Firmalar şimdi, çevresine lavanta, çilek, limon gibi bahar kokuları yayan yeni nesil çöp torbalarıyla pazardan aldıkları 86.5 milyon TL’lik payı, ilk etapta 100 milyon TL’ye çıkartmayı amaçlıyor. Bu yolla çöp torbası kullanımını işyerlerinden sonra evlerde de yaygınlaştırmayı hedefliyor.
HEDEF YÜZDE 30
Son bir yılda piyasaya sürülen yeni ürünlerle evlerde çöp torbası kullanım oranını yüzde 18’den yüzde 22’ye çıkartmayı başaran firmalar, şimdi bu oranı yüzde 30’lara ulaştırmanın planlarını yapıyor. Türkiye’de 30 yıllık bir geçmişi olan çöp torbalarının kullanım oranı, dünya ve Avrupa ortalamasının çok altında bulunuyor.
BÜYÜYEN PAZAR
Müşteriler artık, kredi kartı hesap özetlerini öğrenmek için bilgisayarlarına sıfır maliyetle gönderilen e-postaların her birine 1 TL ödemek zorunda kalıyor.
BANKACILIK işlemleri ve kredi kartlarında uygulanan komisyonlarla ilgili olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bir yandan sınırlama getirmek için çalışmalar sürdürürken, bankalar da boş durmuyor. Faiz dışı uygulamalardan elde ettikleri bu gelirlere sürekli yenilerini ekleme yoluna gidiyor. Son 8 ayda 31’den 60’a ulaşan bu gelirlere, şimdi de internet üzerinden gönderilen kredi kartı ve hesap ekstre bedelleri de eklendi.
Bankalar artık, sıfır maliyetle e-posta olarak müşterilerin bilgisayarlarına gönderdikleri bu ekstreler için de komisyon alıyor. 55 milyon 744 bin kredi kartının, 93 milyon 788 bin de banka kartının kullanıldığı Türkiye’de, gönderilen her e-posta için müşterilerin hesaplarına 1 TL yansıtılıyor. Oysa bankalar, daha kısa bir süre öncesine kadar posta yoluyla gönderdikleri kredi kartı ve hesap ekstrelerini elektronik ortama taşımak için farklı kampanyaları devreye sokarak, müşterilerini teşvik etmeye çalışıyorlardı. Bunu da posta yoluyla gönderilen ekstrelerin kağıt, baskı ve pul masraflarından tasarruf etmek için yapıyorlardı.
ÖDEMEYENE EKSTRE YOK
Ancak, bazı bankalar, nisan ayından itibaren müşterilerine gönderdikleri hesap ekstreleri için de e-posta masrafı adı altında ücret yansıtmaya başladı. Bu bedele tepki gösterenlerden biri de okuyucularımızdan Ahmet Saygı... Ancak, Saygı’nın masraf gerektirmeyen bu uygulama için hesabına yansıtılan bedeli geri almak için yaptığı tüm grişimler sonuçsuz kaldı. Uygulamayı devreye sokan bankalar, bu bedeli üstlenmek istemeyen müşterilerine hesap ekstresi göndermeme yoluna gidiyor. Müşteri de mecburen kabul etmek zorunda kalıyor.
Bankalar bu uygulamayı, hesap ekstreleri gibi daha önce teşvik ettikleri internet ve telefon bankacılığında da devreye sokmuştu. Şubelerde ki aşırı yüklenmeyi azaltamak için müşterilerini internet ve telefon bankacılığına yöneldiren bankalar, sistemin yaygınlaşmasıyla birlikte şubelerdeki komisyon uygulamasını internet bankacılığına da kaydırıldı. EFT işlemlerinin yanı sıra, bazı fatura ve başka banka ödemelerinde ekstra masraf alma uygulamalarını devreye sokuldu. Şimdi aynı uygulama, hesap ekstrelerinin gönderiminde gerçekleşiyor.
