FATİH Hoca’nın basın toplantısını dün Londra’da tesadüfen canlı olarak seyrettim. Çok sıkıntılı gördüm. Hatta hırsını alamıyordu. Elindeki kalemi ile çıt çıt oynarken, biz arkadaşın bürosunda ses aramaya koyulduk. Nerden geliyor diye. Sonra baktık ki, Fatih Hoca’dan geliyormuş bu ses.
Teknik direktörlük kolay iş değil. Zaten bunu işe soyunduğunuz zaman kabul etmeniz gerekir. Fatih hoca soruları mümkün olduğu kadar sakin ama zorlanarak cevapladı. Ona göre doğru veya ters sorular gelebilirdi. Herkesin bir işi var. Kimisi yorumcu, kimisi maç yazarı. Kimisi teknik direktör, kimisi antrenör, kimisi de futbolcu.
Ne zaman oynayacaklar
Türkiye nüfusunun eline kağıt verin, en fazla 500-600 bin civarında aynı kadroyu yapana rastlarsınız. Herkesin bir milli takımı olabilir.
Bakınız... Hakan Şükür 36 yaşındaymış. O beni ilgilendirmez. Veya bir başka futbolcu 18 yaşındaymış. O da beni ilgilendirmez. Beni sahada ayakta duran, çok koşan ve mücadele eden futbolcu ilgilendirir.
Fatih Hoca’nın en büyük özelliği (ki bu özelliği sayesinde başarılı oldu) yedek kulübesini sahada oynayan onbire karşı tehdit unsuru yaptı. Çünkü Türk futbolcusunun en çok korktuğu şey budur. Fatih hoca bazen diyor ki, (aslında demiyor uygulamasını yapıyor) ben yaptım oldu diyor. Dün kendisi de itiraf etti. Dedi ki, ’Dünyada en fazla takımında oynamayan futbolcuyu milli takımda oynatan biziz’ dedi. (Eğer yanlış duymadıysam)
Şimdi nasıl iş bu? Eğer lig maçlarında oynamayan bir Emre Aşık gelip Milli Takımı kurtaracak ise zaten o Milli Takım çoktan yanmış. Mehmet Topuz’u, Gökhan’ı, Gökdeniz’i, Halil Altıntop gibi futbolcuları biz Milli Takım’da şimdi oynatamıyorsak, ne zaman oynayacaklar.
Ersun Yanal’ın sistemi
Ersun Yanal ile birlikte Milli Takımın sistemi ve anlayışı değişmeye başlamıştı. Yanal da hatalı işler yapıyordu ama hiç olmazsa kararını vermişti. "Bu Milli Takımın kabuğunu değiştireceğim" demişti. Fena da gitmiyordu. Bir Hakan Şükür olayı ve Ersun’un saha dışındaki birkaç olayı, sonunda altının oyulmasına kadar gitti. Ne oldu, tekrar eskiye döndük.
Peki... Şimdi bundan sonra ne yapacağız? Bugün Gökhan Ünal, Mehmet Topuz, Halil Altıntop sahaya çıkarılır da verimli olamazlarsa, bunun da sorumlusu o çocuklar değil.
Dünyanın ileri ülkelerinde başarılı olamayan teknik adamlar, federasyon başkanları, parti başkanları veya hükümetler istifa edip giderler. Ama nerede? İleri ülkelerde...
Gemi batarsa yanarız
Bizde ne olur? Bir kulp bulunur devam edilir. Ondan sonra inanılmaz bir şans yardımıyla hiçbir Avrupa takımıyla oynamadan dünya üçüncüsü olup, arkasına sığınırsın. 30 yıl idare edersin.
Bugün inanılmaz önemli bir Macar maçı oynayacağız. Ama biz, Futbol Federasyonu’nun yarattığı Trabzon-Sivas maçındaki karardan sonra milli maçlardan korktuk. İnşallah, şu Macar maçını alırız ümidimiz bitmez. Hepimiz bu geminin içindeyiz. Batarsak hiç birimiz için iyi olmaz.
Ama Fatih Hoca’ma şunu sormak isterim. Yarın bir gün işler ters giderse, biz hesabı İçişleri Bakanlığı’ndan mı soracağız, Dışişleri Bakanlığı’ndan mı soracağız? Yoksa Portekiz Milli Takımı Teknik Direktörü’nden mi?