Ahmetçiğim çektiğin kuyruğa dikkat et

Kolayını bulmuş, dünyanın en büyük sorununu bir cümlede çözmüş.

Konu, Batı’da ırkçı ve otoriter eğilimlerin yükselmesi.

* * *

Diyor ki:
- “Eğer Amerikalılar Trump’a, Ruslar Putin’e oy veriyorsa, çek kuyruğunu gitsin...”
Kuyruğunu çekince başımızdaki sorun bitecekse hiç mesele yok. Ama kuyruğunu çektiğimiz T-Rex büyüklüğünde bir canavarsa, kuyruk senin elinde kalmaz ama senin tamamın canavarın pençelerinde kalıverir.

* * *

Sevgili Ahmet o mesele o kadar basit değil.
Dünyanın en ünlü iki gazetesi birer gün arayla, tarihi bir tehlikeye dikkati çekti.
Önce Financial Times başladı ve sordu:
“Trump gibi tehlikeli adamları büyüten fenomen nedir?”

* * *

Üç etken sayıyor.
Orta sınıfların erimesi, mülteciler ve İslamcı terörün tırmanması...

* * *

24 saat sonra New York Times manşetinden girişti.
ABD’de Trump, Fransa’da Le Pen, Macaristan’da Orban, Polonya’da Kaczynski, tabii Rusya’da Putin neden etkili...
Her iki gazete de aynı teşhiste birleşiyor.
Dünyanın büyük bölümünde bir belirsizlik durumu var.
Bu da popülist ve aşırı sağ partilerin ateşine kömür taşıyor.

* * *

Yani sevgili Ahmet aman dikkat diyorum.
Bilmeden kuyruğundan çektiğin şey, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana insanoğlunun yarattığı en devasa ve en tehlikeli canavar...
O yüzden ben kuyruk çekmek yerine nasihat çekeceğim.

Seçim için hangisi kendine ‘kara’ hangisi ‘beyaz’ düşman yaratıyor

-ABD, Trump: Meksikalılar ve Müslümanlar.
-Fransa, Le Pen: Mülteciler, Fransa’da yaşayan Müslümanlar.
-Macaristan, Orban:
“Beyaz Macarlar”. Demokratlar, özgürlükçüler.
-Polonya, Kacyznski: “Beyaz Polonyalılar”. Polonya’nın liberal, özgürlükçü, laik,
şehirli seçkinleri.
-Rusya, Putin:
IŞİD ve Türkiye.

Türkiye ‘siyah’ı ve ‘beyaz’ı reddederse kazanır ve büyür

TÜRKİYE tarihi bir yol ayrımında.
-Ya dünyada ve Avrupa’da yükselen bu otoriter, antidemokrat, popülist ve ırkçı dalgaya kapılıp bu akımın Müslüman dünyadaki en büyük
takipçisi olacak.
-Ya da tam aksi istikamette gidip bütün dünyayı şaşırtacak.
İçerideki kutuplaşmayı önleyecek, demokratik adımları atacak, adalet ve yargıyı bağımsız ve tarafsız hale getirecek, özgürlükleri yerleştirerek, halkını barıştıracak.
-Dışarıda, IŞİD’e yardım ettiği imajını silecek, Sünni eksenli siyaset çizgisini bırakacak, şahsi düşmanlıklardan ve kan davalarından sıyrılacak.
-Batı’da İslam düşmanlığı yükselirken, barıştırıcı bir rol oynayacak.
Bunu yaparsak, emin olun, şu an iki dünya savaşı arasındaki dönemden çok daha tehlikeli bir amok koşusu yapan dünyada tarihi bir rol oynayabiliriz.

