Primi maça değil hedefe vereceksin

AVUSTURYA gibi çok zayıf bir takımı, hiç futbol oynamadan yeniyoruz, sonra bazı futbolcularımız çıkıyorlar ve Federasyon Başkanı’na, “Tarih yazdık, primi arttır” diyorlar.

Haberin Devamı

Peki aynı futbolcular Almanya ve Azerbaycan önünde rezalet bir oyun sergilerken ve iki maçı kaybederken neredeydiler? Şimdi de çıkıp sıkılmadan “Tarih yazdık” diyebiliyorlar. Bu futbolcuların tarih okumadıkları kesin.
Futbolcu profesyoneldir. Oynadığı oyunun karşılığını alacak. Bu, Milli Takım da olsa “Bunlara prim vermeyelim” diyemezsin. Ama sen hiçbir şey oynamadan galip geldiğin bir maçtan sonra, Türkiye’de insanlar 500 lira, bin lira için icraya düşerlerken, ev kiralarını ödeyemezken, borçları yüzünden intihar ederlerken çıkıp prim pazarlığı yapma hakkına sahip olamazsın.
Sen bunu kulüp takımında yapsan beni hiç ilgilendirmez. Ama, ay yıldızlı takımda bunu yaparsan senden sonuna kadar hesap sorarım. Ben de bu ülkenin vergi veren bir vatandaşıyım. Hem de iyi vergi veren bir vatandaşı.
Vergiye gelince yoklar
Zaten bu prim işi kökten yanlış. Avusturya maçı galibiyetine verilen 50 bin liralık prim büyük miktar. Bu iş şöyle olur. Böylesine maçlara makul primler verirsin, 5 ve 10 bin lira arasında. Eğer Avrupa ve Dünya Kupaları’na gidersen o zaman okkalı bir prim açıklarsın. Yani primi maça değil, hedefe verirsin.
Ancak biliyorsunuz, bizim milli futbolcularımız uçakla Türkiye’ye dönerken elde ettikleri başarılar için jeep istediler. Onlara son model jeepler verildi. Ama, bu jeeplerin vergilerini ödeme işine gelince ortalık karıştı. Halk vergisini versin, sizler de isteyin. Nasıl olsa karşınızda babanızın çiftliği var.

Haberin Devamı

Eskileri de hatırlayın

AY yıldızlı futbolcularımız, sıradan bir maçtan sonra, 50 bin liralık galibiyet primlerinin, 100 bin Euro’ya çıkarılmasını isteyince aklıma şu anda huzurevlerine düşen ve oralarda yaşayan eski futbolcular geldi.
Bizim futbol camiası yabancı oyuncu sempatizanlığı ve böyle maçlar sonrası verilecek primlerle uğraşırken, şu anda o eski futbolcular sefilleri oynuyorlar. Ama birileri de çıkıp, “Eski futbolcularımız için bir huzurevi yapalım, bunlar oynarken iyiydi de sonrasında da bu isimlere sahip çıkalım” demiyor. Bu işe kim ön ayak olacak ben onu merak ediyorum. İnşallah bir gün futbolu çok iyi bilen yöneticilerimiz (!) bu işe de el atar.
NOT: Kastettiğim eski futbolcuların isimlerini burada vermek istemiyorum.

Haberin Devamı

Arda’nın yolu dikenli

BAZI spor adamları vardır, gerilimden beslenirler. Gerilim ve sinir onları ateşler. Mesela bunların başında Fatih Terim gelir. Bu durum zaman zaman artı haneye, zaman zaman da eksi haneye yazılır. Emre Belözoğlu da bu tiplerin içine girer. Bakıyorum, Arda da bu yolu seçmiş herhalde.
Bu yol tehlikeli ve dikenli bir yoldur. Alex gibi kendini yalnız futbola verir her şeyinle örnek olursan, sadece futbolunu oynarsın. Kamuoyu da sana gerekli desteği verir.
Alex’i bugün Fenerbahçeli zaten seviyor, Beşiktaşlı da seviyor, Galatasaraylı da. Neden? Sporcu kimliği olduğu için. Ama çok isim akrep gibi kendi kendini sokuyor. Futbolcu sahada ne kadar fazla olduğu ne kadar iyi olduğu sürece hep haklıdır. Bunun haricinde kabahati kimsede arama şansı olmaz.
Hayat da hep şuna inanırım. Ne yaparsan kendine yaparsın. İş alanında da ya başarılı olursun ya da başarısız. Bu ülkeden ne kabiliyetli oyuncular geldi geçti, nelerini gördük. Onun için ne yaparsan kendine yaparsın, başkasına değil.

