BUGÜN size bir arı hikâyesi anlatacağım.
Sonra da bu hikâyeyi 2 yıla yakın zamandır cezaevinde yatan Osman Kavala’ya bağlayacağım.
Ama önce şunu söyleyeyim.
İki hikâye derken iki gerçek hayat hikâyesi...
*
Karl von Frisch 1886 yılında Viyana’da doğdu.
Küçüklüğünden itibaren doğaya ve hayvanlara meraklıydı.
Fenerbahçe bu haftaki Alanyaspor maçına, kolunda mavi bir pazıbentle çıksa...
*
Hani bir film vardı...
“Mavi sadece bir renk değildir” diyen...
Takımım da öyle dese...
O renge “Mavili kız”ın futbol tutkusunu verse...
Kim mi o
“01.01.2017 ile 31.05.2019 tarihleri arasında tüm kamu ve özel hastanelerde polikistik over sendromu olup kürtaj işlemi yaptıran 30-40 yaş aralığında olan kişilerin listesi...”
Sıralı tam liste istiyor yani...
*
Gerekçesi de şuymuş:
“Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nca ilgi sayılı FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma, rüşvet ve Cumhurbaşkanı ile devlet büyüklerine hakaret konularından yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ilimizde soruşturmada kullanılmak üzere...”
*
Hayatımda ilk defa böyle bir şey görüyorum...
Çok tuhafıma gitti...
Sonra yasaklandı...
1990’lı yıllarda Galatasaray’da her cumartesi eylem yaparlardı...
Faili meçhul cinayetlerde yitip gitmiş çocukların anneleriydi...
Bir zamanlar Arjantin’de, Şili’de diktatörlere karşı başlatılan eylemin benzeriydi...
*
Benim mahallemde, çevremde çok sayıda meslektaşım, köşe yazarı o hareketi destekleyen yazılar yazardı...
Evlat acısıdır... Hiçbir yaraya benzemez...
Anlardım, o annelerin acılarını çok iyi anlardım...
Hiçbiri...
Bu gökyüzünün altında yaşayan sekse en düşkün canlılar böcekler...
Bunun çok basit bir nedeni var.
Çünkü ömürleri çok kısa ve nesillerini devam ettirmek için durmadan çiftleşmeleri gerekiyor.
*
Geçen ay Amerika’da iki harika kitap çıktı.
Biri böcekler, öteki ise sivrisinekler üzerine.
İkisi de birbirinden ilginç iki kitap. Umarım en kısa zamanda Türkçeye çevrilir.
Bana göre İstanbul’un en klasik mekânıydı.
Orada zaman dururdu sanki...
Ve bu, amok koşusu yapan dimağıma müsekkin gibi gelirdi.
İçimdeki iflah olmaz modernitenin teneffüse çıktığı yerdi orası.
*
Daha gençtik, orada daha yaşlı insanları tanıdık...
Bazıları çift, bazıları tek başına gelen insanlardı... Ellerinde Hürriyet gazetesini gördükçe sevinir, oraya bağlılığım artardı.
*
Önceki gün Hürriyet’in birinci sayfasındaki bu fotoğraf, 21’inci yüzyılın en büyük trajedilerinden birini anlatıyor.
Göçmenlik dramı...
Ama bu fotoğraf sadece bir dramı anlatmıyor...
Aynı zamanda Türkiye için yakın bir gelecekteki bir başka tehlikenin ipuçları da var bu fotoğrafta...
***
Artık açık biçimde görülüyor.
Rusya ve Şam rejim güçleri İdlib operasyonunda sona yaklaşıyor.
“Birlikte yaşadığım eski partnerim, hafta sonu çocukları zorla yanına almak istiyor. Ruhsatlı silahı var, beni öldürecek...”
Polisin cevabı aynen şu oldu:
“Hanımefendi, ancak o silahı size doğrultursa ruhsatı geri alabiliriz...”
*
Bu konuşmadan 48 saat sonra kocası kadını o silahla öldürdü.
Komşusunun ifadesine göre kadın son nefesini verirken şunu söyledi:
“Beni öldürdü...”