"NEDEN yurt dışında oynayan milli futbolcularımızdan Hamit Altıntop dışındakiler ya kadro dışı ya yedek, ya da 17 dakika oyunda kalıyor? Bu durumu sorgulayan yok. Asıl korkum, Milli Takımımız’ın iskeletini oluşturan bu oyuncuların, kendi takımlarında hiç oynamadan, maç günü, soyunma odasında asılı duran formalarını giyip sahaya çıkmaları.
Bu oyuncuların kendi takımlarında oynamamalarına ses çıkarmayan eyyamcılar, aynı oyuncular Milli Takım’a alınmayınca yaygarayı bastıkça, Milli Takımımız’ın kupalarda başarılı olma şansı yok denecek kadar azdır. Yabancı adedinin artırılmasının olumsuz sonuçlarını da hesap eden yok..."
Yukarıdaki satırlar, 31.08.2007 günü Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazımda geçiyordu. Yani, Malta ile oynadığımız milli maçtan 8 gün öncesine ait.
Merak ediyorum; aynı Milli Takım, Malta önünde iyi bir sonuç alsaydı, acaba aynı "skor yazarları" şimdi olduğu gibi Fatih TERİM’i yerden yere mi vuracaklardı, yoksa yere-göğe sığdıramayacaklar mıydı? Başarısız her sonuçtan sonra teknik direktörün idamına karar vermek, sadece bize mahsus. Fatih Terim’e Galatasaray’da uzun vadeli çalışma imkanı verildiği için verimli olduğunu unutmadan, kendisine yaşı el verdiğince destek olmalıyız.
Yabancı sayısı kademeli azaltılmalı
MACARİSTAN karşısında aldığımız sonuç da büyütülmemeli. Fikstüre göre Avrupa Şampiyonası’na katılmamız hala kolay değil. Haydi diyelim ki, şansımız yaver gitti, gruptan çıktıkÖ Bu form grafiği düşük futbolcularla şampiyonada "sıra takımı" olacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Kalıcı çözümler yok değil; onları araştıralım. Bana göre, öncelikle alınması gereken önlemlerin başında, yabancı oyuncu adedini kademeli olarak azaltmak geliyor. Görünen o ki, yabancı oyuncu sayısı arttıkça Türk futbolunun kalitesi düşüyor.
Yabancı oyuncu adedini serbest bırakmak, bu ekonomik rekabet ortamında döküntü ve büyük takımların beğenmediği futbolcuları ligimize doldurmaktan başka bir işe yaramadı. Bu gidişle süper ligimiz, dünya futbolunun çöplüğü haline gelecek. Her sezonda bir kişi olmak koşuluyla; sayı 4’e, hatta 3’e düşürülmeli. Ya da yabancı futbolcu alımında İngiltere’nin kriter ve kuralları uygulanmalı. Böylece gücü yeten alır ve kalite yükselir.
Günü kurtarmaya dönük çözümlerin bir yarar sağlamadığının artık anlaşılması gerekiyor. Kişisel çekişmelere dayalı uygulamaların bizi getirdiği yer de ortada.
Uzun vadeli düşünelim
ÇOK önemli bir diğer konu da bugüne kadar kazanılan başarılarda herkesin öne çıkma sevdası sonucu yaşanan çekişmeler. Federasyon Başkanı ile teknik direktörün, teknik direktörle kimi oyuncuların vitrinde olma yarışı husumet ve kayıplara neden oldu. Kimi zaman teknik direktörün işine son verildi, kimi zaman da futbolcular kadro dışı bırakıldı. (Anlamayanlara örnekler: Haluk ULUSOY-Şenol GÜNEŞ, Fatih TERİM-Hasan ŞAŞ, Ersun YANAL-Hakan ŞÜKÜR.)
Fikrimce bu birimlerin de yanlışlarına müdahale edip etkili olacak dirayetli ve onore bir makam olmalı.
Hala kaybedilmiş bir şey yok. Hiç olmazsa, bundan sonra yanlışlarımızdan dönüp uzun vadeli düşünerek başarılı olmaya çalışmalıyız.