Bir şirket yeni aboneler kazanmak için devreye piramit sistemini soktu. Bu sistemde, eş ve dostlarını abone kaydedenler, yaptıkları telefon görüşme ve aldıkları internet hizmetlerinden ek gelir ve altın kazanabiliyor.
SONUNDA piramit sistemi (doğrudan pazarlama), telekomünikasyon sektörüne de girdi. Oris Telekom, aşırı rekabetin yaşandığı sektörde, yeni abone kazanmak için devreye piramit sistemini soktu. Eş ve dostlarını abone yaptıranlara, telefon görüşme ve internet hizmetlerinden ek gelir sağlama imkanı vaat eden kuruluş, farklı dönemlerde uygulamaya koyduğu kampanyalarla da temsilcilerin sisteme daha fazla abone kazandırmalarını teşvik ediyor.
3 ÜYE İÇİN 1 ÇEYREK ALTIN
Üyelerine, sisteme ne kadar fazla abone kazandırırlarsa, gelirlerinin de o kadar artacağı empoze ediliyor. Ayrıca, uygulamaya koyulan kampanyalarla sisteme kazandırılan her 3 üye karşılığında bir çeyrek altın kazanma imkanı sağlanıyor. Üstelik, sisteme kazandırdığı bu temsilciler yeni abone getirirse, onların getirdiği aboneler için de ek gelirin yanı sıra çeyrek altınlar da kazanılabiliyor. Sizin anlayacağınız, ne kadar fazla abone gelirse kazanç da o kadar artıyor.
GÖRÜŞME GELİRE DÖNÜŞÜYOR
FİLOLARINA kattıkları yeni gemi ve oluşturdukları modern çifliklerlerle bir anda Avrupa’nın en büyük orkinos ihracatçı ülkeleri arasına girmeyi başaran Türk firmaları, şimdi de İspanyol ve Maltalı denizcilerin Akdeniz’deki korkulu rüyası haline geldi. Türkiye’nin yanı sıra Libya ve Mısır’ın av kotalarını da arkasına alan orkinosçular, 25 Mayıs’ta başlayacak olan av sezonuna bu yıl 11 gemiyle hazırlanıyor. Son iki yılda ihracatını 40 milyon dolardan 54 milyon dolara çıkaran orkinos balıkçıları, kullanım hakkını aldıkları Libya ve Mısır’ın paylarıyla birlikte avlanma kotasını üç kata çıkardı.
KOTA 19 BİN TON
Geçtiğimiz yıl 3.7 bin ton orkinos ihraç eden Türk firmalarının toplam kota miktarını 19 bin tona çıkartması, Akdeniz’de orkinos saltanatı süren Malta ve İspanyol denizcilerinin telaşlanmasına yol açtı. İspanyol ve Maltalı firmaların bu telaşı, geçtiğimiz hafta Belçika’nın Bürüksel kentinde 21’ncisi düzenlenen European Seafood Exposition (ESE) Fuarı’nda iyice su yüzüne çıktı. Bunda da son yıllarda yaptığı yatırımlarla su ürünleri ihracatını 10 kat artırmayı başaran Türk firmalarının 70 ülkeden 1600 firmanın katıldığı ESE Fuarı’nda şov yapması etkili oldu.
Türkiye’nin 15 firmayla milli katılım gerçekleştirdiği fuarda, orkinostan levreğe, çupradan kirazlı hamsiye kadar 5 bin porsiyon balığın pişirilerek, ziyaretçilere servis yapıldı. İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamüller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Sagun, sektörün 2011 yılında 1.4 milyar dolar olan ihracatının geçtiğimiz yıl 1.66 milyar dolara ulaştığına dikkat çekerek, “Bu yıl toplam ihracatı 1.8 milyar dolara ulaştırmayı hedefliyoruz. İhracatta yaşanan artışta, Orkinos avcılığı önemli rol oynadı. Filoya katılan yeni gemiler ve oluşturulan çiflikler sayesinde orkinos ihracatımız tek pazar Japonya olmasına rağmen 10 kat birden arttı” dedi.
