Paylaş
Bu erkek milleti...
Yani biz ne hale düştük...
*
Dün gibi hatırlıyorum...
15 Mayıs 2016...
Berlin’de Final Four’un son günü... Fenerbahçe-CSKA maçını bekliyoruz...
Otelin lobisinde büyük bir tartışma patlıyor...
Bir erkekte ideal testosteron oranı nedir?
Ama asıl tartışma ben, “Benimki 625” dediğimde patlıyor.
*
Aziz Yıldırım’ın kardeşi Ali Yıldırım, benden küçük olmanın verdiği duyguyla “Mümkün değil olamaz” diyor.
Tesadüf maçı aynı otelde bekleyen bir de genç üroloji profesörü var...
Ona soruyoruz.
Cevabı şu:
“Nadir de olsa görülebiliyor...”
*
Bu hafta ikinci COVID aşımın üzerinden 3 hafta geçmiş olacak ve gidip “antikor üretip üretmediğimi” ölçtüreceğim.
Geçen hafta Türkiye’de herkesin tanıdığı iki “65 plus” dostumun aşıdan sonraki antikor ölçümü çok düşük çıktı.
Birininki 7 çıkmış, ötekininki 70...
Kafaları kanatlarının arasına düşmüş hasta kuşlar gibi oldular.
*
65 plus erkek muhabbetlerinde herkes “Kaç antikorun var” diye birbirine soruyor.
Bir başka arkadaşımız, 700 çıktığı için övünüyor.
Ama yarım saat sonra bir başka birisi, “Benimki 1700 çıktı” deyince ötekinin fiyakası birden bozuluyor.
*
15 Mayıs 2016...
4 Nisan 2021...
Sadece 5 yıl geçmiş...
Allahım şu halimize bak....
Beş yıl önce testosteron yarıştırıyorduk...
Bugün antikor yarışına indik...
Maalesef erkeklik böyle bir şeydir işte...
Konuşmayız, ama hep yarıştırırız...
Madem bu erkeklik konusu açıldı...
Bugün o kapıdan girip, erkekliğin arka odalarına, karanlık dehlizlerine, kuytu koridorlarına dalalım biraz...
1- BANA 73 YAŞIMDA ERKEKLİĞİMİ ANLATAN VE ÖĞRETEN BİR KİTAP
BEŞ yıl önce Berlin’de benim için “69 yaşında 625 testosteron nadir de olsa görülüyor” raporu veren o genç ürolog, Prof. Saadettin Eskiçorapçı’ydı...
Geçen hafta onun harika bir kitabı çıktı.
10 bine yakın erkek hastasıyla konuşmuş...
Adı “Konuşulmayan Erkeklik”...
Bir solukta okudum. Şunu anladım...
- BİR: 73 yaşında bir erkeğim... Ama kendi erkekliğim hakkında Amerikalı veya Fransız bir lise öğrencisi kadar bilgili değilmişim.
- İKİ: Biz erkekler gerçekten erkekliğimizi hiçbir zaman açık açık konuşamıyoruz.
- Bir de şu meşhur testosteron yarışı ve muhabbeti var ya...
Meğer çok lüzumsuz bir şeymiş... Gelin şimdi biraz “erkek erkeğe” dertleşelim...
Ama kadınlar da bizi dinlesin... Çünkü, Prof. Eskiçorapçı’nın bu kitapta dediği gibi...
“Erkekler konuşmaya başlayacaksa...
Bu kadınlar sayesinde olacaktır...”
*
- Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı: Sorulmayan Sorular ve Bozulamayan Ezberlerle, ‘Konuşulmayan Erkeklik’; @psilon Yay.; Mart 2021
2- ERKEKLİĞİNİ KONUŞAMAYAN ERKEK HANGİ BÜYÜK GERÇEĞİ ÖĞRENEMİYOR
ERKEKLİK organı...
Bazı köşe yazarları öteki kelimeyi kullanmama çok kızdıkları için “Erkeklik organı” diyorum... Prof. Eskiçorapçı şöyle başlıyor: “Erkek cinselliği neredeyse tek faktöre dayalıdır: Ereksiyon”.
Ama hemen arkasından ikinci ve belki de daha büyük soru(n) geliyor:
“Organım normal mi?”
Tabii asıl konuşulamayan, bu sorunun arkasındaki neden...
“Organım küçük” duygusu...
Kitabın yazarı diyor ki: “Bir erkek doğumundan itibaren çok az başka erkeğin organını görebildiği için, normalin ne olduğu konusunda bir fikri yoktur.”
Öyleyse konuşmaya şu sorudan başlayalım.
Bir erkek için “normal” nedir?
3- EY ERKEK! YÜZDE KAÇ İHTİMALLE SENİN NORMAL BİR ORGANIN VAR
- Araştırmalar şunu ortaya koyuyor: Dünyada her 3 erkekten ikisi organının küçük olduğuna inanıyor.
*
- Dünyadaki erkeklerin yüzde 98’i en azından biri kere organını büyütmeyi hayal ediyor...
*
Peki öyleyse dünyadaki erkeklerin yüzde kaçının organı normal büyüklüktedir?
Sıkı durun...
- Şu güneşin altında yaşayan bütün erkeklerin sadece yüzde 5’inin organı normalden büyükmüş.
*
Diyeceksiniz ki bizi asıl ilgilendiren normalden küçük olanlar.
