Paylaş
Haklısınız...
Öyle bir koltuk ki...
Adalet ve yargı iki dudağının arasında...
Ekonomi iki dudağının arasında...
Hatta koskoca Türkiye’yi 100 yıldan fazla süredir ait olduğu Batı dünyasından çıkarıp alelade bir Ortadoğu ülkesi haline getirme yetkisi iki dudağının arasında...
Kendisine meydan okuyacak, işini zorlaştıracak bir parlamento yok...
*
Dolayısıyla o koltuğa oturan kimse işte o bütün bu yetkilere sahip olacak.
Peki o insan kim olacak?
*
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan mı...
Yüzde 54 oyla seçilen İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu mu...
*
Ben biraz ezber bozup başka bir ihtimalden söz etsem? Bir dinleyin öyleyse bu zırvalarımı...
YÜZDE 5 BİRİ TÜRKİYE’NİN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLİR
Özdemir İnce’nin deyişiyle “Ana rahmine haklı düşenler” her zamanki “Ben bilirim” havalarıyla şimdiden atıp tutmaya başladılar.
Onlara göre iki aday şimdiden bellidir ve onların arasına üçüncü bir isim giremez...
O iki parti AK Parti ve CHP, o iki isim de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’dur...
*
Peki Ali Babacan veya Ahmet Davutoğlu ne yapar?
Ben size en karamsar ihtimalden başlayayım...
*
Tutun ki yüzde 5 aldılar...
Şimdi alın milletvekili seçimlerini, Cumhurbaşkanlığı seçimini, referandumları, belediye başkanlığı seçimlerini...
Bugün yüzde 45’e inmiş AK Parti ve ‘cumhur ittifakı’nın toplam oyundan düşün 5 puanı daha...
Kaldı mı size yüzde 40...
*
Aynı şeyi Ekrem İmamoğlu için de yapabilirsiniz...
Bugün CHP’ye gelmiş AK Parti ve MHP oylarını çekin 23 Haziran bilançosundan...
Hadi seçtirin bakalım İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı...
*
Sonuç...
2023’e geldiğimizde Türkiye’nin en kudretli insanlarından biri Ali Babacan olursa hiç şaşmayın...
Selahattin Demirtaş, Devlet Bahçeli, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu isimlerini de bir kenara yazın...
BENCE 2023 YILI KUDRETLİ BAŞKAN DÖNEMİNİN SONU
Önümüzdeki
4 yıl...
“Kudretli başkan” döneminin sonudur.
Başkan sahip olduğu yetkileri kullanırken, bunu öteki güçlü insanlarla paylaşmak zorunda kalacaktır...
Bunu yönetmenin hem siyasetçiler hem Türkiye açından en iyi yolu bu yetkilerin parlamento ile paylaşılacağı bir sistem olacak.
*
AK Parti içinde sistem revizyonu konuşulurken, ben de mütevazı bir katkıda bulunayım dedim.
İSTANBUL VE ANKARA CHP NEDEN LGBT MESAJI YAYINLAMADI
LGBT mesajı yayınlayan illere ve ilçelere baktım.
Çoğu sahillerin CHP’li belediyeleriydi.
Yani Türkiye’nin liberal seküler kuşağı...
Belli ki her örgüt, kendi düşüncesiyle hareket etmiş. Bence bu da güzel bir şey...
AK Parti’nin İzmir adayı Nihat Zeybekci’nin “İzmirli AKP tezi” hepimizin önüne bir gerçeği koymuştu.
İstanbul ve Ankara’yı “İstanbullu ve Ankaralı CHP adayları” kazanmıştı.
Bence AK Parti’nin de artık yerel örgütlerine “oralı olma” hakkını vermesinin zamanı geldi.
HEY GAY’LER, LEZBİYENLER, TRANSLAR SİZ KAÇ KİŞİSİNİZ
Pazar günü bu ülkede beni çok şaşırtan bir şey oldu...