25 MAYIS'TA BAŞLAYACAK
İspanya ve Malta gibi Türkiye’nin de artık Akdeniz ülkelerinin kotalarını kullandığını belirten Sagun şöyle konuştu: “Bunlarla birlikte Türkiye’nin toplam kotası 19 bin tonu buluyor. Türk firmaları, uluslararası pazarlarda ortalama kilogramı 20 dolardan işlem gören orkinosun avına bu yıl Akdeniz’de 11 gemiyle çıkacak. Av mevsimi 25 mayıs’ta başlayayıp, 25 Haziran’da sona eriyor. Fuarda bir ay sonra avlanmaya başlanacak olan orkinosları pazarlama imkanı yakaladık. Şu anda, önümüzdeki av sezonunda yakalayacağımız orkinosların yarısını satmış durumdayız.”
586 kilogramla Akdeniz rekoru
AKDENİZ’de yakaladıkları orkinosları tek alıcı olan Japonya’ya direkt olarak sattıklarına dikkat çeken Tuncay Sagun, “Artık kendi çiftliklerimizi oluşturduk. Orkinosları yakaladıktan sonra büyümelerini sağlamak için bu çiftliklere koyuyoruz. Ortalama yüzde 30 büyüme gerçekleştikten sonra satışını yapıyoruz. 30 kilogramın altındaki orkinosların yakalanması yasak. Akdeniz’de rekor, 586 kilogramla bizde” diye konuştu. Cezayir ve Libya bayraklı iki orkinos avlama gemisi bulunan Dardanel ise bu yıl Ortadoğu ülkelerinde yaşanan kargaşa engeline takıldı. Dardanel Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Önen, “Kuzey Afrika ülkelerinde suların durulmaması yüzünden bürokratik sorunları aşamadık. Bu nedenle gemilerimiz, orkinos avlamak için bu yıl Akdeniz’e açılamayacak” dedi.
TÜRKİYE’de tüketicilerin uzun sözleşme metinlerini okuma alışkanlığının olmamasını fırsata dönüştüren girişimcilere, çöpçetanlık siteleri de eklendi. İnternette, “Arkadaşlık, eğlence ve aşk için yeni insanlarla tanışın!” sloganıyla faaliyet gösteren Lavinya.com adlı çöpçatanlık sitesi, 3 TL’ye 3 günlük deneme üyelik vaadedip, kredi kartlarına 1 yıllık üyelik bedellerini yansıtıyor. Bunu da uzun sözleşme metinlerinin arasına yerleştirdiği maddelere dayandırarak, yapıyor. Bu maddeler arasına, “Lavinyam.com, kredi kartı ile satın alınan üyelikleri, üyelik süresi sona erdiğinde, aynı kredi kartından tahsilat yaparak otomatik yeniler” ibaresini koyan site, bunu 3 günlük deneme üyelik satın alanlara da uyguluyor. 3 TL’lik bu deneme üyeliği için siteye kredi kartı bilgilerini veren üyelerden, 3 günlük denemenin ardından 210 TL ile 295 TL (165 dolar) arasında değişen Gold üyelik bedelleri de tahsil ediliyor.
