Paylaş
ERDOĞAN-MERKEL
Dionysosçu ile Apolloncu farkı
TÜRKİYE Cumhurbaşkanı’nın başparmağı hep üstte ve dışarıda. Anlamı şu: Cumhurbaşkanı, Merkel’in elini kavramış. Yani bu beraberliği taşıyan el sanki onunki.
Nietzsche’nin ayrımı ile Erdoğan “Diyonizyak” Akdeniz kültürünün insanı.
Coşkulu, heyecanını dışa kolay vuran, inişi ve çıkışı daha belirgin bir karaktere sahip.
Merkel ise “Apollonien” kuzey kültürünün insanı. Daha az coşkulu, daha çok rasyonel, heyecanını saklamayı bilen, iniş çıkışı daha az bir özelliğe sahip.
Bu durum her kişinin de yüzüne yansımış.
Erdoğan duruma hâkim olduğuna, bu toplantının onun için bir diplomatik zafer olduğuna emin görünüyor... Bu duygusu yüzüne tamamen yansımış. Yüzü gülüyor.
Erdoğan’ın ziyadesiyle memnun gülümseyişine Merkel, hislerini ve özellikle sıkıntısını saklamaya çalışan durgun bir ifade ile karşılık veriyor.
ERDOĞAN-MACRON
Mutlu lider ile sıkıntılı farkı
ELLERİN koreogrofisi burada da her şeyi anlatıyor.
Bu el ele tutuşmada da Erdoğan’ın eli aynı pozisyonda ve dominant. Başparmağı yine dışarıda. Bu kavrayışla “Avrupa’nın iki devini avucumun içine aldım” der gibi duruyor.
Erdoğan’ın Diyonizyak kültüre aidiyeti, yüzünde saklanamayan bir memnuniyet haline dönüşmüş.
Macron da Diyonizyak Akdeniz kültüründen geliyor.
Onun bu karakteri ise yüzünde saklamaya çalıştığı ama başaramadığı bir sıkıntıya dönüşmüş.
Karedeki dörtlüden en sıkıntılı ve mutsuz görüneni o.
PUTİN-MERKEL
Apolloncu biri ile yarı aziz yarı çılgın farkı
PUTİN de Erdoğan gibi karenin mutlusu.
O da başparmağını dışarıda bırakarak Merkel’in elini sarmalamış.
Hatta bir adım daha ileri gitmiş ve parmaklarını Merkel’in parmaklarının arasına sokma teşebbüsünde bulunmuş ama tam başaramamış. Yine de yarım kalmış bu teşebbüs fotoğrafta açıkça fark ediliyor.
Merkel’in yüzü yine aynı. Duygularını başarıyla saklamış.
Putin kuzey kültüründen ama onun Slav karakteri biraz farklı.
Ruslarla ilgili “Yarısı aziz yarısı çılgın bir karakterdir” sözü bu fotoğrafta ispatlanmış gibi..
Bakışı kendini tam olarak ele vermiyor ama biraz tuhaf bir bakış olduğu kesin.
GÜLSE’NİN POSTERİ AKP’NİN CUMHURİYET VİDEOSUNDA
ÖNCEKİ hafta “Biz Cumhuriyet’i böyle kurduk” fotoğrafının hikâyesini yazmıştım. O posterdeki kravatlı kişinin Gülse Birsel’in dedesinin kuzeni olan Uşak Belediye Başkanı olduğunu da yazmıştım.
AK Parti İzmir il örgütü o fotoğraftan hareketle bir Cumhuriyet Bayramı videosu hazırlamış. O fotoğrafı bugünün insanları ile yeniden oluşturmuşlar. Video Cumhuriyet Bayramı’ndan 2 gün önce sosyal medyaya konuldu ve 48 saatte 2 milyon kez görüntülendi. Ben de çok sevdim filmi. AKP İzmir teşkilatı farkını koymuş.
DİYARBAKIR’I DİNLERKEN BİR İZMİRLİ OLARAK NE HİSSETTİM
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın geçen hafta Diyarbakır’da yaptığı konuşmasının arasına sıkıştırdığı bir cümle nedense kimsenin dikkatini çekmedi.
Kimse o cümleyi manşete çıkarmayı düşünmedi.
Benim iflah olmaz iyimserliğim ise o cümleyi bir kenara yazdı.
Cumhurbaşkanı önce bir “gönül seferberliği”nden söz etti.
Sonra partililerine şunu söyledi:
“Ben diyorum ki size tehditle değil gönülleri kazanarak oy alın...”
Cumhurbaşkanı bu sözleri PKK terör örgütünün tehditle oy almasına karşı söyledi.
Ama yine gönülleri kazanmaktan söz etti.
AKP’nin oyu son seçimde yüzde 42’ye indi.
Toplumda büyük bir kutuplaşma ve huzursuzluk var.
Acaba bu gönül seferberliğini Türkiye’nin her tarafına yaymak çok güzel bir şey olmaz mı...
Bir İzmirli olarak, Diyarbakır’da yapılan bu konuşmayı dinlerken içimden şunu söylemek geldi:
Sayın Cumhurbaşkanı, bizim gönlümüz de bu ülkenin gönlü ve biz de gönlümüze uzatılacak ele gönlümüzle cevap vermeye hazırız.
KEŞKE DİYORUM AMA O KEŞKE SEVİNCİME MANİ DEĞİL
CUMHURBAŞKANI’nın bu 29 Ekim’i Ankara’da kutlamak yerine İstanbul’da yeni havaalanının açılışı ile birleştirmesi ve bayrama Cumhuriyet’in en büyük projelerinden birinin anlam kazandırması hiç de fena bir fikir değildi.
Ama yine de hem havaalanını açıp, hem de Ankara’da bir kutlama yapsaydı çok daha anlamlı olurdu diye düşünüyorum.
Evet bir vatandaş olarak Cumhuriyetimizin 95’inci yılında böyle muazzam bir esere sahip olduğumuz için büyük gurur duyuyorum.
Bu havaalanının bu kadar büyük bir hızla yapılmasını hem hayretle karşılıyor hem de çok takdir ediyorum.
Cumhurbaşkanı’nın bu eserin arkasında çok sıkı durmasını, takip etmesini hayranlıkla izliyorum.
İşte o yüzden içimizde o “keşke” sözü de kalmasaydı sevincimiz çok daha büyük olacaktı diyorum.
Yine de, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, bu gurur verici eseri ülkemize kazandıran herkese çok teşekkür ediyorum.
Paylaş