Ben güvenip isyan etmem

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, gazetecilere sesleniyor:

Haberin Devamı

“Üzerinizde baskı varsa, isyan edin.”
Söyleyen kim?
Türkiye Cumhuriyeti devletinin başındaki insan...
Yani sözünü teminat sayıp, isyan edebiliriz değil mi...

* * *

Kusura bakma arkadaş.
Ben bu sözlere güvenip isyan falan etmem...
Neme lazım.
Sabah darbesi ile Anayasa’yı askıya alıp, yargıyı yürütmeye bağlayacak kadar diktatörleşmiş bir zihniyet orada oturdukça...
Başındaki kişi, her Allah’ın günü polisiyle, istihbaratıyla, vergi müfettişiyle belagat şehveti ile üzerimize çullanıyorsa...
Gözü karartıp, otoriter rejimi bile kenara atıp, ayan beyan diktatörlüğe doğru gidiyorsa...
Ben Cumhurbaşkanı’nın sözüne itimat edip, isyan etmem.
Hadi kendimi düşünmüyorum, çalıştığım şirketi düşünürüm, orada çalışan insanların ekmek parası gözümün önüne gelir...
Sabah ezanında kapıma dayanacak polisler, şirketimin kasasına dadanacak maliye mücahitleri aklıma dolaşır.

* * *

Haberin Devamı

Milleti enayi yerine koyan, her gün bir yalan uydurup, sonra bu yalanı her gün tekrar eden...
Seçim kampanyasını yalanlar üzerine kurup, o yalanlar üzerinden halkı ikiye, üçe bölenler, o koltuklarda oturduğu sürece...
‘Devletin başı’ndan verilen teminat bana hiçbir şey demez.
Kimse bana güvenmesin, bile bile ara rejimin gözü kara mağduru olmam.
Cumhurbaşkanı’nı severim, sayarım, ama ona güvenip isyan bayrağını çekmem.
Çünkü artık bir sabah saat 6’da kapım çalınırsa, gelenin sütçü olmayacağına kendim kadar eminim.

Bu ara rejim bize neler öğretti

-Seçimle işbaşına gelen her iktidarın ille de demokrat olmayabileceğini, seçimle diktatörlerin de iktidara gelebileceğini...
-Yüzde 40’ın milli iradesinin, yüzde 51’in milli iradesini dövebileceğini...
-Siyasetçiler için yalan söylemenin, iftira atmanın hiçbir riski olmadığını...
-Belgelerle, görüntülerle kanıtlanmış yalanları bile söylemeye devam edebileceğini...
-Yolsuzluğun ve hırsızlığın, kamuoyunun bir bölümünün gözünde hiç de öyle suç olmadığını...
Öğrendik...

Eyvah 40 gün boyunca her gün salı kâbusu var

BAŞBAKAN Erdoğan, dün seçim kampanyasını resmen açtı.
Medyaya hakaretin bini bir para...
Bu demektir ki, önümüzdeki 40 gün, hepimize her gün “salı kâbusu” olacak.
Aman sinirlenmeyin...
O konuşurken kulaklarınızı kapayın, “Lalalalalaaaaaa” diye gürültü çıkararak, belagatin şehvetinin sizin üzerinize sıçramasına mani olun.
Bir de size harika bir repertuvar hazırladım.
Bu müzikleri indirip her sabah güne onlarla başlayın.

Haberin Devamı

İşte size 40 gün için harika bir direniş listesi

-THE VAMPS “Wild heart”- Harika bir genç grup. Geçen ay bu parçayı single olarak çıkardılar. Vampire Weekend tadında harika bir ritim ve ses.
Siyasi çığlıkları anında kesiyor. Her sabah en az 3 kere dinliyorum.
-ABOVE&-BEYOND “Miracle”- Bu da yeni çıkan bir CD. Yumuşacık bir müzik. Harika bir kadın sesi. Salı kâbuslarının sinir sistemimizi yırtan belagatine “Vernelleyin” etkisi yapyor. Sabahları iki doz alıyorum.
-TONI BRAXTON “Take it back”- “Love” adlı yeni albümünün en yumuşak şarkısı. Yalanların, dolanların, iftiraların ortasında bir masumiyet vahası gibi geliyor insana.
-JASON MRAZ “Bella Luna”- Önümüzdeki 40 gün ‘nonstop dolunay’ olacak. Yani ortalık Kurtlar Vadisi’nin yırtıcı kuşlarına ve kurtlarına kalacak. Bu şarkı, Kurtlar Vadisi’nin vampirlerine karşı sarımsak etkisi yapabilir. Biraz eski bir şarkı ama belagat şehvetini kapınızdan sokmamak için en etkili ilaç.
-PINK MARTINI “Je ne t’aime plus”- Grubun yeni CD’sinden. Başlangıçtaki “Ba babaa baaa” nakaratı, seçim meydanından gelen “Eyy...” diye başlayan gürültünün tam panzehiri. Yumuşacık. Şehvetli belagate nanik müziği.

Yazarın Tüm Yazıları