İtiraz hakkı kullandırılmıyor
Sözleşmede, “Gold üyelik otomatik olarak yenilendikten sonraki ilk 3 gün içinde ‘Üye’ itiraz ettiği takdirde kredi kartından tahsil edilen ücret, aynı kredi kartına iade edilir” ibaresi de yer alıyor. Ancak, üyenin itiraz etmesi için sitede ne bir telefon numarası, ne de adres yer alıyor. Sadece iletişim, e-posta yoluyla gerçekleşebiliyor. Üyelerin ısrarla gönderdiği itiraz mailleri ise yanıtsız kalıyor. Bu yolla, sözleşmede üyelere tanınan 3 günlük itiraz etme hakkı da ellerinden alınmış oluyor. Ayrıca, üyelerin büyük bölümü de kredi kartlarından yapılan bu kesintilerden ancak, banka kredi kartı ekstresini gönderdiğinde farkına varabiliyor. O zaman da iş işten geçmiş oluyor. Çünkü, sözleşmede, “Üyeler, üyeliğini iptal etmek isterse, Lavinyam.com tarafından ücret iadesi yapılmaz” ibaresi de yer alıyor. Sizin anlayacağınız, yakayı bir kere kaptırdınız mı, bir daha kurtarmak mümkün olmuyor.
290 bin üye iddiası
Lavinya.com’un uygulamaya koyduğu bu “Sözleşme oyunu”ndan okuyucularımızdan Sait Serkan Erdem’de nasibini aldı. Erdem, lavinyam.com adlı arkadaslik sitesine deneme amaçlı üye oldu. Kredi kartıyla 3 lira olan deneme üyelik bedelini siteye ödedi. Ancak, sitenin bu 3 günlük deneme süresinin ardından kredi kartı hesabından 165 dolar (295 TL) çektiğini farkedince, siteye ulaşmaya çalıştı. Telefon ve adres bilgilerinin olmaması, bu erişimi gerçekleştirememesine yol açtı. İletişim olarak verilen e-posta adresine ise defalarca mesaj gönderdi. Üye olurken mesajına anında yanıt verilen Erdem’in 4 gün boyunca gönderdiği 10’a yakın mesajın tamamı yanıtsız kaldı. Bu yolla, sözleşmede yer alan 3 günlük itiraz süresini de doldurması sağlandı.
Hürriyet’in Tüketici Köşesi olarak okuyucularımızdan Sait Serkan Erdem’in başvurusuyla ilgili yaptığımız girişimleri de sonuçsuz bırakan Lavinya.com, siteye üye kaydı yaparken Türkiye çapında 289 bin 958 üyesinin bulunduğunu iddia ediyor. Her an 600’den fazla üyenin online olduğunu savunan sitenin ana sayfasında bunların yarıdan fazlasının bayan, kalan kısmının da erkek üyelerin oluşturduğu yer alıyor. Site, hayallerindeki aşkı bulmalarını sağlatmak için üyelerine sesli ve görüntülü mesajlaşma imkanı da tanıyor.
‘Atık’ta hedef 5 milyar lira
ATIK yönetimi ile ilgili uygulamaların güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve ilgili paydaş gruplarla bilgi alışverişinde bulunulması amacı ile Türkiye Çevre Koruma Vakfı (TÜÇEV) tarafından gerçekleştirilen ‘Atık Yönetimi Sempozyumu’ Antalya’da başladı. 4 gün boyunca devam edecek sempozyumda konuşan Çevre Yönetimi Genel Müdürü Mehmet Baş, “Atığı altın haline dönüştüren yer üstü madencileri, sayesinde ekonomiye sağladığımız katma değeri 10 yıl içinde en az 5 milyar TL’ye çıkaracağız” dedi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen sempozyumun, atık yönetimi konusunda yaşanan sorunların ve çözümlerin değerlendirilmesi, bugüne kadar yaşanan gelişmelerin paylaşılması amacıyla düzenlendiğini kaydeden Mehmet Baş, “Göreve geldiğimiz günden itibaren öncelikle mevzuat çalışmalarının yürütülmesi için çalıştık. Değerli yatırımcılarımızın daha rahat bir çalışma ortamı içinde nasıl olabileceğini özellikle geri dönüşüm konusunda sizleri nasıl rahatlatacağımız noktasında birlikte çalışmalar yapmaya başladık. Geldiğimiz noktada 47 yönetmeliği tamamlamış bulunuyoruz” diye konuştu.
OTEL, restoran ve kafeler için özel siparişle üretilen taze makarnaların, son 3 yıl içinde zincir market ve şarküterin raflarına taşınmasıyla birlikte bir anda 100 milyon liralık yeni bir sektör oluştu. Bu da, taze makarnada ürün yelpazesinin hızla gelişmesini sağladı. Artık klasik taze makarna çeşitlerine balıklı, çilekli, enginar ve kestaneli tatları da ekleyen firmalar, sadece iç piyasada değil aynı zamanda artık başta İtalya ve İspanya olmak üzere yurtdışı pazarlarda da etkili rol oynamaya başladı. Dünya kuru makarna üretiminde 650 bin tonla ilk 5 arasında yer alan Türkiye’nin ev tipi taze makarnada da iddialı konuma gelmesi, yerli-yabancı firma sayısının 20’yi, yıllık üretimin de 8 bin tonu bulmasını sağladı. Taze makarnada pazar hacmi de 100 milyon TL’yi zorlamaya başladı.
BONFİLELİSİ BİLE VAR
300 gramlık paketlerinin market raflarında 3.5 TL’den başlayıp, 6 TL’ye kadar çıktığı taze makarnada, ürün yelpazesine bonfile ve çilekli ravioliyi, balıklı, balkabağı ve kalamarlı tortelliniyi, kestaneli tagliatelleyi, ceviz ve kerevizli ravioliyi de ekleyen işletmeler, kendi geliştirdikleri tatların patentini de almayı ihmal etmiyor. Bu firmalar, yurt dışı talepleri de karşılama yoluna gidiyor. Kuru makarnaya göre 3 kat daha pahalı olan bu ürünlerle dünyanın en fazla makarna tüketilen ülkesi İtalya’ya da girmeyi başardılar.
TÜKETİMDE 17’NCİ
İtalya, 28 kilogramla dünyada kişi başına en fazla makarna tüketen ülke olurken, bu ülkeyi 13 kilogramla Venezuella izliyor. 11.7 kilogramla Tunus üçüncü sırayı alıyor. Üretimde dünya 5’ncisi olan Türkiye ise, 6 kilogramlık kişi başına tüketimle 17’nci sırada bulunuyor. Dolgulu ve dolgusuz olmak üzere iki farklı tipte üretilen taze makarnaların makine ve ekipmanları İtalyan’dan ithal ediliyor. İtalyan geleneksel reçetelerine sadık kalınarak üretiliyor. Kuru makarnalara oranla daha kısa sürede hazırlanabiliyor. Bu nedenle, pişirme süresi, 5 dakikaya kadar düşebiliyor. Taze makarna üreticilerinin en önemli müşteri grubunu Horeca diye adlandırılan otel, restoran, cafe bar ve catering firmaları oluşturuyor. Ayrıca, özel okul ve hastahaneler, havayolu şirketleri, zincir şarküteri ve marketlerde de satış ağı içinde yer alıyor. İnternet siparişleri de önemli bir pay oluşturuyor.
İsteyene kalpli isteyene papatyalı
FARKLI tatların yanı sıra, yıldız, kalp, balık, mantar, çam ağacı, papatya gibi şekillerde de içi dolgulu taze makarna üretimi gerçekleştiren firmalar, talep karşısında yetersiz kalan üretim kapasitelerini artırmanın planlarını yapıyor. Hemen hemen tüm zincir marketlerin raflarına girmeyi başaran firmalar, ürünlerini,
Bu da, sigorta poliçelerinin tedavi masraflarını karşılamayı taahhüd etmesine rağmen, kazazedelerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) engeline takılmasından kaynaklanıyor. Poliçelerde, her bir kazazede için 250 bin TL’ye kadar olan tedavi masrafının karşılanacağı taahhüdü yer alırken, SGK bunu sadece “Acil” masraflarıyla sınırlı tutuyor. Tedavinin “Acil’den sonraki kısmını ise karşılama yoluna gitmiyor. Oysa poliçelerde bununla ilgili herhangi bir kısıtlama yer almıyor.