Sen ey mutlu arkadaş sanma ki çok daha fazla yaşayacaksın

İYİ haberi önceki gün uçakta aldım. 25 yıldır çok stresli bir iş yapıyorum.
Sağ olsunlar son iki yıldır epey meslektaş beni içeri attırmak için elinden geleni ardına koymadı.
Doktorlar bana hep diyorlar ki, “Aman stresten kurtul, yoksa seni erken öldürür...”
Nobel ödül töreni dönüşü uçakta New York Times okurken iyi haberi öğrendim.
Stresin insanı erken öldürdüğü doğru değilmiş.
Bu iyi haber ama bir de kötüsü var.
Aynı doktorlar bana hep demişti ki, “Mutluluk hayatı uzatır...”
Maalesef bu da palavraymış.
Kaynak sağlam...
British Medical Journal, 50 ile 69 yaşları arasındaki kadınlar üzerinde bir araştırma yapmış.
1996 ile 2001 yılları arasında 1 milyon kadının sağlık bilgileri, şeker ve kolestrol verileri incelenmiş, kendileri üzerinde mutluluk testleri yapılmış.
Sonuç: Stres erken öldürmüyor.
Ama mutluluk daha uzun yaşatmıyor.

ODTÜ’lü arkadaşlar bu ‘hootie’den üç adet de Aziz Sancar’a hediye edin

ORTA Doğu Teknik Üniversitesi harika bir ‘hootie’ (kapüşonlu eşofman üstü) yapmış.
Üzerinde İngilizce olarak şu yazıyor: “Don’t underestimate a METU woman”.
Yani “ODTÜ’lü bir kadını asla küçümseme”
Kadınlar için çok harika bir slogan.
Bittim... Kim hayal ettiyse helal olsun.
Nobel ödüllü kimyacımız Aziz Sancar, hayatını kız öğrencilerin eğitimine vakfetmiş bir insan.
Sevgili ODTÜ’lüler, ricam bir ona, bir eşine ve bir de manevi kızım dediği Rose’a bundan birer tane hediye eder misiniz...
Eminim göğüslerini gere gere giyeceklerdir.

Bu hafta çok hoşuma giden 5 güzel hareket

-Aziz Sancar’ın aldığı Nobel madalyasını 19 Mayıs’ta Anıtkabir’de Atatürk’e sunacağını açıklaması.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yahudi vatandaşlarımızın Hanuka bayramını kutlaması ve Aziz Sancar’ı Ankara’ya davet etmesi.
-Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı kısa süreli hükümet eylem planı.
-Mark Zuckerberg ve Muhammed Ali’nin Trump’a verdikleri harika cevap.
-Can Dündar ve Erdem Gül’ün içeriden yazdıkları harika mektuplar.

Üzüm sevenler artık hücre evlerinde illegal toplantılar yapıyor :)

GEÇEN hafta iki ayrı
arkadaş yemeğinde, bazı gazeteciler ve şefler bir araya geldik.
Konu üzüm ve üzümden yapılan ürünlerdi.
Doluca’dan Sibel Kutman, geçen yıl Trakya Merlot’dan harika sonuç aldıklarını söyledi.
“Merlot”, üzüm suyu uzmanlarının en küçümsediği üzüm türüdür.
Ama sonuç gerçekten iyiydi.
Kavaklıdere’den Ali Başman ise Denizli Güney’den elde ettikleri Cabarnet Franc üzümünden aldıkları harika sonucu anlattı.
Bana göre Super Tuscan kalitesinde bir üzüm suyuydu.

MİZAH YAZISI

Gizli örgüt hücresinde Fahrenheit 451 kararı

GECENİN esprisini de ben yaptım.
Biliyorsunuz artık alkollü içki tanıtımı, pazarlaması yasak.
Bu yasaklar bana “Fahrenheit 451” filminde kitapların yasaklanmasını hatırlatıyor.
Buna direnen insanların her biri bir kitabı ezberleyip ilerideki kuşaklara aktarma görevini yükleniyordu.
Ben de arkadaşlara, “Her biriniz bu üzümlerden birinin tadını, kokusunu, yılını iyice aklınızda
tutun” dedim. İleride bir gün özgürlük yeniden geldiğinde, her birimiz, kayıp yılların ürünlerini gelecek kuşaklara anlatırız...