Paylaş
Ahmet Hakan soruyor...
“Acaba kimler taziyede bulundu...”
Ben taziyede bulundum...
* * *
Sormakta da haklı...
Aynı yolda kol kola yürünen, aynı yağmurda ıslanılan günlerdi. Gülen ameliyat olduğunda geçmiş olsun kuyruğuna girenlerin listesi, bir gazetenin iki sayfasını dolduracak kadar kalabalıktı. Bir başsağlığı izdihamı yaşanmıştı. O gün o kalabalıkta yoktum...
Ama bugün bu tenhalıkta varım...
* * *
Gripten yatarken Ekrem Dumanlı’nın “Âlimler ve Zalimler” kitabını okudum.
Kitabı gönderdiği için teşekkür etmek için Ekrem Dumanlı’yı aradım. Amerika’da Fethullah Gülen’in yanındaydı.
Dumanlı’dan başsağlığı dileğimi iletmesini istedim.
* * *
Herkes kaçarken ben niye taziyede bulundum...
-ÇÜNKÜ: Ölümün geçici de olsa bazı duyguların parantez içine alınması gereken bir duygu iklimi yaratması gerektiğine inanıyorum.
-ÇÜNKÜ: Mahkemeleri başlamamış, doğruluğu kanıtlanmamış, bağımsız mahkemeler tarafından hükme bağlanmamış iddialar nedeniyle insanların böyle en duyarlı zamanlarında yalnız bırakılmaması gerektiğine inanıyorum.
-ÇÜNKÜ: Bir yerden emir alarak harekete geçen robotlaşmış kalabalığın parçası olmak istemiyorum.
Ekrem Dumanlı’ya ‘Keşke 8 yıl önce yazsaydın’ dedim
İKTİDAR yandaşlarına söyleyeyim.
Kitabın kurgusu çok başarılı.
Tezlerini çok iyi işliyor.
Kullandığı dil ve kavramlar etkileyici.
Bu dili, şu an iktidar yandaşı bazı trol köşe yazarlarınınki ile karşılaştırdığımda, tabii ki çok çok daha yukarıda duruyor.
İktidarın akıllı destekçilerinin kitabı iyi okumasında yarar var.
Kitap bittikten sonra Dumanlı’yı aradım ve şunu söyledim:
“Keşke bunları 8 yıl önceden söylemeye başlasaydınız da, bunca insan Silivri Gulaglarında bu eziyeti çekmeseydi...”
Ama bir başka şey daha düşündüm. Ekrem Dumanlı, çektikleri çileden söz ediyor.
Ülkenin Cumhurbaşkanı ve partisinin mensupları 12 yıldır durmadan geçmişte çektikleri çileden söz ediyorlar.
Son 8 yılda binlerce insan ve aileleri Ergenekon, Balyoz, şu bu komplolarının çilesini çekti.
Bugün yüz binlerce insan iktidarın ve baskıların çilesini çekiyor. Neredeyse bütün bir toplum çile çektiği duygusuyla yaşıyor.
İyi de yetmedi mi artık bu çile...
Daha ne kadar çile üzerinden siyaset yapmaya, çile çektiren veya çile çeken taraflardan biri olmaya devam edeceğiz...
Kimlerdir bu ‘Haram manşetler’i atanlar
EKREM Dumanlı’nın, kendilerine yöneltilen suçlamalara karşı yazdığı kitabı büyük bir ilgiyle okudum.
-Önce her inanışın en temel kavramlarından biri olan “zulüm”le başlıyor.
Sonra “çile çekenler”i anlatıyor.
Tabii çile çekenler tarihini Bediüzzaman ve Fethullah Gülen’le bitiriyor.
-İkinci bölümde üç ayrı insan tipine sesleniyor.
“Ey zalim”, “Ey mazlum” ve “Ey arafta kalan” diyerek insanlara sorumluluklarını hatırlatıyor.
Tabii ki kendisi söylememekle birlikte “Ey zalim” diye seslenilen kişinin robot portresi Tayyip Erdoğan’a çok uyuyor.
-Son bölüm ise “İnsaf” başlığını taşıyor. Kitabın en ilginç kavramlarından biri ise “Haram manşetler”.
İktidar yanlısı medyanın son dönemdeki gazeteciliğini yerden yere vuruyor.
İslami kesimde gazeteciliğin geldiği son nokta bu.
Bir yandan “Haram manşetler” suçlaması, öteki tarafta ise “Dava gazeteciliği” ile savunma...
İyi gazetecilik nerede...
İzmir Havalimanı iç hatlar terminali harika olmuş
İZMİR Adnan Menderes Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminalini geçen hafta sonu gördüm. Büyük boşluklar, modern bir iç tasarım, araya yerleştirilmiş sanat eserleri ile bir 21’nci yüzyıl havalimanı...
Kendimi dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birinin vatandaşı gibi hissettim. Yapanları tebrik ediyorum. Emeği geçenleri tebrik ediyorum...
Bu havalimanının İzmir’in gelişmesine çok büyük katkı yapacağına eminim.
Sarayı koruyan mavi bereli muhafızlar kim
ÜRDÜN Kralı Hüseyin’in cenazesine gittiğimde gözlerimle görmüştüm. Ürdün Krallık Sarayı’nı Çerkez muhafızlar koruyordu. Yani saray kendi milletinin insanlarına güvenmiyordu. Ortadoğu’nun saray rejimlerinin değişmez kurallarından biridir bu.
Krallar kendi milletlerinin insanlarına güvenmezler...
Önceki gün Beştepe’deki sarayı koruyacak mavi bereli komandoları ilk defa gördük. Anlaşılıyor ki, sarayı Türk milletinin evlatları koruyacak...
Osmanlı kendi milletine bu kadar güvenemezdi. Demek ki Cumhuriyet, kindar değil, güvenilecek evlatlar yetiştirmiş.
Sarayın yaptığı baş başa pazarlıktan memnun musunuz
EĞER açık ve demokratik bir rejimde yaşasaydık, bugün şunu tartışıyor olurduk. Cumhurbaşkanı Gazprom Başkanı ile baş başa görüştü. Sonra Putin’le baş başa görüştü.
Sonunda Rusya’dan alacağımız doğalgaza yüzde 6 indirim yapılacağı haberleri yayıldı. Petrol fiyatının serbest düşüşle 30 dolara indiği şu günlerde yüzde 6 indirim ne anlama geliyor. Bu kabul edilir bir şey mi...
Hiçbir fikrim yok ama bu konjonktürde yüzde 6 bana tuhaf gelmişti. Şimdi Enerji Bakanlığı devreye girdi ve bu rakamın çok düşük olduğunu açıkladı. Ülkenin Başbakanı bu konuda ne düşünüyor çok merak ediyorum.
Bu kadar büyük anlaşmaların kapalı kapılar ardında, baş başa görüşmelerde karara bağlanması demokratik hiçbir ülkede kabul edilebilecek bir davranış olamaz.
Hele oturduğu koltuk nedeniyle Meclis’in denetim mekanizmalarının dışında kalan bir Cumhurbaşkanı’nın bunları yapması siyaseten de, hukuken de, etik açıdan da doğru olmaz. O nedenle işin siyasi ve hukuki sorumluluğunu taşıyan hükümetin Enerji Bakanlığı’nın devreye girmesi iyi oldu.
Paylaş