Trafik Sigortası’nda 250 bin TL’si şahıs başınına olmak üzere kazada yaralananların toplam 1 milyon 250 bin TL’lik tedavi masrafları teminat altına alınıyor. Kazazedeler de 2011 yılına kadar bu tedavi masraflarını önemli bir sorunla karşılaşmadan faturalarını teslim ederek, sigorta şirketlerinden tahsil edebiliyordu. 2011 yılının Şubat ayında uygulamaya giren Torba Yasa ile birlikte trafik kazalarında tüm tedavi giderlerini Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) üstlendi ve sigorta şirketlerinin bu konudaki sorumluluğu ortadan kalktı.
PRİMİN YÜZDE 10’U SGK’LIYA
Bunun sonucunda şirketler, düzenledikleri her Trafik Sigorta poliçesine karşılık, kazalarda meydana gelecek yaralanmalarda kazazedelerin tedavi masraflarının 250 bin TL’ye kadar olan kısmının karşılanması için müşterilerinden aldıkları sigorta priminin yüzde 10’unu SGK’ya yatırmaya başladı. Ancak SGK, poliçelerde herhangi bir kısıtlama olmamasına rağmen tedavi masraflarını Acil’le sınırlama yoluna gidiyor. Yaralının ‘Acil’de işi bittikken sonra, tedavisinin de tamamlandığına hükmediliyor. Böyle olunca da tedavisinin tamamını poliçe kapsamında gerçekleştireceğini düşünen kazazedeler, bir anda ortada kalıyor. Bu da kazazede ile sigorta şirketlerini karşı karşıya getiriyor.
Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Erhan Tunçay ile Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Kalkavan, trafik kazalarında yaralanan kazazedelerin 250 bin TL’ye kadar hastahane masraflarını karşılatma imkanı bulunduğuna dikkat çekerek, “Sigorta şirketleri çıkarılan yasa gereği, kazazedelerin bu masraflarının karşılanması için 2011 yılından itibaren düzenledikleri Trafik Sigortası poliçelerinin toplam primlerinin yüzde 10’unu SGK’ya aktarıyor. Bu da 300 milyon TL’ye ulaşıyor. 2011 yılına kadar bu masrafları sigortayı yapan şirket karşılıyordu. Herhangi bir sorun da yaşanmıyordu. Ancak bu bedelin SGK’ya aktarılmasından sonra, sorunlar da yaşanmaya başlandı” dediler.
HAKTAN YARARLANMA ENGELLENİYOR
Tunçay ve Kalkavan, bunun da SGK’nın kazazedenin sadece hastanenin acil bölümünde gördüğü tedavi için oluşan masrafları karşılamasından kaynaklandığına dikkat çekerek, “Yaralıların Acil’den sonraki tedavi masrafları artık ödenmiyor. Oysa tedavi sadece Acil’de bitmiyor. Poliçelerde 250 bin TL diye yer alıyor ama bu SGK’nın uygulamasıyla 10 bin TL sınırında kalıyor. Oysa, kazanın yol açtığı zararların atlatılması için Acil’den sonra da bazı cerrahi müdahaleler gerekebiliyor. Peşpeşe mikro cerrahi ya da estetik operasyonlar gerekebiliyor. Kazazede, kazanın izlerini ömür boyu taşımak zorunda değil. Sigorta poliçeleri de buna imkan tanıyor. Ancak SGK, bu uygulamasıyla kazazedelerin sigortadan doğan haklarından yararlanmalarını engelliyor” diye konuştular.
