FUTBOL Federasyonu çok yeni. Ama, gelir gelmez çok doğru bir şey yaptılar. Nerede pürüzlü hakem var veya dedikodulu veya torpilli, bir anda hepsine neşteri vurdular. Bir kısmı "Ne olur, ne olmaz" diye bekliyorlar. Bazıları da "Nasıl olsa bize ekmek vermezler" diyerek, bırakıp gittiler.
Bakınız, hakemlik parayla, pulla yapılan bir olay değil. Ama, maç verilmezse bile bir gün Futbol Federasyonu değişir eskisi gelir, "Ben yine at oynatırım" diyenler hala bekliyorlar. Bu bir pencere. Dönelim öbür tarafa.
Ligin son 3 haftasına girdik. Dikkatinizi bir şey çekiyor mu? Geçtiğimiz yıllarda düşme ve çıkma maçlarında, özellikle düşme hattındaki maçlarda mafya babaları girerdi devreye. Bu mafya babalarına yakın futbolcular çıkarlardı sahneye. Hakemler vardı. Maçlara tayin edilir edilmez, o maçı iddaa’dan çıkartan. Ama son 3 haftaya geldik.
Bunların hiçbirisi konuşulmuyor. Ne konuşuluyor? Hakem hataları.
Bunlar hep oldu olacak. Ama, kasıp kavuran, yakan o meret kelime, çirkin kelime, tehlikeli kelime, maçlara yapışmadığı, bulaşmadığı müddetçe herkesin gönlü rahat olacak. Bence, Futbol Federasyonu daha işe başlar başlamaz bu eylem planını doğru yaptı. Federasyonun başka taraflara da aynen neşteri vurması lazım.
Geçen gün Maraton’da işten çıkarılanların veya işten çıkarılmaya teşebbüs edilenlerin tekrar işe alındıklarını, Şansal Büyüka iddia etmişti. Ben de tersini iddia etmiştim. Yani işten çıkarılma eylemlerinin sonuna kadar yapıldığını. Israrımda şiddetle devam ediyorum. Yukarıdakilere en son örnek. Eski bir Bursalı yönetici ortaya çıktı. Çaykur Rize-Beşiktaş maçının şike olacağını söyledi. Neden bu iddiada bulundu? Eski maçlara dayanarak. Ama ne oldu? İddiası elinde patladı.
Hasan Doğan ve ekibinin destek de verilirse, Türk futboluna çok iyi işler yapacağı fikrindeyim. Çünkü, Hasan Doğan düzgün bir adam veya öyle gözüküyor. İnşaallah benim gibi düşünenleri yanıltmaz. Görünen o ki yanılmayacağımı da zannediyorum.
Baba hataları hatırlamazlar
3 Büyükler yıllarca ağladılar. "Hakemler bizi doğradı" diye. Ben de onlara dedim ki, "Hep kaybettiklerinden bahsediyorlar." Ya hakem hatalarıyla kazandıkları. Onları hafızaları almıyor, çöpe atıyorlar. Geçen haftaki Hürriyet’in spor ilavesi her şeyi net gösteriyor.
Bu yıl 3 takıma yapılan hatalar, hem de baba hatalar alt alta, üst üste, yan yana konulmuş. Galatasaray +5’te, Fenerbahçe +1’de, Beşiktaş sıfırlamış. Peki bu artılar nereden gelme? Peki bu büyüklere yazılan artılar nereden geliyor? Zavallı küçüklerden. Onların da sesinin çıkacak hali yok.
Küfürle besleniyoruz!..
SON 2 yılda, 3 büyük takımımızın sahası 18 kere kapanmış. İnanılmaz bir rekor. Bunların bir kısmı küfürden, bir kısmı şiddetten. Ben küfürden dolayı maçın yarıda kalmasına veya küfürden dolayı saha kapatılmasına karşıyım. Eğer, küfür ediyorsa seyirci para cezasını öder. Küfüre devam eder. Bir daha öder, bir daha devam eder veya daha başka bir önlem yaratılır.
Mesela diyorum. Küfür maraton tribününden fazla ve devamlı geliyorsa o maraton tribünü kapatılır. Diyeceksiniz ki, "Onlar kale arkasına geçmezler mi?" Bir hafta sonra da orayı kapatırsın.
Yanında da para cezası gelir, bu mücadele böyle yapılır. Yani parayı veren, küfürü eder. Çünkü biz küfürle büyüyen bir ülkenin çocuklarıyız. İdare edildiğimiz TBMM’deki oturumlarda küfür dizboyu. Evlerde küfür "Merhaba" gibi.
Stat ne zaman kapanmalı? Kesinlikle tribünlerden sahanın içine fiziksel eylemlerde bulunduğunda kapatılmalı. Sahaya madde atarsın, hakemlere gelir, futbolculara gelir. Sahaya atlarsın, hakeme ve futbolculara tecavüze kalkarsın veya edersin. O zaman sahayı okkalı bir şekilde kapatırsın. Kimse de bir şey diyemez. Yani yeni federasyonun bu konuda önümüzdeki yıldan başlayacak şekilde etkin kararlar alması ve uygulaması gerekir.
