Ankara'da 4, Kahire'de 5 parmak

BAZEN kendimi pusuya yatmış kötü bir insan gibi hissediyorum.

Haberin Devamı

Çünkü bazı şeyleri gününde yazmayıp bekliyorum.
İnanın kötü niyetten değil, olayın ne olduğunu o gün anlamadığım için, bir başka olay daha meydana gelince, birincisinin önemini de anlıyorum.
Ama şu yazdıklarımı okuyunca, kötü niyetli olanın ben değil, devletin üst katında oturanların olduğunu daha iyi anlayacaksınız.

***

Olay şu:
Sizce Türkiye’nin Mısır politikası nedir?
Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarına bakarsanız, biz ülke olarak Mısır’da yeni seçilen cumhurbaşkanına düşmanız.
Çünkü o, o koltuğa seçimle işbaşına gelmiş “Müslüman Kardeşler”i silah gücüyle indiren bir darbeci...
Değil mi?
Yani biz ülke olarak “Rabiacıyız...”

***

Fakat bir sabah kalktığımızda gazetelerde ne okuduk?
Ülkemizin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Mısır’ın yeni seçilen Cumhurbaşkanı Sisi’ye kutlama mesajı göndermiş.
“Demek ki, ülkemizin Sisi hakkındaki politikası değişti” diye düşündük.
Ama biz daha düşünüp, ağzımızdan bu cümleyi çıkarmadan önce ülkemizin Başbakanı Tayyip Erdoğan aniden esti gürledi:
“Biz Darbeci Sisi’yi tebrik edenlerden değiliz...”
Biz bu nutuktan anladık ki, ülkemizin Mısır politikasında bir değişiklik yok.
Yani devletimiz Sisi’ye düşmanlığını sürdürüyor.
Üstelik Başbakan bu sözlerini, Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını açıkladığı gün de tekrarlayınca, anladık ki aynı politika devam ediyor.

***

Ancak biz henüz durumun ne olduğunu tam kavramadan, Hürriyet’in deneyimli dış politika muhabiri Uğur Ergan tuhaf bir haberi patlattı.
Sisi, seçimi kazandıktan sonra yapılan yemin töreninde ilginç bir şey olmuş.
Türkiye’nin Kahire’de büyükelçisi yok.
Onun yerine maslahatgüzar olarak Alper Bosutay bakıyor.
Şimdi Sisi’ye bu kadar düşmanca yaklaşan, hatta onun seçimini tanımayan bir ülkenin hükümetinden ne beklersiniz?
O törene katılmamak değil mi...
Tahmin edin ne olmuş?
Türkiye Maslahatgüzarı da yemin törenine gidip misafirler arasında oturmuş.
İyi mi...

***

Tabii insan merak ediyor.
Acaba Maslahatgüzar oraya kendi arzusuyla mı gidip oturmuş?
Resmi yalanlara alıştık ama inanacak kadar da saf değiliz.
Dış politikada, bütün dünyayı hizaya çekecek kadar iddialı bir hükümetin, bir maslahatgüzarına bu kadar büyük yetki tanıyacağına herhalde ihtimal vermiyorsunuz. Maslahatgüzar yemin törenine bal gibi hükümetin onayı ve kararı ile katıldı...

***

Hadi bakalım şimdi karar verin.
Türk hükümetinin resmi Mısır politikası nedir...
Ülke olarak Sisi’yi tanıyor muyuz, tanımıyor muyuz...
Hangisi bizim resmi politikamız.
Başbakan, seçim meydanlarında attığı nutuklarda, Türk halkına 4 parmağı ile “Rabia” işareti yapıyor.
Maslahatgüzarımız ise Kahire’de beş parmağını toplu halde uzatıp Sisi’nin elini sıkıyor.
Allah için kimi “enayi” yerine koyuyoruz...
Oy vermeye hazırlanan Türk seçmenini mi, yüzde 80 oyla Sisi’yi cumhurbaşkanı seçen Mısır halkını mı...

Haberin Devamı

Hukuk öğrencileri, genç savcılar bu gerekçeyi iyi okuyun lütfen

Haberin Devamı

ÖNCE olayı çok açık ve basit ifadelerle anlatayım.
Hepimiz iyi okuyup, iyi düşünelim.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ofisine ‘böcek’ koydukları iddiasıyla gözaltına alınan 5 polis vardı. Biliyorsunuz nöbetçi mahkeme bu kişileri serbest bıraktı.
Ancak Başbakan öyle bir tepki gösterdi ki, 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yakalama emri çıkardı.
Bunu üzerine avukatları 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti ve o mahkeme yakalama ve tutuklama kararını kaldırdı. Bulunan ‘böcek’lerle ilgili soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece serbest bırakılan beş kişi hakkında verilen yakalama ve tutuklama kararı kaldırıldı.
Mahkeme sadece bunu yapmadı. Tutuklama kararını kaldırma gerekçesini açıkladı. Öyle bir gerekçe ki, Ergenekon, Odatv ve Balyoz davasının savcı ve hâkimleri bunun onda biri kadar hassasiyet ve adalet uygulasalardı, insanlara çektirilen şu zulüm hiç olmazdı.
Belki hukuk fakültelerinin öğrencileri, genç savcı ve hâkimler okur diye, bu gerekçeleri tekrar yazıyorum.