Haberin Devamı

Bu mantıkla olmaz

“A Milli Takım’da gençleştirme operasyonu” diye mantıksızca bir iş olmaz. “Geleceğin takımı kuruluyor” diye de bir eyleme girilmez. Milli Takım o ülkenin nüfus kağıdını taşıyan en formda ve en iyi oyuncularla kurulur.
Bırakın milli takımı, kulüp takımında bile 5-6 oyuncuyu bir anda değiştirirseniz, iş çorbaya döner. Bu durum ay yıldızlı ekipte daha zor olur. Çünkü, bunlar kulüp takımlarındaki gibi sürekli birlikte, yanyana oynayan oyuncular değillerdir. 5-6 futbolcuyu yenileyerek sahaya çıkarsan, işte o zaman Avusturya maçındaki gibi cacık bir futbol oynarsın.

Ona çok ayıp ediyorlar

ÇOK zaman yabancılara gösterdiğimiz sempatikliği, kendi vatandaşımıza göstermiyoruz. Galatasaray futbol takımından kimler geldi, geçti. Bazılarına çok alkış tutuldu ve hoşgörülü davranıldı. Ama aralarında biri varki bence Galatasaray’a geldiği günden, bugüne kadar bayağı üst düzey ve istikrarlı oynayan, aynı zamanda da faydalı bir oyuncu.
Ama bu oyuncuya Galatasaray taraftarı haksızlık yapıyor. Yanıldığımı hiç zannetmiyorum. İstatistiksel verilerine bakın, asla onun için haksız çıkmam. “Bu futbolcu kim?” derseniz, “Ayhan” derim. Galatasaray taraftarı ona çok ayıp ediyor ve hiç de haketmediği şekilde davranıyor.

Haberin Devamı

Metro eziyetini bitirin

TOPLU taşıma araçlarını kullanan biriyim. Yurt içinde de yurtdışında da bu benim için hiç değişmez. Geçen haftalarda Frankfurt’a gittim. Sıkca da metroya bindim. Metro geliyor, kapısı açılıyor. Binecek insanlar kapının iki yanında duruyorlar. İnenler de rahatça iniyorlar. Sonra binecekler, rahatça biniyor. Herkes metroya bindikten sonra, aracı kullanan vatandaş kapıları kapatıyor. Kapılar kapandıktan 20 saniye sonra da metro hareket ediyor.
Geçen hafta Cuma günü saat 14.35’te ise Mecidiyeköy’den, Taksim’e gidecektim ve metroyu kullanmak istedim. Metro geldi. O andan itibaren kendimi büyükbaş hayvana benzettim. Çünkü, metronun kapısı açılmadan bütün binecekler kapının önünü kapattı. Kapılar açıldı, bu sefer içeridekiler dışarıya çıkabilmek için yüklendiler. Sanki orada bir meydan muharebesi oluyor. Birisi diğerinin bacağının arasından, öteki onun kolunun altından ve sırtına basarak çıkmaya çalışıyor. Binenler için de durum böyle. Ben de kenarda o ahıra girmek için bekleyip, tabloya bakıyordum. Bu işlem bitti. Tam kapıdan içeri giriyorum ki kapı kapandı. İnanın başım ve omuzlarım içeride, bacaklarım dışarıda kaldı ve metro hareket etti. Size şaka gibi gelir ama maalesef bu gerçek.Yolculardan bir kısmı iki elimden tutarak beni içeriye çektiler ve metronun kapısı tamamen kapandı.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı buradan uyarıyorum. Sevgili Topbaş, bu kafayla bir gün metrolarda büyük facialar olur. Bu olayı yaşayan bir çocuk da olabilirdi. Onun için gerekli önlemi lütfen alın. “Ben söylemiştim” olayını hiç sevmem ama bu cümleyi lütfen bana söylettirmeyin ve bir daha yazdırmayın.Hem binenleri, hem inenleri eğitin. Hem de o metroları kullananları. Sanki metro değil de halkotobüsü ya da dolmuş kullanıyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları