Paylaş
Türkiye'de de gıda maddelerinin raf ömrünü uzatmak amacıyla artık gama ve X ışınlarının kullanılacak olması, yeni bir tartışmanın başlamasına yol açtı. Tartışmayı da, ‘‘Kanserojen katkı maddelerinden kurtulmanın yolu radyasyondan mı geçiyor?’’ sorusu başlattı. Uzmanlara göre, ışınlama dozunda yapıldığı taktirde insan sağlığına herhangi bir zararı yok. Ancak, bu teknolojinin eğitilmiş kişilerce doğru kullanılması gerekiyor. Bunun da yolu sıkı denetimden geçiyor.
ET ve süt ürünleri başta olmak üzere gıda maddelerinin raf ömrünü uzatmak amacıyla kullanılan kanserojen katkı maddelerinin yerini Türkiye'de de gama ve X ışınlarına bırakacak olması, yeni bir tartışmanın başlamasına yol açtı. Tartışmayı da, ‘‘Kanserojen katkı maddelerinden kurtulmanın yolu radyasyondan mı geçiyor?’’ sorusu başlattı.
Arkadaşımız Zeliha Aslan, ışınlama yönteminin kanserojen katkı maddeleri gibi insan sağlığına zararlı olup olmadığı sorusunun yanıtlarını araştırdı. Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Pala ve İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Artemis Karaali'ye göre, dozunda yapıldığı taktirde ışınlama yöntemi insan sağlığına zararlı değil. Ancak, ışınlama teknolojisi bazı riskleri de taşıyor. Bu teknolojinin iyi kullanılması ve kullanacak kişilerin de iyi bir eğitimden geçmesi gerekiyor. Işınlama yapılacak tesislerin de çok sıkı denetim altında tutulması zorunlu.
TEPKİ DOĞAL
Işınlanmış gıda kullanmanın insan sağlığı üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olmadığını savunan Mehmet Pala, ‘‘Işınlama yöntemine tüketiciler ön yargıyla bakıyor. Işınlanmış gıdaların radyasyon yüklü olabileceği endişesini taşıyorlar. Oysa, ışınlama çok küçük dozlarda gerçekleştiriliyor. Doz miktarları da yıllarca yapılan araştırmalar sonucunda belirleniyor. Uluslararası sağlık örgütleri tarafından belirlenen bu dozlar, kuralına uygun olarak uygulandığında hiçbir tehlike oluşturmuyor. Ancak, Türkiye'de tüketicilerin dondurulmuş gıdalara bile yeni yeni alıştığı göz önüne alınırsa, ışınlanmış gıdaya ürkek yaklaşılmasını anlayışla karşılamak gerekir’’ dedi.
Işınlama yöntemini dünyadaki 36 ülkede uygulandığına da dikkat çeken Pala, ‘‘Son olarak Türkiye'yle birlikte Almanya'da da uygulanmaya başlandı. Işınlama başta et ve tavuk ürünleri olmak üzere özellikle baharat, soğan, patates gibi ürünlerde de uygulanıyor. Bu ürünlerde kullanılmasının gerekçesi de, soğan ve patatesin yıl sonuna doğru sürgün vermeye başlaması... Işınlamayla bunun önüne geçiliyor. Sucuk, pastırma gibi ürünlerde kullanılan baharatlar, mikrobiyolojik kirlilik taşıdığı için sucukta kalitenin tutturulmasını engelliyor. Bunlarda kullanılacak baharat ışınlandığında bu sorunun önüne geçilebiliyor. Et ve Tavuk ürünleri ise en çok gıda zehirlenmeleri görülen ürünlerin başında geliyor’’ dedi.
DENETİM ZORUNLU
Tüketici açısından ışınlanmış gıdaları diğerlerinden ayırt etmenin de zor olduğunu savunan Pala, ‘‘Pastörize edilen, ya da başka bir işlemden geçirilen ürünü tesbit edebilirsiniz ama, ışınlanmış ürünü tesbit etmek çok zor. Bu nedenle tüm dünyada bu ürünlerin üzerine mutlaka ışınlandığını belirten bir ibare konulması zorunlu. Buna göre insanlar tercihini yapabiliyor’’ diye konuştu.