Yine sıkı durun...
- Yeryüzünde yaşayan erkeklerin sadece yüzde 5’inin organı normalden küçük.
*
Sonuç:
- Yani yüzde 90’ınki normal boyutta... Ve siz de yüzde 90 ihtimalle normal bir organa sahipsiniz...
Rahat olun yani...
4- KADINLARIN ÖNÜNDE ANCAK BU KADARINI KONUŞABİLİRİZ
PEKİ normal boyut nedir diyorsanız...
Bir tüyo vereyim...
Kitapta normal boyutun ne olduğu santimle veriliyor.
Dahası “Doğru boy ölçümü nasıl yapılır” onun bile tarifi var. Aramızda kadınlar var, ancak bu kadarını konuşabiliriz.
Merak eden gerisini kitaptan okuyabilir.
5- BUNCA YIL BOŞU BOŞUNA TESTOSTERON YARIŞTIRMIŞIZ
GELELİM büyük testosteron Formula 1 yarışına...
- Hoca diyor ki: “Testosteron erkeklik hormonu ve erkeklere özgü bir hormon olarak düşünülür.
Bu tamamen doğru değil... Çünkü kadınlarda da testosteron var.
*
Ve gelelim asıl meseleye... Yani testosteronu yüksek olduğu için benim gibi göğsüne vura vura övünen orangutan erkeklere...
- Sanılanın aksine çok yüksek testosteron seviyeleri erkeklik fonksiyonlarını olumlu değil olumsuz etkiliyormuş.
*
Netice sabah 11.00’den önce yapılan bir kan testinde testosteron miktarınız 250 mg/dl üstünde çıkarsa mesele yok... Elinizi MacLaren’in direksiyonundan çekin... Rahatlıkla yarışı bırakabilirsiniz.
Önce şu antikor yarışından birinci çıkın...
Gerisi kolay...
İSMAİLAĞA’NIN TWİTTER DEİSTİ VE AKİT’İN RADİKAL TWİTTER DİNCİSİ
HAFTA sonunun en büyük sürprizi Yeni Şafak gazetesinin eski yazarı ilahiyatçı Talha Hakan Alp’in Twitter üzerinden yaptığı bir duyuru ile “deist olduğunu” açıklamasıydı. Tabii muhafazakâr dünyada ortalık karıştı...
*
Alp tanınmış bir ilahiyatçı. İslam üzerine 15’e yakın kitabı var. Bir de muhafazakâr dünyanın en muhafazakâr kesimlerinden biri olan İsmailağa cemaatinde yetişmiş.
*
Yeni deistin Twitter üzerinden açıklamasına en ağır tepki, yine Twitter üzerinden eski bir İslamcıdan geldi.
Yeni Akit gazetesi yazarı İhsan Şenocak ağır bir yazı döşendi.
Kendini hâlâ mazlum hissettiren her kızgın İslamcı gibi o da hemen Necip Fazıl’ın bir dizesine atıf yaptı..
*
Benim için asıl şaşırtıcı olan Şenocak’ın bu yazısına İslami genç kesimden gelen tepkilerdi... Şenocak’a destek çıkan az oldu... Çoğu onun yazısına tepki gösterdi.
*
İslami kesimin Twitter üzerinden savaşını izlemeye devam edeceğim. Çünkü orada ilginç gelişmeler oluyor...
Galiba, benim gençliğimde Güven Park’ın altındaki muhafazakâr kitapçılarda doğan entelektüel İslami duyarlılık yeniden yükseliyor.
BU HAFTA ANTİKORUM YÜKSEK ÇIKSIN İŞTE BU TARZA GEÇİYORUM
BU hafta ilk defa fark ettim...
Evde sıkıldım... Türkiye’nin üzerindeki gri bulut fena halde bozdu psikolojimi... Artan vaka sayıları, çevremizden gelen felaket haberleri çoğumuzu bunalttı...
*
Geçen gün ikinci defa takım elbise giydim...
Kesmedi beni...
Daha renkli, daha uçuk, kendimi daha özgür hissedeceğim şeylere ihtiyacım var.
İşte tam bu sırada bir Amerikan dergisinin Amerikan basket ligi NBA’in bu yıl iyice belirgin hale gelen kendine ait “fashion” tarzını anlatan bir yazı okudum.
Bazı takımlardan oyuncuları giydirip fotoğraflarını çektirmişler.
NBA’in bütün takımlarının oyuncuları giyim tarzında çok özgür, çok renkli bir “sokak modası” yarattı.
*
Vallahi yaşıma başıma bakmam... Şu COVID’i atlatalım... Kesin ben de başına buyruk özgür bu tarza geçiyorum...
*
Yetti be...
COŞKUN BEY BİR İZMİRLİ OLARAK BU LAFINIZI BEN DE SEVMEDİM
DÜN Hürriyet Kelebek’te Orkun Ün’ün köşesinde çok önemli ayrıntı vardı.
Coşkun Sabah bir söyleşisinde şöyle demiş: “Kızımı İzmir Kordonu’nda mini şortla dolaştırırım ama Urfa’da, Mardin’de o şortu giydirmem...”
*
Orkun da haklı olarak soruyor:
Bu nasıl bir sözdür Coşkun Bey...
Kızınız Roza 22 yaşında...
Nerede nasıl giyineceğine bırakın da kendi karar versin...
*
Haksız mı...
Paylaş