Aslında soran ben değil, Kuran çevirileri ile tanınan Mustafa Sağ’dı.
Dün Yeni Asya gazetesinde çok ilginç bir yazı yayımlandı.
Yazan, gazetenin “Fıkıh Köşesi” yazarı Süleyman Kösmene idi.
Önce bir bilgi vereyim.
Yeni Asya herhangi bir gazete değil.
Said-i Nursi’nin fikirlerini benimsemiş insanlar tarafından yayınlanan, yani ağırlıklı olarak İslami karakterde bir gazete.
Yani benim gibi “dışarıdan gazel okuyan” biri değil.
* * *
Süleyman Kösmene, yazısına benim sorduğum soru ile giriyor ve önce şunu söylüyor:
“İslâmiyet, insanlar arası iletişimi önemseyen bir dindir. İslâmiyet, İnsaniyet-i Kübra (en büyük insaniyet) hükmünde bulunan ve insanı, İnsaniyet-i Kübra makamına yükselten bir dindir.
İslâmiyet’te insan, her şekilde değerlidir. Hataları ve kusurları dolayısıyla günahkârdır; ama insandır. Pişman olsa, Allah tarafından kabul görür.
Tövbe etse, affedilir. Affedilince günahları silinir ve Peygamber Efendimiz’in (asm) ifadesiyle hiç günah işlememiş gibi değer kazanır.
Bir günahkâr insan için Mekke’ye veya Kâbe’ye girme yasağı yoktur.
İlgili yasaklayıcı âyet müşrikler için inmiştir. Ancak ‘İman edenler ile Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabiilerden kim Allah’a ve ahiret gününe iman ederek salih amel işlerse onların Rableri katında mükâfatları vardır.
Onlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır’ âyetinde de ifadesini bulduğu gibi, nice kitap ehli vardır ki, tevhid inancına sahiptir ve müşrik değildir.”
* * * ÖYLEYSE BU YASAK NEDEN
Bu cümleleri okuyunca, insanın aklına benim de sorduğum soru geliyor.
Öyleyse gayrimüslimlerin Kâbe’ye girmesini engelleyen ayet ne anlama geliyor?
Yazı onu da şöyle açıklıyor:
“Mescid-i Haram’a müşriklerin yaklaşmasını yasaklayan âyet ise şöyledir: ‘Ey iman edenler! Müşrikler necistirler. Artık bu yıllardan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar! Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah sizi dilerse fazlından zenginleştirecektir. Allah Âlim’dir, Hakim’dir.”
Bu ayet, Mekke’nin fethinden bir yıl sonra, yani Hicret’in 9’uncu yılında nazil olmuş.
Hazreti Muhammed, Hazreti Ebu Bekir’i hac emiri tayin edip, hac mevsiminde Mekke’ye göndermiş.
Bu ayet, Hazreti Ebu Bekir’in Mekke’ye hareketinden sonra nazil olmuş.
Mekke fetholunduktan sonra Kâbe’nin içindeki 360 put imha edilmiş ve puta tapıcılık dönemi kapatılmış. AMAÇ PUTPERESTLERİ ÖNLEMEK
Ancak bundan sonra etraftaki köy ve mahallelerde kalan bazı putperestler hâlâ puta tapmaya ve Kâbe’yi de bu amaçla tavaf etmeye devam etmiş.
Söz konusu ayet işte bunu önlemeye yönelikmiş.
Ayet, putperestlerin ve müşriklerin artık ebediyen Kâbe’ye yaklaşmasını yasaklıyordu.
* * *
Peki bu yasaklar sonsuza kadar devam etmeli mi?
Yeni Asya gazetesinin “Fıkıh Köşesi” yazarı, bu konuda ilginç bir yorum getiriyor.
“Günümüzde putperestlik ve müşriklik artık revaçta değildir. Mevcutların da Kâbe’yi cahiliye âdeti üzere hac etmek gibi bir dertleri ve niyetleri yoktur.
Bugün, hiç olmazsa ehl-i kitapla ve hasbi olarak ziyaret etmek isteyenlerle ilgili olarak, yukarıya bir kısmını aldığım müçtehit imamların görüşleri çerçevesinde yeni bir durum değerlendirmesi yapılabilir ve Kâbe belirli zamanlarda ve kontrollü olarak ehl-i kitabın ya da sırf ziyaret ve tefekkür amacı taşıyanların ziyaretine açılabilir.
Böylece İslâm’ın kucaklayıcı ve müşfik ruhu ile ihtida edecek birçok kişinin de elinden tutulmuş olur.
Bu âyet böyle bir durum değerlendirmesine ve böyle bir uygulamaya kapalı değildir.”
* * *
Ne dedim, bazen cahilce, çocukça sorular sormak iyidir.
Bakın İslam bilginlerinden nasıl çağdaş yorumlar gelebiliyor.
Şimdi sıra Suudi yönetimine dönüp sormakta.
Mekke’yi ve Kâbe’yi sınırlı da olsa gayrimüslimlerin ziyaretine açmanın zamanı gelmedi mi...
Böyle yorumlar ve kararlar, İslam’ın yüzünü daha da güzelleştirecektir.