
-Matrix (çizgiyi geçmek)
-Karayip Korsanları (isyankârlık)
-Alis Harikalar Diyarında (arayış)
-Sin City 2 (karanlık)
Dün Hürriyet’in kuponunu kestim, hemen kullanacağım
DÜN sabah bayiden gelen Hürriyet’in birinci sayfasının tepesinde küçük bir kırmızı kupon vardı.
Sushi Co firması kendisinden 60 liralık yemek ısmarlayana, bu kuponu getirdiği takdirde 20 lira indirim yapıyordu.
Otomatik bir hareketle hemen çıkarıp buzdolabının üzerine yerleştirdim.
En kısa zamanda kullanacağım.
O an fark ettim ki, herhangi bir tüketici için, gazetelerin üzerindeki indirim kuponu hâlâ cazip bir şey.
Bir gün önce Bloomberg dergisinde çok ilginç bir rapor okumuştum.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Şükran Günü öncesi alışverişlerde kâğıt indirim kuponları yine büyük iş yapmış.
Minneapolis merkezli General Mills şirketi birçok hafta onlarca milyon kâğıt kupon dağıtıyormuş.
Bu arada çok çarpıcı bir rakam daha okudum.
Amerika’da 2014 yılının ilk yarısında, gazeteler ve dergiler aracılığıyla 171 milyar adet kâğıt kupon veya broşür dağıtılmış.
Üretici de çok memnunmuş, tüketici de...
Son 5 yıl, kâğıt üzerindeki “manşet”in hâlâ “dijital manşetten” daha etkili olduğunu ortaya koydu.
Tüketiciler açısından da kâğıt broşür ve kuponlar aynı cazibesini korumaya devam ediyor.
Diyeceğim ABD gibi dijital dünyanın Kâbesi sayılan bir yerde bile tüketici kâğıdı hâlâ çok seviyor. Türkiye’deki reklamverenlere duyururum.
Paylaş