Beni yargılamayın, hep onurlu olamam

SİZE daha önce söylemiştim değil mi...

Haberin Devamı

Yatağımın başucunda küçük bir defter var.
Her gece seyrettiğim filmlerden beğendiğim cümleleri yazıyorum.
Geçen akşam Michael Winterbottom’un “24 Saat Parti İnsanları” adlı harika filmini seyrettim.
Film 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Manchester’daki Haciende kulübü ile postpunk müzik dönemini açan Factory adlı müzik yapım şirketi etrafında geçiyor.
Size o filmden ruh halime uyan bazı cümleleri aktarıyorum:

***

Filmin ana kahramanı bu iki yerin de kurucusu olan Tony Wilson diyor ki:
“Beni yargılamayın. Hep onurlu olamam...”
Tam benlik bir laf...
Hep onurlu olmak neredeyse imkânsız bir iş.
Bir kere, insanın taşıyamayacağı kadar çok ağır bir yük.
İkincisi, bütün bir hayat boyu taşımaya ne gerek var değil mi...

PATRON

Happy Mondays’in solisti Shaun Ryder, plak şirketinin sahibi Wilson hakkında diyor ki:
“Esas oğlan benim. O büyük patron...”

***

DÜŞMAN

Tony Wilson, kendisini tehdit eden yerel mafya ile anlaşma yapmak zorunda kalınca diyor ki:
“Düşmanını da dostun kadar hoş tutacaksın...”

***

SATILIK İNSAN

Factory’nin tuhaf bir iş anlayışı var.
Çıkardığı plakların bütün haklarını sanatçılara bırakıyor. Yani kontrat yapmıyor.
Tony Wilson bu tuhaf ekonomiyi şöyle açıklıyor:
“Günün birinde satılık bir adam olmak istemiyorsan, satacak şeyinin olmaması gerekir.”

***

MÜSTAKBEL ALICILARA

Benim bir zamanlar satacak fikirlerim vardı, artık o da yok.
Müstakbel alıcılara seslenmek istiyorum.
Maalesef satacak bir malım kalmadı...
Son biraz onurum kalmıştı, onu da üç-beş yıl önce emanetçiye bıraktım.
Geri alacak zamanım da olmadı.

***

TANRI

Kulübü ve şirketi kapatmak zorunda kalan Tony Wilson filmin son sahnesinde, binanın damında arkadaşlarıyla sohbet ederken aralarında şöyle bir konuşma geçiyor:
- Az önce Tanrı’yı gördüm...
- Neye benziyordu?
- Bana benziyordu. Tıpkı ikizim gibiydi...

Haberin Devamı

Bak arkadaş sen yanlış erkekle berabersin

DAHA önce söylemiştim değil mi...
Beni yargılamayın, hep onurlu olamamBen acıkan kadını severim.
İştahlı kadını yani.
Kate Winslet çok beğendiğim bir kadındır.
Kilonun, bir kadını daha da seksi yapabileceğini ispat eden hatları vardır.
Kendisine ünlü Japon şef Nobu’nun yemekleri hakkında ne düşündüğü sorulduğunda şu cevabı vermiş:
“Nobu’nun yemeğini ancak şöyle anlatabilirim:
Yeryüzündeki cennet, tabaktaki seks...”
Vaauvv, ne laf ama...
Tam “Aradığım kadın” demeğe hazırlanırken, dün Hürriyet Cumartesi ekinde Ali Tufan Koç’un Nobu ile yaptığı harika mülakatı okudum.
Ünlü şef Kate Winslet’in bu sözleri sorulunca şu yorumu yapıyor:
“Dünyadaki hiçbir yemek seksten daha iyi değildir.
Öyle olduğunu düşünen yanlış kişiyle beraberdir.”
Adam Kate Winslet’e açık açık şunu söylüyor:
“Bak arkadaşım, sen yanlış erkekle berabersin...”
İşte kendine güvenen büyük bir şef...
İştahlı bir kadına, Japon realizmiyle söylenecek en anlamlı söz...
Dedim ya...
İştahlı kadınları severim...
Tercihim, harika bir yemekten sonra harika bir kadın...
İkisinin de yeri ayrı...

Haberin Devamı

İntihar etmeye gerek kalmadan öğrendiklerim

JAPON şef Nobu Matsuhisa intiharın eşiğinden dönmüş.
Beni yargılamayın, hep onurlu olamam“Hayatın ne kadar kıymetli olduğunu öğrenmek için dibi görmelisin” diyor.
Dibi görünce şunları öğrenmiş:
Ancak o zaman sahip olduklarına şükredebiliyorsun.
Her gün, sırf güneşin doğuşunu ve batışını izlemek bile bize verilmiş en büyük hediye.
Hayat sakinken daha güzel.
Agresifliğin tek zararı kendinize.
Sadece derin bir nefes alıp gülümseyin. Hayatın güzelliğinin farkına varacaksınız.

Gazi İlkokulu 3B sınıfındaki talebe kartı fotoğrafım

SİZE daha önce söylemiştim değil mi...
Ben siyasetten zerre kadar anlamayan, apolitik bir bonoboyum.
Lütfen yazdığım abuk sabuk şeyleri ciddiye almayın.
Beni daha iyi tanımanız için bonobolar hakkında biraz bilgi vereyim.
Biliyorsunuz bonobolar şempanzelerin 1970’li yıllarda keşfedilen bir alt türüdür.
En büyük özellikleri ise, hayvanlar âleminde sadece seks için sevişen tek tür olmalarıdır.
Bugüne kadar hep insan kılığında tebdili kıyafet gezdim.
Affedersiniz, insan kılığında gezerken çok ezildim, horlandım...
Ama artık gerçek aidiyetimi ve kimliğimi açıklamak istiyorum.
Geçen haftadan itibaren WhatsApp’taki profil fotoğrafımı değiştirdim ve hayatımda ilk defa gerçek vesikalık fotoğrafımı koydum.
Şaka yapıyorum sanmayın. Telefon numaram ifşa edildi, isterseniz bakın.
Beni yargılamayın, hep onurlu olamamŞimdi herkes görsün diye buraya da koyuyorum.
Geçen gün aile albümümü karıştırırken, bir de küçüklük fotoğrafımı buldum.
İzmir’de Gazi İlkokulu 3B sınıfında öğrenciyken çekilmiş bir vesikalık.
İnsan küçükken gerçekten çok şirin oluyor.
Henüz ilk günahlarını da işlemediği için yüzüne bir masumiyet ifadesi yerleşiyor.
Teneke Trampet’in küçük çocuğunun ıstırabını şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Büyümek çok zor ve sancılı bir şey...
Bazen o günlere dönebilmeyi çok arzu ediyorum.
Hiç olmazsa gördüğüm bazı şeyleri hiç görmemiş olurdum.
Şimdilik tek acil sorunum bugünkü seçimler...
Oy kullanırken göstereceğim kimliğimin üzerinde hâlâ eski resmim var...
Ne belaymış yahu... Şu insanlığı bir türlü üzerimden atamıyorum.


Yazarın Tüm Yazıları