TİYATRO sahnesinin ya bir büyüsü olmalı, ya da kişi yüreğine sinmiş bir büyüye kapılıp gidiyor da, hastalık, yaşlılık demeden eli ayağını çekemiyor o oyun yerinden.
Çoğu sanatçı - oyuncu vardır, bilirim, son soluğunu vermek ister sahne üzerinde. Oyun gereği nice kez ölür de sanatçı sahnede, ya gerçekten? Mutlu bir son olur mu! Ya seyirci için? Oyunu izlemeye gelenlere "kuğunun ölümü"nü göstermek! Sahne üzerinde son soluğunu vermek dileği, bir dilekten öte, sanatına tutkunluğunun, vazgeçilmezliğin, oyunculuk sanatının kutsallığına kendini adamış olmanın dışa vuran bir söylemidir diye düşünürüm.
Suna Pekuysal’a veda
Geçtiğimiz günlerde hayata da, sahnelere de veda eden Suna Pekuysal da, oynarken son soluğunu vermeyi özleyen tiyatro sevdalılarındandı. Acı veren rahatsızlığına karşın gücü yettiğince sahneye attı kendini. Son adımı atamamış olmalı, beden artık o yürekteki tutkuyu taşıyamaz olduğundan.
Ve aklıma İzmir’de birer birer Devlet Tiyatroları sahnelerinden eksilen sanatçılarımız geldi. Türker Tekin’i kaybetmişiz. Hemen sonrasında Erdener Başar gidivermiş. Mediha Köroğlu nasıl uzaklaşıvermişti birden. Şener Ünal da öyle. Ya İstanbul’da gözlerden uzak göçüveren o iyilik simgesi Sedat Demir! Ya Oğuz Bora! İzmir’den uzak Ayça Önal, Mehmet Büyükağaoğlu ve sahnemizin tozlarına karışıp gitmiş Sibel Amaç, Adnan Altıneş...
Hepsi... hiç beklemediğimiz bir anda ya da gelmesini istemediğimiz o anda yoktu.
Sarı pirinç plakalar
İzmir Devlet Tiyatrosu’nu, çala kalem kuruluşu sonrasında oluşturup geliştiren bu sanatçılar öyle yurt çapında yankılar uyandırmaksızın hayat sahnesinden çekildiler. İzmir Devlet Tiyatrosu’nun kuruluş yıllarındaki sanatçı yöneticileri Melek Ökte, Ragıp Haykır, sonraları Suat Taşer birer birer öldüler ve şimdi soyunma odalarının kapılarında birer sarı pirinç plaka!
Erol Amaç’ı anımsıyorum o hasta, ayakta duramaz halinde. Sahneye koyduğu "Kanlı Nigar’ın bir temsili öncesinde perde önüne çıkarmıştım. Seyirci sevgisiyle dimdik ayakta durmuştu. Sonra?
Ölümden sonra yankılana yankılana anılmak, ya da tiyatro sahnesinde bir törenlik saltanat’la uğurlanmak, hayata veda oyununda oynanan üzünçlü bir sahne olsa da, sanatçı o oyunda bir oyuncu değil ki!
Yaş geldi çattı. İsterim ben de, tiyatro denen o "tatlı bela"nın işçisi olarak son kazmayı o sahnede indirmek!