SON günlerde internette çok ilginç bir fıkra dolaşıyor. Olay şu. Wall Street'in en ünlü bankalarının birinin önünde müthiş bir Rolce Royce araba durur.
İçinden lacivert takım elbiseli çok şık bir adam çıkar ve bankaya girer.
5 BİN DOLAR KREDİ
Bankanın kredilerden sorumlu kişisinin karşısına geçip, ‘‘Ben şu şirketin sahibiyim. Çok acele 5 bin dolar krediye ihtiyacım var. Bir hafta içinde bu krediyi geri ödeyeceğim’’ der.
Bankacı, ‘‘Efendim biraz araştırmamız, hakkınızda soruşturma yapmamız gerekir’’ der.
Lacivert elbiseli işadamı, ‘‘Ama benim işim çok acil. Uçağım bir saat sonra kalkıyor. Bu paraya hemen ihtiyacım var’’ der.
Bankacı yine tereddüt edince, işadamı, ‘‘Beyefendi, benim adım, adresim belli. İsterseniz size şu Rolce Royce arabamı rehin bırakayım. Bu 5 bin doları geri ödemezsem, arabaya el koyarsınız’’ der.
Bu son teklif bankacıya makul görünür ve gerekli ipotek işlemi yapıldıktan sonra 5 bin dolar para kendisine verilir.
Adam arabasını bırakır ve yıldırım hızıyla bankadan çıkıp gider.
Gerçekten de söz verdiği gibi bir hafta sonra gelir ve parayı iade edip arabasını geri almak ister.
İşlemler yapılır, 5 bin doların bir haftalık faizi olan 9.5 dolar da eklenir ve işadamından 5009.5 dolar geri alınır.
İşadamı ayrılmak üzereyken, bankacı merakla kendisine sorar.
‘‘Beyefendi, siz gittikten sonra araştırdık. Siz gerçekten çok büyük bir şirketin sahibisiniz. Büronuzdan çıkarken kasanızda 5 bin doları bulamadınız mı?’’
İşadamı bir an durur ve şu cevabı verir:
‘‘5 bin doları bulmasına bulurdum da, arabamı 9.5 dolara bir hafta park edebileceğim yeri bulamazdım.’’
GECEYARISI SERMAYESİ
Bu fıkrayı geçen cuma akşamüzeri katıldığım, ‘‘Yabancı Sermaye’’ toplantısında anlattım.
Fıkra belki abartılı bir işadamı profili çiziyor.
Ama dünyanın her yerinde işadamı, parasının kıymetini bilen insandır.
Türkiye'de bazı şirketlerin, ‘‘kazıklamaya’’,‘‘dolandırmaya’’ çalıştığı yabancı sermaye işte bu tür ‘‘9.5 dolarlık müteşebbislerdir’’.
Onları bir kere aldatabilirsiniz.
Ama ikinci defa asla...
Hükümet geçen hafta çok önemli bir kararını açıkladı.
Türkiye'ye gelen yabancıların haklarını korumaya yönelik yasal güçlendirmeler yapılacakmış.
Aslında bunu çoktan yapmaları gerekirdi.
ELİN ADAMI
Çünkü ağzı Türkiye'den fena halde yanmış üç beş şirket, fitili yanmış dinamit gibi uluslararası iş çevrelerinde dolaşıyor.
Gittikleri her yerde ‘‘Türkiye'de yedikleri kazığı’’ anlatıyorlar.
Yani ‘‘Geceyarısı Ekspresi’’ gibi bir ‘‘Geceyarısı Sermayesi’’ senaryosu.
Üstelik haklılar da...
Türk hukuk sisteminin kendilerini koruyamadığını söylüyorlar.
Bir şirket Türkiye'de 2 milyar dolar kazık yemişse, bu artık iki özel kişi arasındaki mesele olmaktan çıkar, kamusal alana girer.
Türkiye'de finansal yatırım yapan yabancıların şirketlerdeki azınlık hakları korunmazsa, bu sadece o yatırımcı ile şirketi ilgilendiren bir mesele olmaktan çıkar.
Türkiye'nin kaderini etkileyen bir mesele haline gelir.
O nedenle hükümetin hem şirketlerdeki azınlık haklarının korunması, hem de genel olarak yabancı yatırımcıların haklarının korunması yolunda atacağı adımlar son derece önemli.
O toplantıda İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi çok önemli bir uyarı yaptı.
‘‘Dışardan gelen sermayeye ‘yabancı sermaye' demek yanlıştır. Günümüzde buna ‘uluslararası sermaye' demek daha doğru olur’’ dedi.
Gerçekten de son derece önemli bir uyarı.
Çünkü bu sermayeye ‘‘yabancı’’ gözüyle baktığınız zaman, sonunda bir ihtilaf çıktığında, ‘‘Canım şimdi bizim adamımıza karşı elin gavurundan yana mı olacağız’’ zihniyeti oluşuyor.
Bir ülkenin, yabancı sermaye konusunda düşeceği en büyük hata işte budur.
‘GAVUR’ SERMAYESİ
Çünkü uluslararası sermaye herkesin malıdır.
Bu sermayenin 140 milyar doları Çin'e giderken, size bir milyar dolar bile gelmiyorsa, bunda mutlaka sizin büyük hatanız vardır.
Onun için 9.5 dolarlık işadamının sermayesine, ‘‘gavur sermayesi’’ mantığıyla bakmak, sadece aptallık değil, aynı zamanda ihanettir...