En büyük Allahüekber korosu

SAHNE BİR:

Geçen pazar akşamı Şükrü Saracoğlu Stadı...

Haberin Devamı

Fenerbahçeli futbolcular matem formalarını giymişler.
Üzerlerine 24 şehidin adı yazılmış.
Saracoğlu’nda meçhul asker anıtı yok; kimse meçhule uğurlanmamış; her şehidin adı var.
Tribün kadar büyük bir bayrak, stadın bir ucundan girip, öteki ucundan dönüyor.
Bu kutsal ülkeye sadakat meşalesi elden ele geçiyor.
* * *
SAHNE İKİ:
Tribünün bir ucundan ötekine iki dize:
“Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer...”

Cumhuriyet Türkiye’sinde her ferdin en ezbere bildiği üç beş dizeden biri.
Önce İstiklal Marşı. Sonra saygı duruşu başlıyor...
Bir tarafta Fenerbahçe... Eller arkadaşların omuzlarında.
Karşı tarafta Samsunspor. Kıpkırmızı... Ay yıldız kırmızısı...
* * *
SAHNE ÜÇ:
Bir ses yükseliyor; hayatım boyunca dinlediğim en büyük, en güçlü “Allahüekber korosu...”
Türkiye’de ilk defa bir stat, Allahüekber nidasıyla yankılanıyor.
Burası Kadıköy...
Referandumda yüzde 70 “Hayır” oyu çıkmış bir bölgenin insanları orada şehitlerinin arkasından “Allahüekber” diye saf tutuyor...
* * *
SAHNE DÖRT:
Mersin İdmanyurdu maçından sonra Beşiktaş’ın teknik direktörü Carlos Carvalhal konuşuyor.
Muhabir maçı soruyor, o “Bir dakika” diyor.
Muhabir ısrar ediyor, o durduruyor ve duygularını özetliyor:
“Teröre karşı Türkiye’nin bir ucundan ötekine oluşan bu gösterilere, bu tepkilere, omuz omuza insanlara bakıyorum. Burası neden büyük bir ülke anlıyorum” diyor.
Farkında mısınız? Türkiye bir ucundan ötekine ayakta. Liseli gençler, öğrenciler, halk ayakta... Her şehirde, her kasabada bir Saracoğlu Stadı kurulmuş...
Hani hep teröre karşı tavrına imrendiğimiz İspanyol halkı var ya, onlar Madrid’de gösteri yapıyordu, burada her şehir bir Madrid olmuş....
* * *
SAHNE BEŞ:
Erciş’te enkazın altında çıkan o küçük aile kitaplığı.
Fethullah Hoca’nın bir kitabı, beş ciltlik Kuran, bir namaz hocası, bir Elif Şafak kitabı...
Hangi düşünce, hangi zihniyet o kitapları yan yana getirmiş.
Bir kat altta, Türk ordusunun bir subayı oturuyor. Hani her gün yerden yere vurulan o ordunun kahraman bir subayı. Bir gazi. Kendisi görevde, ailesi enkazın altında.
Ya yandaki daire?
Orada bir öğretmenin ailesi toptan gitmiş.
O evleri kazsan kim bilir daha hangi kitaplar çıkacak. Belki bir cilt “Şu Çılgın Türkler”, muhtemelen iki cilt “Nutuk”. Muhtemelen üç beş Atatürk posteri.
Söyleyin, o enkazın altına, o karanlık ve umutsuz boşluklara, “Orda kimse var mı” diye seslendiğinizde hangi ses gelecek?
Aynı enkazın altında ortak kaderi paylaşan ve bu kitapları, yan yana dairelerde yaşatabilen o ses...
* * *
İşte size son 72 saat içinde Türkiye’den 6 sahne...
Ne diyor bize? Hayır “bize” değil ona, “o kafaya”...
Ey sen; bir tek kendini demokrat sanıp, geriye kalan herkesi darbeci, faşist gören kafa;
Ey sen; sadece kendini inanmış zannedip, geriye kalan herkesi dinsiz, imansız ilan eden kafa;
Ey sen; sadece kendini laik kabul edip, geriye kalan herkesi mürteci sanan kafa...
O hazin enkazın altından gelecek ilahi mesajı mı bekliyorsun?
İşte senin o taşlaşmış kafana sığmayacak mesaj:
Yok etmeye değil, birlikte yaşamaya çalış. Birlik ol. Bölme. Gammazlama. Kan davası gütme, intikam peşinde koşma. Anlamaya çalış. Adil ol. Güç’ün adaletine değil, adaletin gücüne inan...

Yazarın Tüm Yazıları