Tabi ki işleri zor. Küfüre sahayı kapatma işini kaldırıp, paraya çevirirlerse susturacaklar. "Siz küfürün yanında mısınız?" diye. Ama bir de bu işin mantığı var. Küfür, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir yaşam biçimi. Beslendiği bir olay.
Ayhan gol atar veya attırırsa
GALATASARAYLI Ayhan Akman, İstanbul BŞB maçında sahanın içinde düştüğü yerden, "Hadi, hadi, hadi ulan" diyor. Hakemin gördüğü yerde, yayıncı kuruluşun görüntüsünden futbolcuya ceza veremezsiniz. Sistem bu.
Burada cezayı yiyecek adam kim? Kendisine "Ulan" diyen Ayhan’ı hakeme şikayet etmeyen yardımcı. Peki Ayhan’ı kime şikayet etseydi ne olurdu? Sarı kart alırdı. Peki, Ayhan sarı alsaydı ne olurdu? Bu hafta Fenerbahçe maçında oynayamazdı.
Soruyorum size: "Ayhan oynanacak Fenerbahçe derbisinde gol atarsa, gol attırırsa ezeli rakibini yıkan adam olursa, bu yardımcı ne olur?" Hiçbir şey. "Ulan" diye kalır. Belki, "ulan" olur.
Hakemler penaltıyı, faulü, ofsaytı göremeyebilirler veya kapasitelerine göre karar verirler. Ama bir metreden kendine "Ulan" diyen bir futbolcuya gerekli işlemi yaptıramıyorsa, o hakemden bir halt olmaz. "Ulan" olduğunla kalır ve yüzde yüz puan cetveline tesir eder.
Ceza can yakacak
CUMARTESİ günü İlhan Cavcav’ı dinliyorum. Gençlerbirliği Başkanı olarak Trabzon Hüseyin Avni Aker Stadı’dan çıkarken. Bu sefer pazar günü İlhan Cavcav’ı dinliyorum. Ankara 19 Mayıs Stadı’ndan Gençlerbirliği OFTAŞ-Kayserispor maçından çıkarken. "Hakem alkol muayenesine gitsin" diyor.
Peki, İlhan Cavcav bunu hangi yetkiye dayanarak söylüyor. Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav olarak mı, yoksa yoldaki Hasan efendi İlhan Cavcav olarak mı? İlhan Cavcav’a mutlaka bir ceza çıkar. Ama neye yarar. Cezanın bir hükmü yok. Onun için de Aziz Yıldırım, soyunma odasında kıstırdığı hakeme hakaret eder. Onun için de Yıldırım Demirören ağzına geleni söyler. Bu cezaların kesinlikle para cezası olması gerekir. Hem de okkalı bir şekilde.
"A" diyene 50, "B" diyene 100, "AB" diyene 200 lira. Özellikle İlhan Cavcav para cezasını görünce alkolü kendi alır, hakeme içirmez, parayı da ödemez.
Alex, G.Saray’da OLSAYDI!..
ADNANPolat, acele ederek İstanbul BŞB maçından çıkar çıkmaz Lincoln’ü savunmaya kalktı. Ama o Lincoln,Adnan Polat’ı yalanlarcasına sahanın içinde ne artistlik işler yaptı. Artık öyle bir hale getiriyor ki hakikaten tekme de yese bazı hakemler devam ettiriyorlar. O da yanlış. Hakemlere tavsiyem şu. Top ona geçince, yanaşın. Artistlik yapıyorsa, kendini yere atıyorsa ki bunu mükemmel yapıyor. Sarı kartı gözünün üzerine yapıştırın. Tekmeyi yiyorsa, kararı yapıştırın.
Sevgili Adnan Polat’a da bir tavsiyem var. İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda tribünden maç seyrine aldanmasın. Mesafe çok uzak, iyi seçilmiyor! Demek ki, Alex Galatasaray’da oynasaydı, sevgili Adnan Polat her maçtan sonra beyanat verirdi.
YARININI düşüneceksin...
FUTBOLCULUK güzel bir meslek. Cicim ayları biter, futbolu bırakırsınız. Aldığınızı iyi değerlendirirseniz ondan sonraki hayatınızda zorlanmazsınız. Ama, türlü sıkıntılar geçirirseniz veya hastalıklara maruz kalırsanız, elden ayaktan düşerseniz, sonunuz kötü olur. Kimseyi yanınızda bulamazsınız. Onun için de futbolcular faal oldukları zaman yarınlarını düşünüp, huzurevleri hazırlamalılar. Bunlara ihtiyaçları olur, olmaz. Ama geleceklerini garanti altına alırlar. Önlerinde o kadar çok örnekler var ki sayamazsınız. Hele bir tanesi var, inanılmaz.
Erol Togay. Son zamanlarda duyuyorum, eski Federasyon Başkanı Kemal Ulusu’nun adını kullanarak "Kitap bastırdım" diyerek, bazı zenginlere telefon açıyor. Zaten açamaz, açtırıyor. O zaman, bir organize iş var. Bu verdiğim örnek sadece bir tanesi. Şu aşamada, şu zamanlarda çok kötü durumda olanları biliyorum. Ama bu sütunlarda isimlerini yazmaya elim varmıyor, üzülüyorum.
Ne dersiniz futbolcular veya Futbolcular Derneği, bir huzurevi projesine...