‘SAĞLIĞA ZARARLI DEĞİL’
İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Artemis Karaali de ışınlanmış gıdaların insan sağlığına zararlı olmadığını söyleyerek, ‘‘Işınlama yönteminde madde radyoaktif hale getirilmiyor. Sadece belli bir dozda ışın uygulanıyor. Radyoaktivite burada sadece bir araç. Bununla gıdalardaki mikroorganizmalar yokediliyor’’ dedi.
Türk Gıda Kodeksi'nin Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinden aynen uyarlandığına da dikkat çeken Karaali, ‘‘Işınlama kodeksin izin verdiği dozlarda yapılıyor. Bilinçli ve usulünce kullanıldığı takdirde hiçbir zararı yok. Ancak, bu teknoloji riskleri olan bir teknoloji. İyi kullanılması ve bunu kullanacak olanların çok iyi eğitimden geçmesi gerekiyor. Işınlama yapılacak tesislerin de çok sıkı denetim altında tutulması zorunlu’’ dedi.
Zeliha ASLAN
Uçaklar karıştı yolcular perişan oldu
HAVAŞ, Antalya'dan gelen uçağı, bilgisayarına Berlin uçağı olarak girince, yolcular saatlerce bagaj beklemek zorunda kaldı. Okuyucularımızdan Turgay Baran'ın şikayeti üzerine görüştüğümüz Havaş İstanbul İstasyon Müdürü Didier Steullet, sorunun bilgisayar sistemlerine veri girişi sırasında yapılan bir yanlışlıktan kaynaklandığına dikkat çekerek, ‘‘Hizmet vermemiz gereken uçakların yayınlandığı bir bilgisayar sistemi bulunuyor. Bu sistemde mevcut olan geliş-gidiş saatleri, kalkış istasyonu gibi bilgiler doğrultusunda personelimiz havayolu şirketlerince istenilen hizmetleri sağlıyor. 19 Mart tarihinde Pegasus Havayollarına ait uçak için kalkış istasyonu olarak Antalya değil, uçuşun bir önceki istasyonu olan Berlin girilmiş. Bagaj teslimatından sorumlu personel de bu nedenle bagajları iç hatlar terminali yerine dış hatlar terminaline götürmüş. Bu hata da yolcuların sıkıntılı saatler yaşamalarına yol açtı. Hatayı farkedince, yanlışlığın en kısa sürede giderilmesi için gereken her şey yapıldı. Ancak geliş salonu ile bagaj ayrım bölgesinde bulunan bagaj nakil sistemi geriye doğru çalıştırılamıyor. Bu durumda bagajları 5'li veya 10'lu gruplar halinde küçük bir asansörle geri getirmek zorunda kaldık. Böyle bir işlem de 150 kadar yolcu olduğundan hatırı sayılır bir zamana maloldu. Yolcularımıza sıkıntılı anlar yaşattığımız için özür diliyoruz. Bir daha aynı tip sorunların yaşanmaması için elimizden gelen herşeyi yapacağız’’ dedi.
Bazı botlar neden su geçiriyor?
KIŞ aylarında en çok karşılaştığımız sorunların biri de ayakkabı ya da botların su alması. Kışın yağmurda karda giymek için aldığı botun su geçirdiğini gören tüketici haklı olarak tepki gösteriyor. Ancak ayakkabıcılar, üzerinde ‘‘waterproof’’ su geçirmezlik ibaresi olmayan tüm ayakkabıların su geçirebileceğini savunuyorlar. Bu tip ayakkabılar için su geçirmezlik spreyleri bulunduğunu bunların etkisinin de 1 ay sürdüğünü belirtiyorlar. Ancak neden bu spreyleri ayakkabılarda satıştan önce kullanıp da ayakkabıların su geçirmesinin önlenmediğini açıklamıyorlar. Okuyucularımızdan Selin Gönen de Deriden mağazasından aldığı Harley Davidson marka botların su almasından şikayetçi. Konuyla ilgili olarak görüştüğümüz Deriden yetkilileri, ‘‘Hem mağazada asılı olan uyarılarda hem de ayakkabı kutu
içlerinde ve kasa önündeki el broşürlerinde su geçirmezlik ibaresi olmayan tüm ayakkabıların su geçirebileceği belirtiliyor. Müşterimizin aldığı bu garanti kapsamına girmeyen bir bot. Bu tip ayakkabılar için su geçirmezlik spreyleri var ve 1 ay kadar etkisi sürüyor. Yağışlı dönemler başlamadan bu sprey uygulanarak sorun en aza indirgenebilir. Bunun dışında yapılabilecek bir şey yok’’ dedi.
Paylaş