Kazada kusurlu olup olmadığının önemi yok
BEYAZ eşya ürünlerinde uygulanan enerji sınıflandırmasının, aynı anda 4 mevsimin yaşandığı Türkiye’de yanıltıcı sonuçlar doğurması, yıllık hacmi 3.2 milyar dolara ulaşan ısıtma-soğutma sektöründe ‘bölgesel sınıflandırma’ya geçişi beraberinde getirdi. Bu da önümüzdeki yılbaşından itibaren Türkiye’de satılacak tüm klimalarda hangi ilde ne kadar verimli çalıştığını gösteren yeni etiketlerle satılmasını sağlayacak. Böylece, evlerine klima taktırmak isteyenler bulundukların şehrin iklim şartlarına en uygun klimayı seçme imkanına kavuşacak.
DIŞ VE İÇ SICAKLIK YETERSİZ
Şu anda Türkiye piyasasında satışı gerçekleştirilen klimaların enerji sınıflandırması, sadece belli bir dış ve iç ortam sıcaklığı baz alınarak yapılıyor. Bu da 35 derece dış ortam, 6 derece de iç ortam sıcaklık oluyor. Oysa, kavurucu yaz sıcaklarında İzmir, Mersin, Antalya gibi Ege ve Akdeniz illerinde bu ısı değerlerinin çok üzerine çıkılırken Sivas Yozgat, Erzurum, Kars gibi İç ve Doğu Anadolu illeri ise çok daha serin olabiliyor. Böyle olunca da, A plus (+) enerji verimliliğine sahip bir klima, İstanbul’da çok düşük enerji tüketimiyle çalışırken, aynı klima Antalya ya da Erzurum gibi farklı iklim koşullarında aşırı tüketim yapabiliyor.
KLİMADA VERİMLİK HARİTASI
Tüketicilerin yanıltılmasına yol açan bu uygulamadan vazgeçilip, bölgesel sınıflandırmaya geçiliyor. Bu amaçla da ilk önce Türkiye’nin bir iklimlendirme haritası oluşturuldu. Bu haritada Türkiye üç farklı bölgeye ayrılıyor. Yeşil renkle gösterilen bölge, ağırlıklı olarak Marmara, Karadeniz, Güney Doğu illerinden oluşurken, maviyle gösterilen bölge İç ve Doğu Anadolu, kırmızı bölgeye ise Ege ve Akdeniz illerinin hakim olduğu görülüyor. Klima ve kombi üreticisi firmalar, önümüzdeki yıl başından itibaren ürünlerinin enerji sınıflandırmasını bu iklimlendirme haritasına göre yapmak zorundalar. Bu da İstanbul’da A plus diye satılan bir ürünün Erzurum’da E, Antalya’da B sınıfı olmasına yol açabilecek. Ya da İstanbul’da B enerji sınıfına giren bir ürünün Antalya’da A, Erzurum’da D sınıfı olduğunu gösterebilecek. Tüketici de bulunduğu ile göre en yüksek verimliliği sağlayan ürünler arasından tercih yapma imkanına kavuşacak.
Yeni etiketli satış başladı
ISITMA ve soğutma sektöründe faaliyet gösteren bazı firmalar, uygulama için önümüzdeki yılı beklemeden Avrupa ile aynı anda bölgesel sınıflandırma sistemini Türkiye’de de devreye soktu. Klima sezonunun açılmasıyla birlikte bölgesel sınıflandırma etiketlerini taşıyan ürünleri iç piyasaya da veren Daikin’in CEO’su Hasan Önder, “ Mevcut enerji sınıflandırmasına göre üretilen klimalar, sadece 35 derece sıcaklıkta en az enerji tüketimi gerçekleştiriyor. Isı değiştiğinde ise bazılarında aşırı enerji tüketimi olabiliyor. Şimdi bu değerler değişiyor. A enerji etiketli cihazlar, Avrupa’da olduğu gibi bazı ülkelerde E sınıfı olabilecek. Bu Türkiye’de bölgeden bölgeye, ilden ile değişebilecek. İstanbul’da A plus enerji sınıfında olan bir cihaz, Antalya’da D, Erzurum’da B olabilecek” dedi.
Sessiz çalışıp havayı nemlendiriyor