YENİ yılda ne isterim biliyor musunuz?Söylemeden, önceki gece yaşadığım bazı duyguları aktarayım.
Önceki akşam Ercan Saatçi’nin daveti üzerine ben, Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, eşlerimiz Tansu ve Canan’la birlikte Kerem Görsev’in Jazz Center’ındaydık.
Benim için büyük bir sürpriz oldu.
Alçakgönüllülüğü ile mukayese edilmeyecek kadar büyük bir caz şarkıcısıyla tanışma imkánım oldu.
Allan Harris sanki tam bir yılbaşı repertuvarı hazırlamış.
Sevdiğim ne kadar şarkı varsa, kulaklarımda resmi geçit yaptı.
Belki abartıyor diyebilirsiniz ama söyleyeceğim.
Nat King Cole kadar söyledi.
Kerem Görsev ve arkadaşları olağanüstüydü.
Yeni yıla 48 saat önceden orada girdiğimi söyleyebilirim.
Ama bakın böyle bir gecede bile ne kadar karmakarışık duygular yaşadım.
* * *
Daha otururken cep telefonum çaldı.
Arkadaşlar, Milli Güvenlik Kurulu Bildirisi’ni okudular.
İlk bakışta, sıradan bir Avrupa Birliği’ne mesaj bildirisi gibiydi.
Ancak bildirinin sonundaki iki kelime dikkatimi çekti.
"Müzakerelerin sürdürülmesinden" söz ediyordu.
MGK, Avrupa’ya açık açık şu mesajı veriyordu:
"Eğer Kıbrıs konusunda bize başka ülkelere koymadığınız şartları empoze etmeye kalkarsanız bu müzakereler yürümez."
Bildirideki cümle dolaylı bir ifadeyle kaleme alınmıştı, ama anlamı tam tamına böyleydi.
Daha iki hafta önce bizzat Dışişleri Bakanı’nın ağzından "Masadan kalkmayacağız" mesajı veren Türkiye, şimdi farklı bir üslupla konuşmaya başlıyordu.
Basit ve yapıcı bir uyarı mı?
Yoksa Ankara’daki daha derin bir sıkıntının ifadesi mi?
* * *
Bilmiyorum, ama bu cümle beni korkuttu.
Gerçi bugünlerde, "Ne yani Kıbrıs’ı satalım mı" suçlamasının korkusuyla kimse sesini çıkaramıyor, ama ben yine fikrimi söyleyeceğim.
AB ile ilişkileri geri dönülmeyecek noktaya getirmemeliyiz.
Evet, Kıbrıs konusundaki çifte standart beni de sinirlendiriyor.
Ama Avrupa idealimizi ve istikametimizi devresel öfkelere teminat olarak yatırmamalıyız.
O nedenle yeni yıl için şunu diliyorum:
Avrupa Birliği ile ilişkiler inşallah seçim malzemesi yapılmaz.
İnşallah Türkiye bu büyük yürüyüşünden vazgeçmez.
* * *
Jazz Center’dan çıkarken güzel bir gece yarısı başlıyordu.
Ortaköy’de uzanan Boğaz’a baktım.
Bu şehrin 21’inci yüzyılda nasıl bir efsane metropol haline geleceğini tekrar gördüm.
Ve kendi kendime bir kere daha yemin ettim.
Hayatımda bir konuda "dava adamı" olacaksam, işte budur.
Yani bu büyük Avrupa yürüyüşünden vazgeçmemek...
Hoşgeldin Cengiz, bravo Eyüp
TÜRK basınında büyük bir devrim yaşanıyor.
Cengiz Çandar, Referans’ta yazmaya başladı.
Çok akıllıca bir iş yaptı.
Türk basınında yükselen trendi yakaladı.
Modernite trenine bindi.
Cengiz, Hürriyet ve Cumhuriyet dahil Türkiye’nin birçok gazetesinde yazdı.
Bana göre Türkiye’nin en bilgili ve en renkli yazarlarından biridir.
İtiraf edeyim, üzerimde büyük etkisi vardır.
O Cengiz şimdi "Referans" gibi bir ekonomi gazetesinde yazıyor.
Referans’ın Türkiye’deki en iyi okurlarından biri olduğuma inanıyorum.
Bu gazete, geleceği temsil ediyor.
İddia ediyorum ki, önümüzdeki dönem bu gazeteden çok söz edildiğine tanık olacaksınız.
Eyüp Can, giderek kendi farkını çarpıcı ve iddialı biçimde gösteren bir genel yayın yönetmeni oluyor.
Türk basınının, bu genç adamı epey konuşacağına eminim.
Onu tebrik ediyor, Cengiz’e de hoşgeldin diyorum.
Bir küçük not.
Cengiz Çandar ve Eyüp Can’ın yazılarını artık Hürriyet’in internet sitesinde de okuyabilirsiniz.
Bir de Cengiz’i ikna edebilirsem, Hürriyet’in spor sayfalarında yazmasını istiyorum.