Bazı CHP’li belediyeler “Dünya LGBT+ Günü” nedeniyle sevgi ve kutlama mesajları attılar.
Bazıları, bu mesajların ardından CHP’ye karşı homofobik bir trol dalgası gelecek diye bekliyorlardı.
Malum bazı trollerden geldi...
Ama ciddiye alınacak hesaplar değildi.
Tek örgütlü tepki KADEM’den geldi.
Ertesi gün iktidar yanlısı gazetelerin en büyüğü olan Sabah’a baktım...
Birinci sayfasında herhangi
bir şey yoktu...
Bence doğru olanı yapmışlar...
LGBT olayı, onun üzerinden oy hesabı yapılacak bir konu değil.
Bu bir özgürlük meselesi...
Yani “Bu ülkede kaç lezbiyen, kaç gay, kaç trans birey vardır” sorusunun bahane edileceği bir konu da değil.
Unutmayalım.
Modern ülkelerin anayasaları çoğunluğun haklarından çok azınlığın haklarını düzenleyen ve güvence altına alan metinlerdir.
KIRKLI YAŞLARINDAKİ BİR KADIN BOTOKSLU KADINI NASIL GÖRÜR
Mesela Nil Karaibrahimgil botoks yaptırmış bir kadın hakkında ne düşünür:
Dün Kelebek’te bunu yazdı. Gençliğinden beri idol olarak gördüğü Madonna’yı sosyal medyada takip etmekten vazgeçmiş.
Bakın onu neden “follow etmekten” vazgeçmesini nasıl anlatıyor:
*
“Yüzüne herkes gibi bir şeyler yapmaya başladı.
Onun da elmacıkkemikleri çok öne geldi, yanakları çukurlaştı ama dudaklarının üstü havalandı, kaşları sinirliymiş gibi yukarı kalktı ve bana ekrandan bakışını anlayamaz oldum.
Sanki birisi yüzünü sürekli arkadan avuçlarıyla geriyormuş gibi oldu yüzü.
Madame X diye bir karaktere büründü son albümünde.
Belki her ilişkide olduğu gibi, ondan beklentilerim vardı ve artık o onları yerine getirmiyordu.”
*
Yıllardır kötü botoks yapılmış kadının yüzü bana hüzün verirdi ama bunu bir türlü yazamazdım.
Bir başka kadın tarafından işte böyle görünüyormuş.
Yani pek farklı değilmiş.
SEÇİM HAFTASINDA BENİ TROL KÂBUSUNDAN KORUYAN DİZİ
Seçimden bir hafta önce...Türkiye bir trol kâbusunun tam ortasında... İftiralar, karalamalar, belden aşağı kalleşçe vuruşlar gırla gidiyor... İşte öyle bir günde Gülse Birsel’in “Yalan Dünya” dizisini ikinci defa seyretmeye başladım.
Ne iyi yapmışım... O karakterler, o mükemmel senaryo...
Türkiye’nin en renkli tezatlarını kimseyi kırmadan, hem kendi mahallesini hem karşı mahalleyi zarif bir tiye alma modunda harika bir dizi...
O kadar yüksek kahkahalarla güldüm ki... Tansu “Ne oluyor” diye alt kattan odama geldi.
Bir apartman terasını paylaşan İzmirli Alsancak ailesi...
Öteki tarafta Antakyalı bir aile ve onların Adıyamanlı damatları...
Karadenizli karakterler... Ve hepsi Cihangir’de bir adada yaşıyorlar.
Size bir şey söyleyeyim mi...
“Friends” dizisinden bile daha çok sevdim bu diziyi... Keyifli bir yaz geçirmek istiyorsanız...
Mutlaka seyredin. BluTV’de ve Kanal D sitesinde tamamı var.
YouTube’da ilk 30 bölümünü bulabiliyorsunuz.
Bana teşekkür edeceksiniz...
Paylaş