***

YİNE GİZLİ TANIK Beş polis serbest bırakıldıktan sonra ne idüğü belli olmayan bir gizli tanık çıkmış ve bir fatura göstererek, “Polislere o böcekleri biz sattık” demişti.

BÖYLE FATURA OLMAZ 11’inci Ağır Ceza hâkimleri şunu söylüyor: “Şüpheli Enes Çiğci’nin adına düzenlendiği iddia edilen faturada şüphelinin adı ve soyadı yoktur. Ne zaman kesildiği belli değildir. Önceki ve sonraki faturalar ve dip koçanları bulunmadığından güvenilir bir evrak değildir.”

GİZLİ TANIK BEYANI SOMUT DELİL DEĞİLDİR “Gizli tanık Hançer beyanında cihazlar üzerinde tahrifat yapıldığından dolayı bu cihazların kendi çalıştığı firmadan alındığını söyleyemeyeceğini belirtmiştir. Dolayısıyla fatura bilgileri ve tanık beyanları somut delil oluşturmamaktadır.”

GÖRÜNTÜYÜ DANIŞMAN ÇEKMİŞ “Olay mahallinde yapılan arama usule uygun değildir. Çünkü dinleme cihazlarının bulunuşunu videoya yetkili bir kişi değil, orada bulunan Başbakanlık Başdanışmanı olan sivil bir şahıs (Mustafa Varank), cep telefonu ile almıştır. MİT görevlilerinin arama sırasında kayıt yapmadığı tespit edilmiştir.”

KONULMA TARİHİNDE ÇELİŞKİLER “Cumhuriyet Savcısı tarafından cihazların şüphelilerce 24-25 Aralık 2011 tarihinde konulduğu iddia edilmişse de TÜBİTAK raporunda suça konu cihazların konulduğu prizlerde dolgu malzemesi olarak kullanılan poliüretan dolgu malzemesinin kullanıldığı tarihin 4-5 Aralık 2011 tarihli olduğu belirtilmiştir. Bu durumda şüphelilerin suç tarihinde dinleme cihazlarını koymaları fiilen imkânsızdır.”

BAŞKAN YARDIMCISI DOĞRULUYOR “TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz TÜBİTAK raporlarında belirtilen dinleme cihazlarının konulduğu tarihin değiştirilmesi için kendisine baskı yapıldığını belirtmiştir.”

BİLİRKİŞİ UZMAN DEĞİL Başbakanlık Teftiş Kurulu suç tarihinden çok sonra 09.01.2014 tarihinde TOBB Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde görevli Teyfik Demir’den rapor almıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı bu raporu veren bilirkişinin makine mühendisliğinde görevli ve konunun uzmanı olamayacağı dikkate alınmamış ve ayrıca bir rapor alma yoluna gidilmemiştir.”

2.5 YIL SONRA DELİL KARARTMA OLMAZ “Suça konu dinleme cihazlarının konulduğu tarihin 2011 olduğu belirtilmekle aradan 2.5 yıl geçtikten sonra delillerin karartılmasından bahsedilmesi ve bu hususun tutuklama nedeni yapılması mümkün değildir.”

ÖRGÜT BAĞLANTISI DELİLİ YOK “Kolluk tarafından düzenlenen araştırma tutanağında şüphelilerin herhangi bir yurtdışı casusluk, terör örgütü, suç işlemek için kurulmuş bir yapılanma ve yabancı devlet ve istihbarat kurumu ile bağlantılarının olmadığı tespit edilmiştir.”

***

Tekrar ediyorum. Ergenekon, Balyoz, Odatv, Casusluk davalarının hâkim ve savcıları 11’inci Ağır Ceza’nın hâkimlerinin onda biri kadar hassas davransalardı bu insanlık dramları yaşanmazdı.
Bir önemli nokta daha:
Demokratik hukuk devletlerinde hâkim ve savcılar, sırf Başbakan istedi diye hukuku çiğneyip insanları gözaltına almaz, mahkûm etmez...

Yazarın Tüm Yazıları